İyi okumalar...
"Jimin? Yemeğe geliyor musun?" Kapıdan başını uzatan Jungkook'a üzgün bir suratla baktı sandalyedeki beden.
"Gelemem, çok işim var." Çocuk çekip gitmek yerine ona doğru ilerlemişti. Bilgisayar ekranına eğildi onun arkasına geçerken. Yüzleri yan yanayken ekrandaki çizimi incelediler birlikte.
"Sorun ne? Gayet ilerlemiş görünüyorsun. Neredeyse sonuna gelmişsin." Jimin arkasına yaslandığında istemsizce Jungkook'un göğsüne de yaslanmıştı. Çocuğun çenesini saçlarının tepesine değdirdiğini hissetti.
"Sonuna falan gelmedim. Sıfırdan çizmeliyim, tasarım çok farklılaştı. Dikkatimi toplayamıyorum." Jungkook dudaklarında minik bir mırıltıyla hızlıca göz geçirdi çizimdeki oda düzenine. Hala sorunlu bir nokta bulamıyordu.
"Jimin çok iyi çizmişsin, saçmalama. Ne yapmak istiyordun ki? Müşteri ne istiyordu?" Jimin ona müşterinin attığı maili açacakken kapı bir kez daha açıldı.
"Jungkook, seni bekliyoruz hadi." demişti kapının önündeki Eunwoo. Ardından gözlerini Jimin'e çevirdi. "Jimin hyung, sen geliyor musun yemeğe?"
"Ah, yok. Benim çalışmam gerek. Siz gidin." Jungkook kapıya yönelmeden Jimin'e baktı. "Ne oldu?"
"Sana yiyecek bir şeyler getireyim mi dışarıdan? İstediğin herhangi bir şeyi alabilirim." Jimin gülümserken başını iki yana salladı.
"Sorun değil. İşimi bitirmeyi başarırsam çıkıp yerim. Şu an yemek düşünecek halde değilim." Omzunu bir kez sıktı ayaktaki çocuk.
"Kendine çok yüklenme Jiminssi." Sırıtarak kullandığı hitaba güldü Jimin. Ardından Jungkook'u dışarı göndermiş ve yeniden bilgisayarındaki mahvettiği çizime odaklanmıştı.
Kapı tıklatıldığında saatine baktı. Diğerleri çıkalı 10 dakika olmuştu henüz ve Jimin çizimde hiçbir şeyi değiştirmeyi başaramamıştı. Kapının dışındaki kişiye gelmesini söyledikten sonra yeniden bilgisayarına çevirdi dikkatini. Bir ortak alandaydı, içeri giren her kimse ya dolapların birinden dosya alacak ya da Jimin'e kahve isteyip istemediğini soracaktı. Ancak zeminde yankılanan adım sesleri ve bilgisayarının yanına konan paketle başını kaldırmıştı tasarımcı.
"Hey, yemeğe gitmemişsin." Kaşları havalanırken hala şaşkınlıkla ona bakıyordu. Çünkü burada olması normal değildi? Ofisine daha önce hiç gelmemişti. Kapısına Jimin'i birkaç kez bırakmıştı ancak bir kere bile yukarı çıkmamıştı. Tanrı aşkına, Jimin'in Jungkook dışındaki hiçbir iş arkadaşıyla tanışmıyordu bile. Burada ne işi vardı?
"Sen nereden çıktın?" Sorusu dudaklarından istemsizce çıkmıştı. Karşısındakinin suratı asıldı.
"Gelmese miydim? Gideyim mi?" Jimin başını hızlı hızlı iki yana sallarken onun bileğini tuttu.
"Hayır hayır. Hoş geldin. Beklemiyordum da, şaşırdım sadece. Otursana. Bir şey içer misin?" Paketten sıcak olduğu belli bir kutu çıkardı diğeri.
"Sana yiyecek bir şeyler getirdim. Yemeğe gitmezsin şimdi sen." Jimin gülümsedi. O gerçekten bu kadar düşünceli biriydi. Ama nasıl olmuştu da onun yemeğe gitmediğini öğrenmişti? Acaba Jungkook mu aradı diye düşündü. Tam o sırada ev arkadaşı konuşmaya devam etti. "Buraya geliyordum, kapıda iş arkadaşlarınla karşılaştım. Jungkook beni tanıdığı için selamlaştık. Yukarıda olduğunu söyleyince de yemeğe gitmeyeceğini anlamış oldum. Yiyecek bir şeyler alıp geldim o yüzden." Diğeri paketi açtığında şaşkınlıkla irileşti gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
numb ~ vmin
Fanfiction"Ondan hoşlanıyorum." "Bu beni neden ilgilendiriyor?" "Senden başka anlatacak kimsem yok çünkü."