İyi okumalar...
"Taehyung, bomboş bakma suratıma! En nefret ettiğim şeyi yapıyorsun yine!"
Evin içinde yankılanan sesle kapıdan giren Jimin'in kaşları çatılmıştı. Onun arkasında duran çocuk da ne yapacağını bilemeden etrafa bakındı, daha önce sadece kapısında dikildiği evin içindeydi şimdi. Jimin ona geçip oturması için koltuğu işaret etti. Sesin kaynağını ve Taehyung'un kimden azar yediğini öğrenmeliydi. Jungkook koltuğa oturduğunda onun kapısının önüne varmış ve Taehyung'un cevabını duyabilmişti.
"Üzgünüm ama ne yapmamı beklediğinizi anlamadım. İşi tam olarak istediğiniz gibi yaptım. Neyin azarını yiyorum şu an?"
Eh, uzun boylu ev arkadaşı konuşkan olmayabilirdi ancak gerektiğinde de asla lafını esirgemezdi. Aralık oda kapısından Taehyung'u görebiliyordu. Yüzü ifadesizdi, yani Jimin'in beş yılın yüzde 95'inde gördüğü bir yüz sergiliyordu üstü olan kadına. Omzunu kapı pervazına yasladı Jimin. Onu toplantının ortasında rahatsız etmek istemezdi ancak izleme dürtüsüne engel de olamıyordu.
"Ben senden bunu istemedim. Yaptığın çizimle istediğim ölçüler uymuyor bile."
Hala azarlamaktan kaçınmıyordu. Bilmediği şeyse Kim Taehyung'un bu azarın altında kalmayacağıydı. Mimarın ne kadar işini önemsediğinin ve çizdiği hiçbir şeyi sebepsiz yere öyle çizmediğinin en yakından şahidiydi Jimin. Onun üniversite döneminde yaptığı projeleri, sabahlamalarını, jürilerden eve bitik halde gelmelerini ve yırtıp attığı her çizimi biliyordu. Ev arkadaşının onunla sohbet etmemesi bir ölçüt değildi, tüm proje heyecanlarını ve tıkanmalarını bir şekilde Jimin'e yansıtmıştı hep. Bazen ona yardım etmek için aklına gelen bir öneriyi verecek olurdu Jimin, sonra önerisini dinlese de kendisine ait olmadan uygulamayacağını bilip önüne ipuçları koymayı tercih ederdi.
"İstediğiniz ölçülerle o araziye bir yapı sığdırmamız mümkün değil bayan Han. Ben de arazi ölçülerine uygun bir çizim yaptım. İşi alabilmemiz için en iyi seçenek bu."
Taehyung kendinden emin kelimelerle konuşmuştu ancak onun gergince salladığı bacağını sadece Jimin görebiliyordu. Başını hafifçe kapının arasından uzattı. Hala tüm dikkati ekrandaki kadın ve önündeki çizimler arasında gidip gelirken onun bu hareketini fark edememişti diğeri. Online toplantının karşı tarafı onu duymadan Taehyung'a varlığını göstermenin bir yolunu aradı. Atabileceği ya da yuvarlayabileceği bir şey yoktu yakınında. Bu yüzden çaresizce kapı aralığından Taehyung'u izliyordu.
"Biraz bekle. Müşteri arıyor, yanıtlayıp geleceğim. Kesin senin yüzünden azar yiyeceğiz müşteriden. Sakın bir yere gideyim deme." Kadının sinirle söylendikten sonra muhtemelen ekran başından ayrılmıştı. Zira Taehyung laptopunda bir şeylere tıklamış, ki Jimin onun ortam sesini ve kamerasını kapattığını düşünüyordu, ardından sesli ve bitkin bir nefes vermişti odaya.
"Çizimden bir sikim anlamıyorsun ama benim patronumsun. Hayatım daha ne kadar boka sarabilir acaba?"
Jimin şaşırdı. Onun konuştuğu zamanlar çok sık değilken küfredişine bir kere bile denk gelmemişti beş yıldır. İlginç ancak Taehyung'un küfre mesafeli biri olduğunu düşünmüştü hep. Jimin küfrettiğinde ona hiç yargılayan bir bakış atmamıştı ancak hiç de onun yanında küfretmemişti işte. İstemsizce çatılan kaşlarıyla yüzünü sertçe ovan adama bakıyordu. Taehyung bakışlarını bir süre bilgisayardan çekme amacıyla odasında gezdirince onu fark etmişti sonunda. Jimin dalgın bakışlarını ve kapı pervazına yaslanan bedenini düzeltti hemen.
"Hayatının boka batmış olduğunu bilmiyordum. Hiç belli etmedin." diye mırıldanırken odaya girdi. Taehyung'un çizimlerini şimdi görebiliyordu ama inceleyip de stres kaynağını ona hatırlatmak istemedi. Lafını devam ettirdi bu yüzden çıktığı yolda. "Hayatında ben de varım. Üzgünüm kötü hale getirenlerden biriysem." Taehyung başını iki yana salladı saçlarını daha çok dağıtırken.
"Değilsin. Ne zaman geldin?" Jimin omuz silkip kapıyı gösterdi.
"Sinir krizini haklı bulacak kadar erken. Misafirimizi getirdim, merhaba demek ister misin?" Taehyung kaşlarını çattı.
"Jimin kimi getirdin? Misafir kaldırabilecek bir durumda değilim şu an. Neden haber vermiyorsun?" Jimin onun telefonunu masanın üzerinden almış, okunmamış bildirimi göstermişti Taehyung'a.
"Sana mesaj attım, üç kez hem de." Ona doğru eğildiğinde mesajları sırayla işaret ediyordu. "Bak, burada daveti söylemişim. Burada geleceğimizi tahmin ettiğim saati ve burada da yola çıktığımızı. Haber vermedin diyemezsin. Sen mesajlara bakmamışsın."
"Özür dilerim. Tüm gün bu salak şeyle uğraştım. Ağzıma sıçtı gerçekten bu proje." Elini onun omzuna koydu kısa boylu.
"Jungkook'u göndermemi ister misin?" Duyduğu tanıdık isimle kaşlarından biri havalandı Taehyung'un.
"Jungkook mu?" Tanıyordu, Jimin'i sarhoş halde eve getiren çocuğu hatırlıyordu tabi ancak Jimin'in bunu bilmesine gerek yoktu. Aralarındaki durumu, buraya daha sık gelip gelmeyeceğini onun söylemesini tercih ederdi Taehyung.
"Evet, işyerine yeni biri geldi demiştim ya. Oydu işte. Tanışmışsınız ben eve sarhoş geldiğimde, söylemiştin Taehyung. Yeni bir film geliyor bu akşam Netflix'e, onu izleyelim dedik. Birlikte izleyelim, kafan dağılır." Taehyung onun omzundan ayırmadığı elinden hafifçe hareket ederek kurtulmuştu.
"Çalışmam gerek, üzgünüm. Ama selam vermeye gelirim az sonra. Sen git istersen, tek kalmasın. Hoş olmaz."
Taehyung'la birbirlerine dokunmazlardı. Ev arkadaşlıkları çok temas içermezdi, derin bir ilişkileri de yoktu üstelik. Birbirlerini çok iyi tanıyorlardı, biri onları teste tabi tutsa tam puan alabilecek kadar iyilerdi ancak bunu birlikte yaşadıkları için yapabilirlerdi sadece. Çok zaman geçirmişlerdi son 5 yılda. Üniversite hayatının okula gitmekten çok evde proje yaparak geçen döneminde tanıştıkları için hem o zamanlar hem de iş arama ve evden çalışma süreçlerinde bazen aralıksız 72 saat birbirlerine maruz kaldıkları olmuştu. Bu onları hiçbir zaman sonsuz sevgi ve temas dolu bir ilişkiye yöneltmedi.
Ancak şimdi Taehyung karşısında bitik haldeyken onun desteğe ihtiyacı olduğunu biliyordu Jimin. Bu desteği ona çizimini yaparak veremezdi, zaten çizimleri inceleme şansı da olmamıştı. Şu anda, Jungkook içeride gerekenden uzun tek kalmışken ve buradan ayrılmayışı artık kaba bir davranışa dönüşecekken elinden gelebilecek başka bir şey yoktu. Kollarını onun omuzlarına sardı usulca. Mimara arkasından sarılmıştı ve Taehyung'un şaşırdığından emindi. Saçlarının arasına fısıldadı onu bırakmadan önce.
"Kendini çok strese sokma lütfen. Olaya başka bir açıdan bakmayı dene, bu belki işinde patronundan daha iyi olduğunu kanıtlamak için bir fırsattır." Ellerini onun üzerinden çekip yüzüne baktı. "Pizza söyleyeceğim. Hawaii yersin, değil mi?"
"Olur." dedi yumuşak bir sesle bilgisayar başındaki adam. Jimin onun yorgun yüzünü incelemiş, hafifçe gülümsemişti. Kapıya yöneldi ardından. Jungkook'un yanına gitmeliydi. Çıktı ancak bir saniye geçmeden kafasını kapıdan uzatmıştı. Taehyung kaşlarını kaldırdı onu yeniden görünce. "Bir şey mi oldu?"
"Yemeği bizimle ye ve o toplantıyı bir an önce bitir. Evimin içinde bağıran bir kadın duymak istemiyorum." Son cümlesini ciddi bir yüz ancak alaycı bir sesle söylemişti. Taehyung'un gülmesine sebep oldu bu. Çıkan çocuğun ardından kapı kapanmış, Taehyung'sa gülümsemeyi kesmemişti.
Böyle sakin, yavaş ilerleyen hikayeleri yazmayı seviyormuşum bunu fark ettim.
Yorumlarınızı ve oylarınızı beklerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
numb ~ vmin
Fanfiction"Ondan hoşlanıyorum." "Bu beni neden ilgilendiriyor?" "Senden başka anlatacak kimsem yok çünkü."