8. Sabah

897 100 44
                                    

İyi okumalar...


"Jungkook? Saat kaç?" Jungkook telefonunun ekranını Jimin'in yüzüne doğrulturken gülümsedi.

"9 oldu bile. Hala uyuyor muydun? Jimin, işe gitmemiz gerek. Bugün seni ben alacaktım, unuttun mu?" Jimin saçlarını karıştırdı. Tamamen unutmuştu hem de. Zil sesine uyandığında Taehyung yanında yatmıyordu. Ah, belki de öyle bir gece yaşanmamıştı bile. Ne kadar içtiğini merak etti, yaşadığı her şey bir rüyadan ibaret olabilir miydi? Yüzünü sertçe ovuştururken Jungkook bileğini tuttu. "Jimin? İyi misin sen?"

"Evet, evet iyiyim. Sadece dün çok içmiş olmalıyım. Kesinlikle!" diye haykırdı elini öne uzatıp. "Kesinlikle çok içtim. Değil mi? Dün seninle telefonda konuşmadık. En son işte görüşmüştük, değil mi?"

"Aslında gece 10'da konuştuk Jimin. Sen iyi olduğundan emin misin? Bak, istersen bugün işe gelme. Ben işyerindekilere biraz rahatsız olduğunu söylerim. Pek iyi görünmüyorsun." Jungkook'un kolunu kavradı birden.

"Telefonda ne konuştuk? Ya da telefonu nasıl kapattım? Bana bunu söyleyebilir misin? Yani dikkatini çeken herhangi bir şey var mıydı?" Jungkook gülümsedi ve onun omzunu okşadı.

"Öncelikle biraz sakin ol çünkü çok panik dolu davranıyorsun. Ayrıca Taehyung'un sarhoş olduğunu söyledin. Yani eve kaçta geleyim diye sormak için aramıştım seni ama Taehyung'un çok içtiğini ve gecenin sarhoşunun sen olmayacağını söyledin. Sonra da gitmem gerek deyip kapattın. Çok kayda değer bir bilgi mi bilmiyorum ama." Jimin omzunu kapı pervazına yaslarken iç çekti. Telefon konuşması yaşanmıştı ama bu devamını rüyasında görmediğini kanıtlamazdı, değil mi?

"Pekala, ben de sarhoştum. Yani ben de içtim çünkü. Sarhoştum kesinlikle. Sonra da sızdım." Jungkook'un gülümsemesi hala yüzündeydi.

"Daha önce seni sarhoş gördüm Jimin. Sorun değil, içtiğin gecenin sabahında bok gibi hissetmenin nasıl olduğunu biliyorum. Sen bugün dinlen, daha sonra konuşuruz." Gidecekti ancak Jimin'den ayrılan gözleri arkasında bir noktayı bulmuştu.

"Hey, Jungkook? Günaydın."

Genelde hep bol giyinirken gördüğü adamın bedenine hiç dikkat etmemişti Jungkook. Bornozu vücut hatlarını ortaya çıkarırken beş yıldır Jimin'le hiçbir şey yaşamamış olmasına inanamıyordu. Üstelik birbirlerini bu kadar düşündüklerini ve mutlaka her akşam yemeğinde bir araya geldiklerini göz önüne alınca sadece arkadaş olmamalılardı işte. Ev arkadaşları böyle davranmazdı, Jungkook'un tanıdığı ev arkadaşları birbirlerine özel zaman ayırmıyorlardı. Dün gece arayarak onların özel zamanını böldüğünü fark etmişti, Jimin'in kendisine odaklanmayan sesi ve Taehyung'un homurdanması da bunu kanıtlamıştı.

"Selam Taehyungie hyung." Hyung kelimesi Taehyung için ortaya çıkmıştı. Ancak Jimin için hala yok muydu, emin değildi esmer olan.

"İşe gitmemişsin." derken sesindeki sorgular tonu korudu. Jungkook onu başıyla onaylamıştı.

"Jimin'i almaya gelmiştim aslında. Ama bugün evde kalması gerektiğini düşünüyorum, pek iyi görünmüyor." Evet, Jimin hala Jimin'di ve hyung falan denmiyordu. Taehyung'un gözleri bir adım önünde ve solunda kalan ev arkadaşını buldu.

"Ah, öyle mi? Neyin var Chim?" Kısaltma mı kullanmıştı o? Jimin'in kaşları refleksle çatılırken arkasından beline sarılan kolları hissetti. Taehyung ona sarılıyordu, arkasından onu sımsıkı sarmalayıp dudaklarını saçlarına yaslamıştı. Karşılarındaki Jungkook'un irileşen gözlerini gördü. Çocuk belli etmemek için uğraşıyordu ancak bariz bir şok geçiriyordu.

numb ~ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin