19. Yorgun

441 50 49
                                    

İyi okumalar...


"İçine sıçtığım için özür dilerim ya." Jimin patates kızartmalarından birini onun dudaklarına uzatırken konuştu.

"İçine sıçtığın falan yok Taehyung. Nereden bilebilirdin giriş sisteminde değişiklik yapılacağını?" Uzun boylu, sevgilisini belinden kendine yaklaştırırken trafik ışığından geçiyorlardı.

"Gelmeden hemen önce yeniden bakabilirdim. Baksaydım giriş bileti alma şansımız olacaktı. Ama işlerimi yetiştireyim diye atladım bunu. Jimin çok özür..." Bir bisikletli önlerinden geçtiğinde Jimin refleksle Taehyung'un kolunu tutmuştu.

"Özür dilemeyi keser misin artık? Dikkatimi dağıtıyorsun bak, çarpıyordu sana." Diğeri uzaklaşan bisikletin arkasından gözlerini kısarak baktı.

"Yavaş sürmek çok zormuş gibi. Neyse, nehrin kenarına doğru yürüyelim mi?" Jimin onun uzattığı eli kavrarken gülümsedi.

Hayranlıkla izlediği, yıllardır yalnızca fotoğraflar ve videolardan ibaret mimariyi bir de kendi gözleriyle görüyor olmaktan memnundu. Şehirde üçüncü günleriydi. İlk gün yorgun bedenlerini saat farkının gazabından kurtaramamış, otel odasından dışarı adım atamadan sürekli uyumuşlardı. İkinci günleri ise bol bol keşifle geçmişti. Yorgunlardı, bu yalnızca uçuş ve saat farkından değil öncesinde yaşadıkları çalışma temposundan da kaynaklanıyordu. Üniversiteyi bitirdiklerinden beri sürekli çalışmaya odaklanmışlardı. Arada ayrı ayrı gittikleri yerler, aile ziyaretleri ve şehirdeki gece çıkmaları yorgunluğu atlatmaya yetmemişti hiçbir zaman. Şimdiyse her şeyden uzakta, evleri kıtaların ötesinde kalmışken ve koca şehirde yalnızca ikisi beraberken Jimin bir ütopyaya gelmiş gibi hissediyordu. Yalnızca Taehyung vardı, elini sıkıca kavrayıp ona nehirdeki tekne evlerini gösteren sevgilisi.

"Jim, biz de yapsak mı acaba şöyle bir çılgınlık?" Eh, buraya geldiğinde içindeki tekdüzeliği yitirivermişti.

"Aşkım, ne yapacağız biz burada?" Uzun boylu omuz silkti.

"Güzel duruyorlar. Hem sen suyu çok seversin, düşünsene sabah nehre gözlerini açtığını. Güzel olmaz mıydı?"

Onun söylediğini hayal edebiliyordu. Ancak Kore'deki tüm hayatını bırakma ihtimali anlık bir fikirle bile olsa tereddüde düşürdü Jimin'i. Taehyung ciddi olabilirdi, onu çok iyi tanıması şu anki cümlesinin ciddiyetini anlamasını sağlayamıyordu. Çıkmaya başladıklarından beri Taehyung'un birçok hayali büyük ölçüde şekil değiştirmişti. Bu öylesine bir hayal değil de koca bir hayat planıysa bunun üzerine fazlasıyla düşünmesi gerekecekti.

"Ciddi misin sen? Güzel olurdu evet ama yalnızca hayal kuruyoruz, değil mi?" Taehyung kaşlarını kaldırdı.

"Hayal kuruyoruz ama bu yapamayacağımız anlamına gelmiyor sevgilim. Eğer istersen araştırırız, ister misin?" Kollarını onun boynuna sardı Jimin. Bedeni Taehyung'a yapışıktı.

"Anlamıyorum." diye itiraf etti. "Çıkmaya başladığımızdan beri benimle ilgili kurduğun hayallerde ne derece ciddi olduğunu anlayamıyorum. Bu beni tedirgin ediyor. Ya hiç anlayamazsam?" Dudakları diğerinin dudaklarıyla örtüldü. İçten bir öpücüğün ardından Taehyung burnunu onun burnuna yasladı.

"Bebeğim, benim seninle ilgili ciddi olmayan bir hayalim yok. Bunu anla yeter."

Saat akşama yaklaştığında bir et restoranına girmişlerdi. Taehyung'un itirazlarına rağmen içmekten gocunmayan sevgilisi şimdi çenesini eline yaslamış, yüzünde bir sırıtışla lokmasını çiğneyen adamı izliyordu. Onun bakışlarını fark eden esmer hafifçe gülümsedi.

numb ~ vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin