İhanet değilse kalbime saplanan, kara hançer acısıdır yüreğimi kanatan...
Hayata karşı her zaman güçlü olmaya çalıştım. Tıpkı diğer insanlar gibi olmak istedim. Çalıştım, elimden geleni yaptım ama anladım ki insan olmadığı, olamayacağı bir şey için ne kadar kendini zorlarsan zorlasın, olduğundan daha fazlası olamaz.
Bundan 5 yıl önce, aslında bu farklılığın ayrıcalıklı olduğunu anlamıştım. Herkes gibi olmamanın, olamamanın aslında bana verilen bir lütuf olduğunu, ve aslında hiçbir zaman yanlışın bende olmadığını öğrenmiştim.
Farklı olmak Benim seçimim değildi, ve bu yüzden suçlu sayılamazdım. Ama her defasında, bunun acısını çekmek zorunda kalmıştım.
Ben sadece, özgür olmak isteyen bir kızdım. Sorguladım ve sorgulamayanlar tarafından yıprandım...
Bugün, burada geçmişimin karanlık yollarını aydınlatacağımı bilseydim, muhtemelen kaçardım. Aslında benim hikayemin sonuna bakıyorum da... Yaptıklarımdan hiç pişman olmamam, beni mutlu kılıyor.
Bu hayatta öğrendiğim gerçeklerden bir tanesi, insanın asla mutlu olmadığıydı. İnsan sadece numara yapardı ve doğal olarak insan, sadece asla elinde olmayan, olamayacak şeylere değer verirdi.
Bu yüzden aşk, mutluluk ve sevgi her zaman şiirlere, şarkılara konu olmuştu.İnsan neye ihtiyacı varsa onu isterdi.
Derin bir nefes aldım ve Pars Bey'e doğru ilerledim. Kendisi şu anda bir çift ile konuştuğu için beni fark etmemişti.
Çiftin yanından geçtiğimde gözleri bana odaklandı.
"Başarılarınızın devamını dilerim Pars Bey. Doğrusu, çok güzel bir organizasyon olmuş." dediğimde gülümsedi.
"Teşekkür ederim, Sena Hanım." dedi ve çifte yöneldi, "Sena Şahin, Heart Pound'un sahibi ve NWM'nin hissedarı." dediğinde, yaklaşık 40 yaşlarındaki adam samimiyetle gülümsedi ve elini uzattı, "memnun oldum Sena Hanım." dediğinde elini sıktım.
"Ben Mustafa Akay, MOR markasının sahibiyim." dedi ve yanındaki beyaz saçlı, gri elbise giymiş, şefkate gülümseyen kadını gösterdi. "Eşim, Afet Akay."
"Memnun oldum." dedim ve kadına yöneldim.
Mustafa Bey, "izninizle." dediğinde onların yanına geldiğimden beri gülümsediğimi fark ettim ve arkalarını döndüklerinde çenemi serbest bıraktım. Kendimi kasmış olmalıydım ki çenem biraz ağrımaya başlamıştı.
"Geldiğinize sevindim." diyen Pars Bey ile hızla kendimi toparladım ve arkamı döndüm.
Yapmacık bir ifadeyle, "böyle bir daveti geri çeviremezdim." dedim.
Ciddi olmadığımı elbette biliyordu ve yapmacık ifademe karşılık vermesi eğlendiğini gösteriyordu.
"Pars Bey, Ahmet Doğan davetinize katılamayacağı söyledi." diyen açık kahverengi saçlı, minyon kızla gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Tamam Yaren." diye Pars Bey ile gözlerim yuvarlarından çıkacakmış gibi şaşkınlıkla daha da aralandı.
"Yaren?"
Yaren merakla bir süre durdu ve beni baştan aşağı inceledi. Gözleri gözlerimi bulduğunda onunda suratında şaşkınlık ifadesi vardı.
"Yıldız?"
Pars Bey anlamsızca kaşlarını çattı.
Yaren, "ne kadar değişmişsin, bir an seni tanıyamadım." dediğinde gülümsedim.
"Evet, ufak yenilikler yaptım ama sen, Pars Bey'in asistanı mısın?" diye sorduğumda onaylar anlamda kafasını salladı.
"Aslında stajyer öğrenciydim." dediğinde gülümsemem daha da büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gül: Masumiyet
Mystery / ThrillerGece üç civarıydı, uyanıktım. Gözlerim kan doluydu, pınarlarımdan akan yaşlar her ne kadar durulmuş olsa da kalbimin derinliklerine yerleşen yangın hâlâ varlığını sürdürüyordu. Düşündüm, bir müddet sessizliğe adadım kendimi ama bitmiyordu, geçmiyord...