8. BÖLÜM: Lezza

278 19 15
                                    

Okyanus kadar derindi aslında kalbim, ne en derinine ulaşılabilir, ne de içeride ne olduğu bilinebilirdi. Sahra'ya dönüşene kadar...

Pars Kara'nın anlattığı üzere:

Free Dream adında bir ayakkabı markasının reklam tanıtımı anlaşması için İrlanda, Dublin'e gidecek, Donovan Knight adında biri ile görüşecektik.
Yaklaşık bir ay sürecekti, bu süreçte; Donovan Knight ile bir defileye katılacak, defileden sonra düzenlenecek partiye gidecek ve reklam anlaşmasını, sunulan şartlar uygun bulunursa kabul edecektik.

"Anladım." dedim ve düzeltmediğim için sürekli önüme düşen kâkülümü tekrar kulağımın arkasına sıkıştırdım. Başımı Pars Kara'nın oturduğu tarafa çevirdim ve gözlerimi kararlılıkla gözlerine sabitledim. "Sizden istediğim şeyi yapabildiniz mi?" diye sorduğumda gözlerini gözlerimden ayırmadan, "hayır." dedi.

Bu beni fazlasıyla öfkelendirmişti. Önümdeki sehpanın varlığını unutup hızla ayağa kalktığımda, sehpa baskıyla hızla gerilemiş ve tam karşımda oturan Yağız Kara'nın bacağına çarpmıştı.
Hafif çıkan bir iniltiden sonra öfkeden gözüm dönmüş bir şekilde ellerimi masaya çarptım ve üzerine eğildim.

"Nelere sahip olduğunuz, kim olduğunuz ya da neler yapabileceğiniz umurumda bile değil! O LANET KİŞİYİ BANA BULACAKSINIZ!" diye gürlediğimde Yağız korkuyla ayaklandı ve hızlı adımlarla kapıya yöneldi.
"Ben sizi yalnız bırakayım..."

Lakin korkmasını ya da en azından, küçük bir ifadesinin olmasını istediğim kişi ifadesizliğini koruyor ve bu beni daha da çok çıldırtıyordu. "Mafya saçmalıklarından daha az cazip gelmesi umurumda değil! Ya bana o kişiyi bulursunuz ya da olacaklardan ben sorumlu değilim!" diyerek ellerimi birleştirdiğim masadan ayrıldım.

Pars Kara konuyla ilgili ifadesizliğini koruyarak ayağa kalktı, masanın etrafından dolandı ve kapıya doğru ilerledi.

"Hayır! Cevap vermeden hiçbir yere gidemezsiniz!" diye bağırdım ve ona doğru ilerledim. Aramızda üç adımlık bir mesafe kaldığı sırada...

'Clik!'

O az önce kapıyı mı kilitledi?

Mafyaya karşı sesini yükselttin, ölmemeyi dile.

Sağ ol ya...

Sesli bir şekilde yutkundum ve az önce hızla attığım adımlardan birini geri giderek yok ettim.

Pars Kara kapıyı bırakıp bana doğru döndüğünde daha da gerilmiştim ve bu ikinci defa geriye bir adım atmamı sağladı.
Konuşmuyordu, yaptığı tek şey benim her geri attığım adımda bana doğru ilerliyor olmasıydı.

İleri doğru attığım her bir adımı teker teker yok etmiştim ve daha gidebileceğim hiçbir yer kalmayınca arkamdaki portre asılı duvara yaslanmadan durdum.

Pars Kara, hiçbir şey ifade etmeyen gözlerini aramızda on üç santim kala durup gözlerime diktiğinde ne yaptığını, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.

En sonunda aramızdaki sessizliği bitirip konuşmaya karar verdiğinde, az da olsa rahatlamış olmanın mutluluğunu yaşadım.

"O kişiyi neden aradığınızı söylemediğiniz sürece, size yardım etmeyeceğim." dediğinde kaşlarım öfkeyle çatıldı ama Pars Kara'nın ifadesi, benim aksime düz ve ciddiyet doluydu.

"Haklısınız. Sizin gibi birini kanıtlar varken bile şikayet etsem, bir şekilde suçlamadan aklanırsınız." Arkamdaki duvardan uzaklaştım ve Pars Kara'ya daha da yaklaştım. "Ama bu, ben şikayet edersem olur. Kanıtları, sizi içeri attıracak başka birine, sizden ölesiye nefret eden birine verirsem, eminim kayda değer bir ceza almanızı sağlar." dediğimde ifadesizliği bozuldu, merak ve kuşkuyla çattığı kaşları, yüzümde işgüzar bir gülümsemenin peydah olmasına sebep oldu.

Beyaz Gül: MasumiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin