D.K.E 12

5K 385 87
                                    

Multimedya: Bölüm Şarkısı

0534: Hazal?

Hazal: Efendim?

Konuşma kutucuğuna girdiğimde Alp Eren'i hâlâ kaydetmediğimi gördüm. Kaydetmek daha doğru gibi geliyordu çünkü sürekli bilinmeyen numarayı gördüğümde bu kim demekten alamıyordum kendimi. Bu duruma hâlâ alışamamıştım, evet.

0534 adlı numara Rabianınki olarak kaydedildi.

Rabianınki: Benim sana bir şey demem lazım.

Hazal: Ne?

Rabianınki: Bana göre önemli bir şey işte.

Hazal: Ya meraktan öldürmesene adamı.

"Kiminle konuşuyorsun?"

Osman'ın yanıma geldiğini farkettiğimde hemen telefonu kapadım. Pekala kötü bir şey yapmıyordum ama bilmiyordum işte. Garip geliyordu. Yalan söylemek istemiyordum. Yalan söylemekten nefret ediyordum ama şimdi birisine onlarca kez yalan söylemiştim.

Arkadaşımın sevdiği çocuğa.

"Alp ile."

Nedenini anlamadığım garip bir şekilde Osman'ın bakışları derinleşti. Suçlu hissediyor gibi bakıyordu. Benim ne olduğunu anlayamadığım bir şeyler mi oluyordu burada?

Okulun hemen yakınlarında ki parkta bir çağırdağın içerisinde oturuyorduk hep beraber. Marketten biraz abur cubur kapıp gelirdik her zaman buraya. Birinin evinde toplanmaktan daha iyiydi. Açık alan, arkadaşlar ve bir sürü yağlı ama tadı güzel olan yiyecek.

"Ne konuşuyorsunuz?"

Buna bir cevap aradım ama pek elde edilir bir cevabım yoktu. Bende omuz silktim. Bunu 'havadan sudan' gibi kullanmıştım. Umarım benim kullandığım şekilde anlamıştır diye düşündüm. Park hafta içi olduğu için sessizdi. En azından bizimkilerin ve çocuklarını parka getiren sayılı ailelerin sesi hariç.

Kevser aldığımız atıştırmalıklarlan en sevdiği yoğurtlu cipsi neredeyse bitirirken Umut ile Rabia park oyuncaklarının olduğu yerdeydi. Umut, Rabia'yı salıncakta sallarken o da ayaklarını yere sürtüyordu. Umut da defalarca kez ayaklarını yere sürtersen hızlı sallanmaz diye ona kızıyordu. 

Onlara bakıp düşündüm de bir çift olsalardı harika olurdular. Umut tam hanımcı olurdu, Rabia da her türlü bildiğini okuyan taraf. Ama bunun asla olmayacağından emindim. Çünkü ikisi de çok iyi arkadaşlardı. Eminim ki akıllarından asla böyle bir şey bile geçmemiştir.

Rabianınki: Tamam söylüyorum.

Kendimi reality show izliyormuş gibi hissetmemiş değildim. Hani şu çingenelerin geldiği ve tüm açıklarının ortaya çıkıp geri gittiği programlar gibi.

Rabianınki: Ya da bekle dur söylemiyorum.

Bu çocuk adamı deli ederdi vallahi ya! Söyleyeceksen söyle, söylemeyeceksen niye meraklandırıyorsun?

"Hazal bizde sallanalım mı?" diyen Kevser'e karşı gözlerimi büyüttüm. Sallanmaktan da kaymaktan da nefret ederdim. Huzurlu hissettirmiyordu. Küçükken parkların önünden geçerken yaşıtlarımı sallayan anne ve babalarını gördüğümde hissettiğim gibi hissettiriyordu. 

Olayın aslını bilmese de genelde parkta olduğumuz için parktaki oyuncaklar ile oynamaktan nefret ettiğimi bilirdi. Buna rağmen sürekli sorardı çünkü kendisini sallayan birine ihtiyacı vardı ve Osman başını sevdiği kızın fotoğrafından kaldırmıyordu. Onu sallayacak 'şanslı' kişi de ben oluyordum elbette.

"Seni sallarım." 

Çocuksu bir heyecanla beni oyun alanına kadar sürükledi. Onun bu heyecanını, çocuk ruhunu asla kaybetmeyişini seviyordum. Neşeli insanlarla takılmak gerçekten iyi geliyordu. Salıncağa oturup biraz salladım onu mesaj geldiğinde de epeyce meraklandığımdan açtım.  Bİr elimle telefona bakarken diğer elimde de Kevser'i sallıyordum.

Rabianınki: Ben senden hoşlanıyorum sanırım.

Okuduğum mesajın şoku ile gözlerim büyüdü. Ne demişti o? Beni daha tanımadan nasıl hoşlanabilirdi? Sanırım o ara bundan daha ani gelen bir şey vardı. Salıncak. Salıncağı artık tutamayacağımı anladığımda bana çoktan kafayı gömmüştü.

Siktir.

Alp'in itirafıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Peki ya Osman söyledi mi sizce?

Doğru Kişiyi Eklediniz! |textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin