8. Bölüm: "Tesadüf"
🌙
Tesadüf olabilir miydi?
Belkide bu sembol bilinen ve anlamı olan bir semboldu ve oda dövmesini vücuduna yaptırmıştı. Bilmiyordum ama şunu çok iyi biliyordum ki bir anda kapımın önünde aniden beliren o adamda evimde resmi olan bir sembolün dövmesi olmasının tesadüf olma olasılığı oldukça düşüktü.
Buraya geldiğimden beri her şey o kadar tuhaf ve adlandıramadığım şekilde ilerliyordu ki, neye nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Tek dileğim binbir hevesle geldiğim şu dağ başından bir an önce daha fazla tuhaf bir şey yaşamadan gitmekti. Ve bunun için yolları kapatan kar fırtınasının bir an önce dinmesi aynı zamanda salonumda yatan yaralı adamında iyileşmesi gerekiyordu.
Ne yapacağımı bilemeyerek bir süre boyunca elimde ki kağıta baktım. Gözlerim sembolde asılı kalırken, kendimi düşünmeye zorladım.
Aşağıya inip ona bunun ne olduğunu açıkça sormalı mıydım yada bir tesadüf diyip geçiştirmeli ve görmezden mi gelmeli miydim? bilmiyordum.
Elimde ki sembolün çizili olduğu kağıdı laptopumla beraber çalışma masasının üzerine bırakıp beni geren çatı katından çıktım. Salona gidip Altay'la yüzleşmeden önce lavaboya geçip elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı örüp kahkülümü düzelttikten sonra salona geçtim. Benim salondan içeriye girmemle beraber Altay'ın gözleri anında beni buldu. Ona bakmasam bile bunu hissediyordum.
Altay'ın tam karşısında ki koltuğa oturduğumda gözlerim bana bakan siyah gözlerine dokundu. Ardından bakışlarım çıplak üst gövdesinde bulunan dövmeye kaydı. Az önce gördüğüm sembol ile birebir aynıydı. Sertçe yutkundum ve bakışlarımı dövmeden çektim.
Dışarıda uğultusu evin içinde yankılanan güçlü bir kar fırtınası vardı. Bir süre salonda oluşan sessizlik fırtınanın uğultusu ile doldu.
"Dövmen güzelmiş," diye mırıldandım Altay'a bakarken. Ses tonumu elimden geldiğince ifadesiz tutmaya çalıştım ve ne kadar becerikli oldum hiç bilmiyordum. "Senin için bir anlamı var mı?"
Altay duraksadı. Ona bunu sormamı beklemiyor gibiydi. "Hayır bir anlamı yok, bu civarda yaygın bir sembol o yüzden dövmesini yaptırmıştım."
"Anladım." Diye konuştum kısık bir sesle. Umarım doğru söylüyordur. Aksi bir durumda ne yapmalıydım bilmiyordum. Tekrardan aramızda kısa bir sessizlik yaşandığında o bana bende camdan dışarıya bakıyordum.
"Ailen senin için fazlasıyla endişelenmiştir." Diye konuştum sessizliği bölerek. Niyetim onunla konuşup kendisini biraz olsun tanımaktı, çünkü dışarıda ki kar fırtınası günlerce devam edecek gibiydi ve biz de o günler boyunca bu evde bereber kalacağız demekti. Tanımadığım bir yabancı ile aynı evde kalmak beni tedirgin ediyordu.
"Bir ailem yok." Diye konuştu. Gözlerimi ona çevirdiğim de gözlerini benden çekip yanan şömine ateşine çevirdi. Siyah harelerine vuran ateş içindeki yangını gözlerine taşımış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa | Kurt Adam
FantasyZeynep 22 yaşında genç bir yazardır. Yeni kitabını yazmak için, artık onu yoran İstanbul gürültüsünden uzakta yazmaya karar verir. İstanbul dışında ormanın arasında gürültüden epey uzakta olan bir eve taşınır. Lakin huzur içinde yaşayacağını tahmin...