9. Bölüm: "Sürü"
🌙
Altay gerçekten tuhaf bir adamdı ama bende korku değil güven duygusu uyandırıyordu. Sanırım bu yüzdendi onunla beraber mecburi kaldığımız bu evde rahat etmem.
Kurtların Mustafa beyi parçalamasının ve Altay'ı kapımın önünde bulduğum günden bu yana yaklaşık beş gün geçmişti. Beş günlük bu süreçte dışarıda bulunan kâr fırtınası hiç durmamıştı. Bu durum beni oldukça şaşırtıyordu. Çünkü İstanbul'da kışın çok az kar yağardı. Yağsa bile biraz tutar bir haftaya kalmaz erir giderdi. Belki de doğu bölgesinde böyleydi bilmiyordum ama bu durum beni oldukça şaşırtmıştı işte. Kar fırtınası boyunca Altay ile beraber evdeydik. Hala neden ve nasıl yaralandığını bilmiyordum. Bunu ona sorduğumda ise tam olarak bir yanıt anlamıyordum. Anlatmak istemediğini anladığım için de, kendisine sürekli bu konuda sorular sorarak rahatsız etmemeye çalışıyordum...
Beraber evin içinde geçirdiğimiz süreç boyunca beni dışarıda hiç durmadan devam eden kar fırtınası haricinde oldukça şaşırtan başka bir şey olmuştu. Oda Altay'ın iyileşmesiydi. Evet iyileşmişti. Sanki kaburgaları kırılmamış, kırk derece ateşi çıkmamış ve öldüresiye dövülmemiş gibiydi. O kadar hızlı iyileşmiştiki nasıl olduğunu anlamamıştım. Tabi ki iyileşmesi iyi bir şeydi, ama hiçbir şekilde yardım alınmadan kendi kendine iyileşmesi tuhaftı işte.
Gerçi buraya geldiğim günden beri o kadar tuhaf ve dehşet verici ana şahit olmuştum ki artık nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.
"Odunlar bitmiş." Altay şöminenin önünde çömelmiş elinde ki demir çubuk ile sönmeye yakın olan ateşi eşeliyordu. Şöminenin yanında bir süreliğine bizi idare edecek odun vardı ve biz beş gün boyunca bu odunları kullanarak bitirmiştik.
Altay'ın hemen arkasında ki tekli koltukta üzerime doladığım battaniye ile oturmuş onu izliyordum. Evin içi o kadar soğuktu ki üzerimde ki battaniyeye rağmen üşüyordum. Gözlerim Altay'ın çıplak sırtında dokundu. O benim aksime sanki içerisi soğuk değilmiş gibi sadece altında siyah bir eşofman ile duruyordu. "Üzerine bir şeyler giymelisin yoksa hasta olacaksın."
Altay elinde ki demir çubuğu şöminenin önüne bırakarak doğruldu ve bana baktı. "Ben hasta olmam ama sen olacak gibisin." Gözleri yüzümde ve üzerime doladığım battaniyedeydi. Üzerimde olan bakışlarında endişe duygusunu görüyordum. Bunu garipsedim. "Bu böyle olmaz dışarıya odun almaya gideceğim."
Altay hızla salonun çıkışına yöneldiğinde gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Sen delirdin mi? Dışarıda kurtlar var demiştim sana!?"
Beni dinlemedi.
Aslında dün odun almaya çıkacaktı ama ona dışarıda kurtların olduğunu ve bize saldırabileceklerini söyleyerek onu durdurmuştum. Hatta ona Mustafa beyi parçaladıklarını bile anlatmıştım oysa o sanki normal bir şeyden bahsediyormuşum gibi tepki vermemişti.
O gerçekten tuhaf bir adamdı...
Üzerimde ki battaniyeyi koltuğun üzerinde bırakarak salondan çıkan Altay'ın peşine düştüm. Yalın ayak kapıyı açtığında gözlerim dehşetle irileşti. Dışarıda bulunan kâr fırtınası içeriye üşüşmeye başladığında soğuktan titremeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa | Kurt Adam
FantasyZeynep 22 yaşında genç bir yazardır. Yeni kitabını yazmak için, artık onu yoran İstanbul gürültüsünden uzakta yazmaya karar verir. İstanbul dışında ormanın arasında gürültüden epey uzakta olan bir eve taşınır. Lakin huzur içinde yaşayacağını tahmin...