"BU ÖLÜ BEKARETİMİZİ
TANRIÇAYA BAHŞET"▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️
Sıkıldığımı belli edercesine etrafıma bakındım. Ölümlü zamanına göre ne kadar zaman geçti kim bilir ancak biz ikinci güneş doğuşunu yine burada, Hades ve Persephone'nin kutsal tapınağında, karşılıyorduk. Afrodit şen şakrak bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Athena artık benimle uğraşmayı bırakmış Afrodit'i dinliyordu. Ares, Apollon ve Artemis köşede garip yüz ifadesi ile bizi izliyordu. Gözümü kaşıyıp yere oturduğumda Afrodit bağırdı "ne yapıyorsun Alen?"
Şaşırarak ayağa kalktığımda kendini cevapladı "yere oturulmaz. Tanrıça böyle yapmaz" göz devirip geri eski yerime oturdum "ama ben bir tanrıça değilim" Athena bıkmış yüz ifadesi ve soğuk ses tonuyla konuştu "hayatta kalmak istiyorsan tanrıça olmak zorundasın. Daha doğrusu tanrıçaymış gibi yapmak zorundasın" derin bir nefes verip geri kalktım ayağa
"Eğer Zeus ile karşılaşırsam ne diyeceğim? Mutlaka kim olduğumu bilmek ister" dediğimde Afrodit ve Ares'in birbirine baktığını gördüm. Ares gözlerini Afrodit'ten çekip bana döndü "dikkatli ol o zaman ve karşılaşma Zeus ile" bu yaratıcı cevabı alkışlama isteğimi durdurdum ve dışarıya çıktım. Kokuyu derin derin içime çektim ve gözlerimi kapattım. Her şeyin bir şakadan ibaret olmasını diledim
Annemi düşündüm, annem ile birlikte babamı ve abimi de düşündüm. Annemin çiçeğim deyişi, babamın yalvarsam da saçlarımı kesemeyişi ve ağladığım zaman abimin gözyaşlarımı silişini düşündüm
Omuzuma dokunulunca dolan gözlerimi silip dokunan kişiye döndüm. Afrodit ve arkasında bizi izleyen Apollon'u gördüm "merak etme Alen. Bir şekilde yolunu bulacağız" onun bu sözleri tebessümümü sağlamıştı. "Teşekkür ederim Afrodit" dediğimde yüzünde kırık bir gülüş belirdi. "Hadi gelin artık çok fazla durmayalım" diyen Apollon'a doğru ilerledik. Elini omzuma atıp saçlarımla oynadı "merak etme geri dönmeni sağlayacağız" güven verici ses tonuna sımsıkı sarıldım
Kutsal tapınağın önüne çıkınca Ares, Athena ve Afrodit yanımızdan ayrıldı. Artemis ve Apollon ise birbiri ile işaretleşip benden uzağa gittiler. Onlar gittikten sonra üzerimdeki kıyafeti düzelttim ve kutsal tapınağın etrafını dolaştım. Arka tarafta mermer duvarda oyulmuş desenlere nazikçe dokundum. Sanki şifre gibi bir şeydi. Belki de Demeter'in acısıydı. Dışa vuramadığı acısı, öfkesi... Kızını kaybettiği günün izleri. Gözlerimi kapatıp elimi desenlere biraz daha bastırdım sanki hikayesini duymak ister gibi. Gözümün önüne beyaz bir perde indi ve bereket tanrıçası Demeter'i gördüm
•••
Tanrıça Demeter kızını kaybetmenin acısını nasıl atlatacağını bilemedi. Hades'e lanet etti kızını ondan çaldı diye. İçinde patlamaya hazır öfkeyi serbest bırakmaya çalıştı. Ve bıraktı da. Tüm insanlığı kuraklığa mahkum etti ve Zeus'a yemin etti "andım olsun ki kızım, Persephone'm buraya yanıma gelmeden ne bu laneti kaldıracağım ne de taş üstünde taş bırakacağım Zeus" Demeter içindeki kor ateşin daha da büyüdüğünü hissetti. Tek bir çığlığı bile nehirlerin taşmasına yetmişti. Hades ise gözünün önünde günden güne eriyen sevgilisine bir şeyler yedirmeye çalışıyordu ki Demeter'in çığlığını işitti ve Persephone'yi yer altında bırakarak yukarı çıktı. Demeter'i bulduğunda hali bitaptı. Ablasının bu haline üzülen Hades buna bir son vermesi gerektiğini anlayınca sevgilisine veda etmeye gitti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN TANRIÇAYIM
FantasyYunan mitolojisine olan hayranlığınla biliniyordun ve bir sabah gözünü açtığında mistik tanrı ve tanrıçalarla aynı odadasın Bir dilek hakkın var neyi seçersin? Geri dönmeyi mi? Yoksa tanrı ve tanrıça dostlarına yardım etmeyi mi? Hikaye konusu bana a...