Bölüm 31

13.5K 701 11
                                    

Selim’i görünce şaşkınlıkla önce bir durdum. Arabasına yaslanmış bana bakıyordu. Dün beni fakülteye bırakmıştı ama yine de bugün beni almaya gelmesini beklemiyordum. Ona doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda “Günaydın” dedim.

“Günaydın” dedi ve arabasının kapısını binmem için açtı.

Bende hemen bindim. Arabanın içi sıcaktı. O yanıma gelip oturana kadar emniyet kemerimi taktım. Yerine geçince nazik olmaya çalışarak “Teşekkür ederim ama beni almana gerek yoktu. Ben bu tür şeylere alışık değilim. Eskiden olduğu gibi idare edebilirim” dedim.

“Aynı evde yaşıyoruz ama ben seni yirmi dört saattir görmüyorum. Benden daha yoğun bir programın var. Bende kendimi çalışkan sanırdım. Şimdi söyle bakalım. Benimle kahvaltı yapar mısınız küçük hanım” dedi.

Gülümseyerek “Küçük Hanım mı” diye sordum.

“Gönüllü hizmetkârınız Selim Taşkıran emrinizdeler” dedi coşkuyla.

Ona eşlik etmek adına “Sizinle kahvaltı etmeyi bende çok isterim” dedim.

Boğazın kıyısında çok şık bir yere geldik. Birkaç kişinin ‘bu kıyafetle buraya gelmeye utanmıyor musun’ bakışlarına maruz kaldım. Oralı olmadım. Masamız hazır olarak bizi bekliyordu. Masaya oturduğumuzda çaylarımızda hemen geldi. “Her zaman burada mı kahvaltı yapıyorsun” diye sordum.

“Genelde evde yapıyorum” diye yanıtladı.

Gözlerimi kısarak “Yani önceden aradın ve bize masa mı hazırlattın” diye sordum bu seferde.

Gayet normal bir şeymiş gibi “Evet” dedi.

“Ya gelmek istemeseydim tek başına mı gelecektin yoksa yedek biri mi vardı” diye sordum. Adama resmen hesap sordum. Ay benim ağzımı eşek arısı sokmasın emi!

Sıkıntılı bir tavırla “Ama geldin” dedi. Ardından konuyu kapatarak “İstediğin başka bir şey var mı” diye sordu.

Masaya göz attıktan sonra “Bir tek kuş sütü eksik sanırım” dedim alayla. Masa iki kişi için değil de bir ordu için hazırlanmış gibiydi.

Ciddi bir ifadeyle “İster misin” dedi.

Anlayamadığımdan “Ne ister miyim” dedim.

“Kuş sütü” dedi alayla.

Gözlerinin içine baktım. “Hayır. Hayır, istemiyorum” dedim ve kahvaltı etmeye başladık. Midesine düşkün biri olarak kendimi kaybettim. Onun sesiyle karşımda oturduğunu hatırladım.

Beni inceleyen bir ifadeyle “Senin gibi kızlar az yer sanırdım” dedi.

Tanıdığın kızlardan değilim demek ki. Daha önce kim bilir kaç kızla buraya gelmişsindir. Bozuntuya vermeden “Bu ortama elverişli kızlardan sayılmam. Ben sıradan biriyim. Bugüne kadar kilomla ilgili bir sıkıntı yaşamadım. Kaç kilo olduğum ya da nasıl göründüğüm pek umurumda değil” dedim.

“Senin gibi kızlar derken bu ortama elverişli kızlardan değil senin gibi zayıf olan kızlardan bahsediyordum. Bu ortama elverişli kızların nasıl olduğunu da ayrıca merak ettim. Beni aydınlatır mısın” dedi.

“Bunu benden daha iyi biliyor olman lazım. Hafızanı birazcık zorlarsan hatırlayacağından hiç kuşkum yok” diye karşılık vermekten kendimi alamadım.

“Hafızamın iyi olmadığını varsayalım. Sen söyle” dedi.

Elimde olmadan “Daha önce böyle yerlere birlikte geldiğin kızları hatırlamaman demek, yarın öbür gün beni de unutacağın anlamına gelir yalnız” diye sitem ettim sanki hakkım varmış gibi.

sessiz SEDAsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin