Bölüm 7

14.2K 733 12
                                    

Yüzüne söylediğini anlamıyormuşçasına baktım. Onun arabasına binmek ya da dün gece söylediği gibi hayatına girmek istemiyordum. Söyledikleri beynimin işleyişini bozdu resmen. Bana söylediği onca şeyden sonra karşıma geçmiş utanmadan arabasına binmemi bekliyordu. “Derse yetişmem gerekiyor, sizinle gezecek zamanım yok” diyerek tersledim onu.

Nazik bir şekilde “Seni okula götüreceğim. Söz veriyorum. Hadi ama” dedi.

Arabasına binsem bir dert binmesem ayrı bir dertti.

“Sadece konuşmak istiyorum, lütfen” dedi.

Lanet olsun! Zaafım olan kelimeyi söylemişti. Kendime -hayır de, hayatında yeni bir sayfa aç- desem de ona hayır diyemedim.

Arkamdan yaşlı bir teyze “Kızım yalvartmasana çocuğu, amma nazlandın sende” dedi.

Çocuk mu? Arkamı döndüm. Başı bağlı, yüzü geçen zamanın izlerini taşıyan bir kadındı. Sevimliydi. Yaşlı insanlar Selim’i seviyordu. Aurası onları da cezbediyordu muhtemelen. Bu gerçeğe alışmalıydım.

“Tamam teyzeciğim” dedim.

Arabaya bindim. Yaptığımın doğru olduğuna kendimi inandırdım. Adam çalıştığım hastanenin sahibiydi. Yarın akşam çalışacaktım. Öyle böyle konuşacaktık zaten, onda bu kararlılık varken.

Emniyet kemerimi taktım. Tam okuduğum üniversiteyi söylemeye başlamıştım ki “Biliyorum” diyerek beni susturdu.

Onun bilmediği bir şey olmazdı zaten. Her şeyi bilen adamdı.

Düşünceli bir ifadeyle “Dün gece olanlar için özür diliyorum. Sarhoştum. Saçmaladım” dedi.

Söyledikleri hiç de saçma sapan şeyler değildi. Bunu onunla tartışamazdım, özellikle ona söylediği sözlerin hepsini söylememişken. Sabah olanlar zihnimde canlandı. Kendimi tutamadım ve “Sabah olanlar” dedim.

“Kendime kızgındım ve sana patladım. Kusura bakma” dedi.

Herhalde sarhoş olduğu için kendine kızmıştı. Sinirinin kurbanı ben oldum. Uzatmanın bir anlamı yoktu. Özür dilemişti. Bu konuşmayı bitirmek yerinde olacaktı. “Özrünüzü kabul ediyorum” dedim. Pişman olduğu için arabaya binmemde ısrar etmişti demek ki. Hatasını böyle telafi ediyordu, beni okula bırakarak.

“Hakkımda ne düşünüyorsun” diye sordu.

İki gün önceye kadar hiçbir şey düşünmemeyi tercih edenlerdendim. Feride’ye göre tektim. Onun hakkında düşünebileceğim çok şey yaşadım ama ben hala söyledikleriyle boğuşuyordum. En makul cevabı buldum. “Siz patronsunuz ben çalışan” dedim. Arkadaşım değildi, olmamalıydı da. Onun hakkında düşünmek bana düşmezdi. Kendine bir arkadaş bulabilir, ona sorabilirdi. Ben onunla hiçbir şekilde yakınlaşmak istemiyordum.

Güldü ve “Benim kadar zengin bir çalışan” dedi.

Kızgın bir sesle “Ben zengin değilim, babam zengin” diye düzelttim.

“Aynı şey” dedi.

Aynı şey değil işte, aynı şey değil. Ben babamın kızı değildim. Gerçi istediğim onun parası da değildi. Bunları ne düşünmek ne de konuşmak istemiyordum. Bende konuyu değiştirdim. “Sizin de bir kızınız varmış. Onunla aranız nasıl” diye sordum. Duyduğuma göre trafik kazasında karısını ve kayınpederini kaybetmişti. Karısının kaybından sonra mı bu hale gelmişti acaba? Belki ona âşıktı ve onun kaybı geride büyük bir boşluk bıraktı. O boşluk onu karanlığa gömdü. Sonrası her gece başka bir tendi. Kaybetmekten korktuğu için mi bağlanmaktan kaçıyordu?

sessiz SEDAsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin