Bölüm 19

13.1K 720 13
                                    

“Senin bu başına gelenlerden film olur inan ki” dedi Feride.

Öğle arasında beraber yemek yiyorduk. Ona gece kulübünde başıma gelenleri olduğu gibi anlatmıştım.

Düşünceli bir ifadeyle “Sence de garip değil mi? Bizi gördüğü anda gelip müdahale etmesi gerekmiyor muydu? Neden beklediğini anlayamıyorum” dedim.

“Senin o sapıkla takıldığını düşünmüş olmalı. Asıl ilginç olan buna rağmen dayanamamış, kıskançlığından gelip sizi basmış” dedi sinsice gülerek.

İnanamayan gözlerle “Yani beni kurtarmak için gelmedi de sırf kıskandığından dolayı mı geldi diyorsun” dedim kaşlarımı kaldırarak.

“Sizi tesadüf eseri gördüğünü sanmıyorum. Gece boyunca seni izlemiş demek ki. İkiniz birden ortadan kaybolunca, ne yaptığınızı merak etmiş” diyerek açıkladı. Sinir bozucu gülüşüne devam etti.

Söyledikleri bir bakıma mantıklıydı. Selim beni tanımıyordu. Hakkımda böyle düşünmüş olabilirdi. Flört ettiğimi zannederek kıskanç bir sevgili gibi bizi basması, aramızda yaşananları görüp kurtarmak için geç gelmesinden daha da enteresandı. Bu iddiayla birlikte tamamen kördüğüm olmuş bulunmaktaydım. İçinden çıkamadığım düşüncelerle boğuşurken “Dün gece de beni eve bıraktı” dedim suçlu gibi.

Ağzındakileri yutmadan “Eksiksiz anlatıyorsun” dedi heyecanla.

Gülümsedim. Dediği gibi her ayrıntıyı eksiksiz anlattım. Anlattıklarım bittiğinde bıkkınlıkla “Bulmaca gibi ve ben çözemiyorum” dedim.

Çatalını sallayarak “Sana abayı yakmış” dedi.

İçinden çıkamadığım için Feride’ye anlatıyordum oysa o daha beter hale getiriyordu. Söylediklerini kulağı duymuyordu herhalde. O Selim Taşkıran’dı. Âşık olması imkânsızdı. Bana âşık olmasıysa iki katı imkânsızdı. “Kullandığın deyimin ne anlama geldiğini biliyor musun” diye sordum.

Geri adım atmadan “Kafayı seninle bozmuş demek canım” dedi.

Kendime acıyarak “Bu gidişte kafayı bozacak tek kişi var o da benim” dedim.

Ciddi bir tavırla “Neden ona bir şans vermiyorsun” diye sordu.

Anlayacağını umarak “Ben de şans yok ki ona vereyim” dedim hüzünlü bir sesle.

“Bak benim başıma gelenleri biliyorsun. Dünyada benim gibiler çoğunlukta da olabilir ama bu aşka engel olamaz. Şunu söyleyebilirim, yaşadığım onca şeye rağmen denemeye değerdi, yine olsa yine aynı aptallıkları yapardım. Aşk engel tanımaz” dedi.

Hemen “Onun gibi biriyle mi” dedim.

“Judith McNaught’ın kitaplarında aşk sayesinde zamparalardan da uslanmış iyi bir eş olabileceğini gördük” diye anında cevap verdi.

Onlar sadece bir kitaptı. Yazarın hayal gücüydü. “Hayal dünyasında” dedim ben de.

“Kadının tezini elinde ispat olmadan çürütemezsin” diyerek karşı çıktı.

Yemeklerimiz bitmişti. Daha fazla zırvalamak istemedim. “Yeteri kadar çene çaldık. Kalkalım mı” diye sordum.

“Tamam” deyince kalktık.

Durgun bir öğleden sonrasıydı. Feride yalnız kaldıkça, sağ olsun, Selim’i anımsatmayı ihmal etmedi. Tepkilerime rağmen de usanmadı. Selim’i aklımdan çıkarmak isterken Feride sayesinde aklıma kazınıyordu. Umutsuz vaka olma yolunda azimle ilerliyordum.

Mesai bittiğinde çıkmak için hazırlanırken “Feride işin var mı” diye sordum.

Beklentiyle “Yok” dedi.

Murat da yanımızdaydı. “O zaman hep birlikte Murat’ın doğum gününü kutlamaya yemeğe çıkıyoruz” dedim.

Murat “Gerek yok” diye itiraz etti hemen.

Ona dönerek “Gerek var. Mazeret kabul etmiyorum” dedim.

Murat’ın arabasıyla, benim yol tarifimle, Birol abinin yerine gittik. Birol abi içeriye girdiğimiz anda bizi gördü ve yanımıza geldi.

Tatlı bir gülümsemeyle karşıladı bizi. “Hoş geldin kızım” diyerek bana sarıldı.

“Hoş bulduk” dedim. Sarıldıktan sonra halini hatırını sordum.

Huysuzca “Yaşlılık bedenimi kemirmeye başladı” dedi ve gülümsedi.

Elimle işaret ederek “Birol abi bunlar benim iş arkadaşlarım Feride ve Murat” diye tanıttım.

“Hoş geldiniz” dedikten sonra bana dönerek “Selim gelecek mi kızım” diye sordu.

Feride gülen gözlerle bana bakarken Murat şaşkındı.

Tedirgin bir şekilde “Bilmiyorum Birol abi” diyebildim. Bunu bana sormak zorunda mıydı? Ben nereden bileceğim ki? Hiçbir şeyi değilim ben, hiçbir şeyi…

Feride “Ayakta kaldık oturalım” diyerek konuyu dağıttı.

Birol abi izin isteyerek yanımızdan ayrıldı.

Selim’le geldiğimizde oturduğumuz masaya yöneldim. Oturduktan sonra neden bu masayı seçtiğimi düşünmeden edemedim.

Feride yanıma, Murat karşıma oturmuştu. Az önce olanları unutturmak adına “Nasıl buldunuz” diye sordum meraklı görünmeye çalışarak.

“Güzelmiş” dedi Feride.

Murat “Evet, güzel bir yer” dedi.

Siparişlerimizi verdikten sonra Feride’nin sohbet havası oluşturması başarıyla sonuçlandı. Hepimiz hastanede başımıza gelenleri anlatıp güldük.

Biz balıkları beklerken Selim çıkageldi. Birol abiyle konuştuktan sonra yanımıza geldi ve “İyi akşamlar” dedi.

Murat ve Feride “Size de” dediler.

Selim bana bakıyordu ama ben konuşamadım.

Bana bakmaya devam ederek “Afiyet olsun” dedi Selim.

“Selim Bey bize katılmaz mısınız” diye sordu Feride.

Selim sanki bunu bekliyormuş gibi “Olur” dedi ve Murat’ın yanına oturdu.

Başımı çevirerek Feride’ye ölümcül bakışlarımdan attım. Feride umursamadı. Sonra Murat’a baktım. Rahatsızlığı yüzünden okunuyordu.

Onları buraya ben getirmiştim. Selim’in sahibi olduğu bir yere hangi akla hizmet getirdiysem artık. Aptallığıma doymayayım.

Besbelli bu akşam uzun olacaktı…

sessiz SEDAsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin