Bölüm 29

12.8K 691 24
                                    

Gözlerimi açtığımda Selim’in yatağındaydım. Bacaklarımı kendime çekmiş, cenin pozisyonunda yatıyordum. Selim yanı başımda oturmuş beni izliyordu. Arabada uyuyakalmıştım. Selim’in beni arabadan yatağına taşıyışını az çok hatırlıyordum. Onun güvenli kollarında olduğumdan uykum çok açılmadan huzurla yeniden dalmıştım.

Sabah olanları unutmak istiyordum. Söylediklerimden sonra rahatladığımı sanmıştım ama aslında içten içe çökmüştüm. Sanırım ne kadar kabul etmesem de gerçekleri babamın yüzüne vurduğumda bana sarılmasını, bir şekilde gönlümü almasını beklemiştim. Artık gerçek tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Babam beni kızı olarak görmüyordu. Benim babam ve annem yoktu. Biyolojik ebeveynlerim vardı yalnızca. Sade ve sadece dünyaya gelmeme neden olan insanlardı.

Bunları düşünmenin zamanı değildi. Kendime kalacak bir yer bulmalıydım. Uyku sersemi sesimle “Saat kaç” diye sordum.

“Dört” dedi.

Yerimden hızla doğrulurken “Ne” diye feryat ettim. Yataktan kalktım ve ayakkabılarımın ayağımda olmadığını fark etmemle odanın içine hızlıca göz gezdirdim. Ayakkabılarımı kim çıkarmıştı acaba? Bunu ona sormaktansa cevabını bilmesem de olurdu. Ayakkabılarımı gördüğüm tarafa doğru yönelmişken Selim önüme geçince durdum.

Ilımlı bir ifadeyle “Nereye” diye sordu.

“Ben…” dedim ve söylemekte tereddüt yaşadığım için bir an duraksadım. Battı balık yan gider edasıyla “Kendime kalacak bir yer bulmalıyım. Gitmem gerek” dedim bir solukta.

“Gitmene gerek yok” dedi.

İçimden tekrarladım. Gitmeme gerek yok. Yatak odasındaydık ve dün gecenin ardından niyetinin ne olduğunu tahmin etmek hiçte zor değildi. Yaşadıklarımın ne düzeyde olduğunu bilmediği için bu tutumundan dolayı onu suçlayamadım. “Ben bugün kalamam. Belki başka zaman…” derken beni susturdu.

“Beni yanlış anladın. Safiye Hanım senin için misafir odasını hazırladı, hatta eşyalarını yerleştirdi” diye açıklama yaptı.

Bana oda hazırlatmıştı. Neden? Tabi ya sabah için kendini suçlu hissediyor olmalıydı. “Sabah olanların seninle yani dün geceyle bir ilgisi yok. Asıl sen yanlış anlamışsın. Ben evden kovulmadım yani” dedim güçlükle.

“Burası büyük bir ev ve boş odalarla dolu, misafirim olmanı istiyorum. Misafirim olur musun” dedi sırıtarak.

İnat etmenin ne yeri ne de zamanıydı. Gidecek bir yerim yoktu ve bugün için bu teklifi kabul etmekten başka bir çarem yok gibiydi. “Beni misafir olarak ağırlayacağın için teşekkür ederim. Yarın kendime kalacak bir yer mutlaka bulacağım” dedim.

“Acele ederek kendini boş yere sıkıntıya sokmanı istemiyorum. Burada istediğin kadar kalabilirsin” dedi.

İstediğim kadar burada kalmak mı? Kendimi hemen silkeledim. Yardımsever biri olduğunu için tüm bunları yapıyordu. Başka bir sebebi yoktu. Bana özel bir durum değildi.

Önüme gelen saçımı kulağımın arkasına koydu. Dokunuşuyla irkildim ve tedirginlikle geri çekildim.

“Bu teklifi seni yatağa atmak için yapmadım. Benden korkmana gerek yok” dedi.

Aceleyle “Ben de öyle düşünmemiştim zaten. Sadece sonradan zorunluluk duymanı istemiyorum” diye kendimi açıklamaya çırpındım ama pek beceremedim. Annem ve babamdan sonra birinin daha hayatında zorunluluk olmak istemiyordum. Birlikte olduktan sonra evinde kaldığım için beni görmek zorunda kalmasını istemiyordum. Ona âşıktım. Onunla birlikte olarak büyük bir kumar oynadığımın bilincindeydim. Kaybetmeyi göze almıştım ama onu mecbur bırakmak benim seçeneklerim arasında olamazdı. Artık hayatımdaki insanlar beni sevdikleri için kendi istekleriyle yanımda olacaktı. Çevremdekilerin bana katlanmalarına tahammülüm kalmamıştı.

Kırıldığı belli eden bir tavırla “Bugün fazlasıyla hassassın” dedi.

Haklıydı. Ayakta duracak gücüm kalmayınca yatağın ucuna oturdum. Yanıma oturdu. Bir şey söylememişte olsa sabah olanları ona anlatmamı beklediğini biliyordum. Aslında içimde sözcükler ona dökülmeyi bekliyor gibiydiler. Onunla konuşmak istiyordum. İlk defa biriyle acımı paylaşmak istiyordum. Derin bir nefes aldım. Sesimi kontrol ederek “Babam, babası istediği için annemle evlenmiş. Dedem ölünce ben daha bir yaşına basmadan boşanmışlar. Babam hemen evlenmiş. Annem de ben on yaşımdayken evlendi. Annemin yanında büyüdüm. Üniversiteyi kazandığımdan beri de babamın yanındaydım” dedim. Yutkundum. “Babamın da annemin de kızı sayılmam. Kısacası ne ana kucağına ne de baba ocağına hiç sahip olamadım” dedim soluğumu bırakarak. “Bu sabah da yeteri kadar büyüdüğüm için babamı azat ettim” dedim. Daha fazlasını anlatacak gücüm yoktu. Zaten daha fazlasını bilmesine gerekte yoktu. Bana acımasını kaldıramazdım.

Ona baktığımda oldukça düşünceli bir hali vardı. Sıkıntılarımla onu da sıkmış oldum. Güç bela gülümseyerek “Kendime yetiyorum, korkma başına kalmam” diyerek şakaya vurdum.

Bana döndü. Gözlerimin içine öyle farklı öyle anlamlı baktı ki her şeyi unuttum. Bir anda beni öpmeye başladı. Acımı paylaştığını gösterme şeklini sevdim. Hafifçe gülümsedim. Bu konuyu kapatmış olmamıza da son derece memnundum. Kısa sürede keyfim yerine geldi ve kendimi ona bıraktım. Yavaşça yatağa uzandığımda geri çekildi. Koluyla destek alarak yüzüme bakıyordu. Diğer eliyle yanağımı okşadı. Gözlerinde arzusunu ve kararsızlığını görebiliyordum. Şu an yanlışlarım mutlak değerden pozitif olarak yorumlanıyordu. Sonrasını önemsemeden onun olabilirdim.

Gülümseyerek “Sana odanı göstersem iyi olacak” dedi ve doğruldu.

Ona olan zaafımdan faydalansa ölür müydü? Bozuntuya vermeden onunla birlikte doğruldum ve toparlandım.

Odasından çıkıp yan taraftaki odaya gidince ne desem bilemedim. Odalarımızın yan yana oluşuna nasıl bir anlam yüklemeliydim acaba. Odayı inceleyerek zaman kazandım. Duvarlar, gri desenli duvar kâğıdı kaplıydı. Yer ve gök beyazdı. Yatak odası takımı beyazdı ve gümüş işlemelere sahipti. Duvarlara uyumlu gri bir halı vardı. Banyonun kapısı açıktı ve gri-beyaz ikilisi orada da her yere hâkimdi.

Yatak odalarımızın çelişkisi gülümsememe neden oldu. O siyah, ben beyazdım.

Beni süzerek “Beğendin mi” diye sordu.

Aşağıdaki odayı da göz önüne alarak “Misafir odalarına hayran kalmamak elde değil” diye ona takıldım.

Beni anlamış olacak ki “Misafirlerimin memnuniyeti için elimden geleni yaparım” dedi sinsice sırıtarak.

Elinden geleni yaptığını kulaklarımla duyma şerefine nail olmuştum. Bir gecelik misafirliğin ardından seks kölesi olmak isteyenleri göz önüne alırsak söylediklerinden şüphe etmem olanaksızdı. O kızı hatırlamak tadımı kaçırdı ve o kızdan bir farkımın olmadığı gerçeği beni dibe çekti.

Ciddileşerek “Bir saate yemek hazır olur. Banyo falan yapmak istersen yapabilirsin. Ben aşağıdayım” diyerek cevabımı beklemeden odadan çıktı.

Arkasında bakakaldım. Pes doğrusu, beni bu kadar iyi çözümlediği zamanlar takdire şayandı. Banyo yapmak iyi fikirdi. Banyoya gidince küveti doldurmaya karar verdim. Kapının arkasında beyaz bornoz takımı vardı. Üzerimdeki kıyafetten bir çırpıda kurtuldum. Çantamdan toka alarak saçlarımı tepede topladım. Hazırladığım küvete girdim ve sıcak suyun bedenime masaj yapmasına izin verdim.

Dünyaya gelişim gibi hayatım yine babamın kararıyla şekillendi. Beni gece hayatına kendi elleriyle yolladı. İrademin aşka zayıf olacağını kestiremedi. Güçlü görüntümün ardında güçsüzlüğümün farkına varamadığından ikinci yanlış kararını vermiş oldu. Netice de ilk hatasında hayatına girmiş, ikinci hatasında hayatından çıkmış oldum. Geldiğim noktada artık kim olduğumu ve ne yaptığımı bilmiyordum. Gecesiyle sabahıyla bu Seda bambaşka biriydi. İyi yönden bakarsak bir tırtıl kozasından bir kelebek olarak hayata geri dönüyordu ama kötü yönden bakarsak bir günlük ömrü olan bir kelebek olma ihtimali yüksekti.

İnsan ne oldum değil ne olacağım demeli…

Değişim iyidir diye kendimi telkin ettim. Değişen bir ben umarım iyidir…

sessiz SEDAsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin