Babama boş gözlerle bakmaya devam ediyordum.
Kalın dudaklarının aralanıp "Sana kocaman aptal bir şaka yaptım. " demesi için ısrarla ona bakıyordum. Ama benden kaçırdığı bakışları tüm gerçekleri haykırıyordu. Bedenimin buz kestiğini hissettiğimde, küçüklüğümden beri beni annemin yerine ısıtan yorganımın altına girmek için müthiş bir arzu duydum. Oturduğum yerden sakince kalkarken babam ısrarla, artık sinirlerimi bozan sessizliğiyle, oturuyordu.
Merdivenleri tek tek çıkarken kardeş kelimesinin ne tarz anlamlara gelebileceğini düşünüyordum.Benim zaten yeterince karmaşık hayatımda ne derece de bir cehennem yaratabileceğini hesaplamaya çalışırken yatağımın üzerine uzanmıştım bile.
Boynumdan asla çıkarmadığım gümüş kolyeyi çıkardım. Babam bunu sözde "kaza" günü vermiş ve annemi unutmamı söylemişti. Bende öyle yaptım. Bu konu üzerinde hiçbir zaman düşünmedim. Fazla düşünmek sizi sadece daha fazla mutsuz yapıyordu.
Düşünceyi durdurmak. Stres yönetimi dersinde birinci kural.Saçma geliyordu ama işin sırrını çözdüğünüzde boş boş duvara bakmaktan pek de bir farkı olmadığını anlıyordunuz.
Kolyenin gümüş dokusunda parmağımı gezdirerek oyalanırken tırnağım o küçük çıkıntıya takıldı. Parmaklarım titreyerek kapağı açtığında hafızalarımdan asla silinmeyen annemin o masmavi gözleriyle göz göze geldim.
Nefret ettiğim mavi gözler...Bu gözler asla üzerimden ayrılmamıştı.Her yere lanetiyle birlikte gelmişti. Kafamı yastığa gömerken rahatsız edici hayaletler çoktan etrafımı sarmıştı.
Annem çok güzel bir kadındı. Gökyüzünü kıskandıran parlak mavi gözleri, altın sarısı saçları ve tapılası vücuduyla ve aklıyla babamın gönlünü çelmesi çokta zor olmuş olmasa gerek.
Babamın söylediğine göre annem, babamla evlendiğinde daha da güzelleşmiş.Çok genç evlendiklerinden dolayı babaannem asla onaylamamış. Ki bence asıl mesele annemin, babaannemin deyişiyle "gavur " olmasıydı. Annem 19 yaşındayken bana hamileymiş ve neredeyse mutluluktan havalara uçacaklarmış.Her şeyin bu derece kusursuz olması babamı huzursuz etmeye yetiyormuş.
Benim doğumumla birlikte annemin bambaşka bir kimliğe büründüğünü babamın ağzından duymama gerek yoktu.
Annemin bana karşı olan nefreti her geçen gün büyüyordu. Başta görmezden gelindim. Sonra dayaklar başladı. Daha sonra ise uzunca bir sessizlik oluştu aramızda.
Titrek bir hıçkırık boğazımdan kaçarken annemin mutlulukla dolu gözlerine bir kez daha bakıp kolyeyi odanın öbür ucuna fırlattım.
Gözlerimi kapattığımda sürekli ve sürekli o günü yaşıyordum. Annemin hayaleti beni rahatsız edip duruyordu. Başta görmezden gelmeye çalıştığım hayalet, şimdi tam üzerime çıkmıştı.
Sıkışan nefesimi kontrol etmeye çalışarak hayaletin yok olmasını bekledim. Sonuçta kafamdan uydurduğum bir şeydi.Ya da bir karabasan. Ama kafamdan uydurduğum o 'şey' her geçen saniye daha da üzerime çöküyordu.
"Silver...Benim biricik sevgili kızım," annemin hayaleti parmağını boynumda dolaştırmaya devam ederek gözlerini bana dikti. "Burada birlikte ebediyete kavuşmak ister misin? Sen ve ben.Sadece ikimiz."
İnce, uzun hayaletimsi parmakları boğazımı kavrayıp sıkmaya başladığında yardım için çırpınmaya başlamıştım bile.
Beynimin bir kısmı kurtulmak için çözümler üretmeye çalışırken diğer kısmı geçmişe gidip duruyordu. Geçmişten canlanan sahneler şu anki durumumu daha da zor kılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT ADAM:ALFA
Fantasy-Hangisi daha tehlikeli olabilir? Çekirdek almak için gittiği markette hayaletler görmesiyle başlayan olaylar silsilesinin içerisinde kalan Silver mı? Babasının ölümüyle gözü dönmüş bir Alfa mı? -Hangisi daha aşık? Hiç kimse tarafından sevilmedi...