yoongi sessizliği bir bıçak gibi böldüğü esnada jimin pencerenin kenarına oturmuş namjoon'un sardığı sigaralardan birini içiyordu.
"abim öldüğünde on üç yaşındaydım."
jimin başını çevirip ona baktı, yoongi beyaz bacaklarını boylu boyunca yatakta uzatıyordu, sırtını yatak başlığına yaslamıştı ve gözleri karşı duvarın çatlaklarla epey ilgiliydi.
"anne rahmine düştüğümüz andan itibaren hangi okulda ne eğitimi alacağımız, nelerle uğraşıp nelerden kesinlikle uzak duracağımız titiz bir şekilde planlanmış, büyük bir gururla söylerdi babam bize. sıkı bir disiplin içinde büyütüldük anlayacağın."
jimin tütünü ciğerinin her bir köşesine dağıtırken günlerce suskun olan yoongi'nin sözlerinin nereye varacağını merakla bekliyordu. onunla o uyanıkken konuşmayı kesmiş olsa da jimin bazen kendine hakim olamıyor, ona olan kırgınlığını ve kızgınlığını o uyurken anlatıyordu. bazen duymasını da istiyordu, bilerek sesini yükselttiği de oluyordu ama yoongi derin uykusundan değil uyanmak, biraz bile kıpırdamıyordu yerinde. jimin daha çok sinirleniyordu çünkü kendisinin zihnini bu kadar meşgul edip uyutmazken onun rahat bir uyku çekiyor olmasına katlanamıyordu bir yerden sonra.
yoongi devam etti. "abim çocuk ruhlu biriydi, özgürlüğe düşkündü ve sürekli sorun çıkartırdı. babam her seferinde hiç usanmadan onu bir odaya çeker ve bir özür duyana kadar da kemeriyle döverdi. babalıkmış bu yaptığı, bizi eğitmekle yükümlüymüş. abim yine de durmazdı. geceleri yatağına döndüğünde acıdan ne yatabiliyor ne de oturabiliyordu. bir keresinde ona durmasını söyledim, babamın huyuna gitmesini ama o gözlerimin en içine baktı ve bana verebileceği en güzel gülümsemeyi verdi, sonra da yaşadığı bir dakikalık özgürlüğün her saniyesinin babamdan defalarca kemer yemeye değdiğini söyledi."
yoongi gözlerini yavaşça kapatırken kirpiklerinden dahi kırgın görünüyordu, jimin göğsünün sol taraflarında bir sızlama hissetti.
"abim bu binada, bu odalardan birinde canına kıydı jimin." yeniden gözlerini araladı, gözleri ne kadar donuk olsa da, jimin, sesindeki o acı titremeyi almıştı. "ve ben abimin öldüğü bu binada, abimin öldüğü yaştayım."
"yoongi-"
"on sekizimi görmeyeceğim." sesindeki kararlılık, o sızıyı daha da büyüttü ve jimin'in kalbine kocaman bir ağırlık şeklinde oturdu. "ona yeniden bir evlat acısı yaşatacağım."
jimin'in dudakları aralanıyordu ancak ne diyeceğini bilemediğinden dili dolanıyordu. sigara parmak uçlarına değdiği an küfür ederek onu camdan aşağı fırlatmış ama parmak uçlarındaki acıya odaklanamayacağı kadar meşguldü kafası. gözleri yeniden yoongi'ye döndü.
"bu yüzden benimle arkadaş olmak isteme jimin. beni tanıma, benim hakkımda bir şey bilme, alışkanlıklarımı aklında tutma, gece üzerimi açarsam diye uykundan uyanıp beni konrtol etme, masama meyve ya da içecek bırakıp durma ve bana şiirler okuyup beni düşünme. çünkü ben senenin sonuna bile varmadan gideceğim ve sen yalnızca acı çekeceksin."
jimin bunları yapmıştı, nedenini tam olarak çözemese de yoongi'ye karşı tuhaf bir ilgisi vardı ve belki ona içinden geldiği gibi yaklaşırsa yoongi'nin kendisine karşı yumuşayacağını, uzattığı elini tutacağını falan düşünmüştü. ancak bir süre sonra bunlar bir alışkanlık hâline gelmişti. yediği, içtiği şeylerden yoongi'nin de tatmasını istiyor, yüreğine dokunan şiirlerden onun da haberdar olmasını istiyordu. sağlıklı kalmasını, üşütüp hasta olmamasını istiyordu. yoongi ne kadar istemese de jimin onu çoktan arkadaşı olarak kabul etmişti, bu alışkanlıktan daha fazlasıydı aslında.
"ben..." jimin duydukları karşısında söyleyebilecek birkaç kelime aradı sonsuz zihninde ama o an, kendisine dönen gözlerle susup kaldı. küçük, çekik gözler öyle anlamlı bakıyordu ki, jimin şimdiye dek ilk defa gözlerinde başka bir ışık görmüştü. hüzün. sadece birkaç saniyeye sığdırıp kendisine depremi yaşatan ama bir ömrüne bedel olan o hüzün tam gözlerinin içine bakıyorduu.
"istemedim," dedi yoongi. gözlerini jimin'den ayırdı. pencereden dışarıya bakmaya başladı. jimin hüznün kokabileceğini, burnunun direğini sızlatabileceğini hiç düşünmemişti. "hiçbir şey söylemek istemedim sana. gözlerinde iki çılgın ağaç gördüm. gülüşten, esintiden, altından iki ağaç. kımıldanıp duruyorlardı, istemedim." jimin bu şiiri biliyordu ve ilk defa yoongi, ona onun gibi cevap vermeyi seçmişti. "sana hiçbir şey söylemek istemedim." ve bu canını yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stay | yoonmin
Fanfiction"seni seviyorum, yoongi min. beni incitecek olmana rağmen seviyorum ve sevmek benim tercihim olmasa da beni incitmene izin vermek benim tercihimdi. tercihimden memnunum. seni tanımak, seninle uyumak, buluşan gözlerimiz, sohbetlerimiz ve bazen birbir...