10

121 17 1
                                    

yemekhane kalabalıktı ama jimin için çok boş görünüyordu, gözleri etrafta geziniyor ve oda arkadaşını görmek için can atıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yemekhane kalabalıktı ama jimin için çok boş görünüyordu, gözleri etrafta geziniyor ve oda arkadaşını görmek için can atıyordu.

"bu hafta sonu sonunda evlere gidebiliyoruz." hoseok büyük bir mutlulukla söyledi. "ablamın pastalarından yemeyi o kadar özledim ki!"

"ben gitmiyorum." jeongguk'un dudakları büzüldü. "babam son aramasında bir süreliğine büyük annemde kalacaklarını söyledi, hastalanmış ve çok bir zamanı yokmuş."

"bunu duyduğuma üzüldüm." seokjin hemen yanındaki küçüğünün saçlarını okşadı, ona teselli vermeye çalıştı. "abimin düğünü olmasa seninle kalırdım ama bunu kaçıramam."

"ben de gitmiyorum zaten." taehyung söze dahil olduğunda jimin'in bile gözleri arayışına son verip taehyung'a döndü. taehyung ailesine düşkün biriydi, ayda bir olan bu iki günlük tatili asla kaçırmazdı.

"neden?"

"benimkiler de şehir dışındalar." omuz silkti, yemeğini sakince yerken "ben jeongguk ile kalırım," diye de ekledi. "endişe etmeyin.'

"bu iyi oldu. aklım kalacaktı yoksa." seokjin bunu söylediği sırada jimin diziyle taehyung'un dizine vurdu, bakışları kendisine dönen esmerin kaşları hafiften çatıldığında jimin de ona aynı şekilde karşılık verdi. yine de konuşmak için ortam müsait olmadığı için yeniden yemeklerine döndüler, ikisinin arasındaki bu bakışmayı izleyen bir çift ceylan gözden haberiz şekilde.

"yoongi'yi gördünüz mü?"

"yatakhaneye gidiyordu." namjoon suyundan bir yudum alırken jimin'in sorusunu cevapladı. "biraz konuştuk, kafa karıştırıcıydı."

"nasıl yani?"

"her şeyin için teşekkür etti ve bize olan davranışları için üzgün olduğunu ama böyle olmasının daha iyi olduğunu söyledi. buradan mı ayrılıyor?" jimin'e baktı. "veda eder gibi konuşuyordu. sen onun oda arkadaşısın, sana bir şey söyledi mi?

jimin birkaç saniye namjoon'un yüzüne bakakalsa da bir hışımla yemek masasından fırlamış ve yatakhanenin olduğu binaya kadar hiç nefeslenmeden koşmaya başlamıştı. arkasından bir şey demişler miydi, koca bahçeyi nasıl aşmıştı ya da hissettiği korku ömründen kaç sene götürmüştü hiç bilmiyordu. tek bildiği bir an önce yoongi ile ortak kullandıkları odaya ulaşmak ve onu hâlâ nefes alırken görmesi gerektiğiydi, yoksa kalp krizi geçirecekti.

koridorda insanların arasından kolayca sıyrılıp odaya vardığında kapıyı kıracak gibi açtığı için kimse onu suçlayamazdı, hissettiği şey hakkında kimsenin bir fikri yoktu sonuçta. kapıya tutundu, gözleri üzerini değiştirmekte olan ve bu sırada kesinlikle nefes alan oda arkadaşına değdi.

"sen- sen iyisin-" ciğerlerini şişirdi, gözleri bir kapanıp açıldı. "iyi görünüyorsun, evet."

"iltifatını neye borçluyum?" yoongi tek kaşını kaldırdı. bu sırada altına pijamasını giyiyordu. jimin soruyu birkaç saniye algılamakta güçlük çekse de sonunda anlamış ancak sessiz kalarak odaya girmişti. ardından kapıyı kapatırken gözleri yoongi'nin çıplak üst bedenindeydi. soluk teninde yer yer benleri vardı, kendi yatağına doğru ilerledikçe görüş alanına giren sırtında ise boydan boya üç koca yara izini gördü.

stay | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin