16

112 15 9
                                    

inatçı oğlan, arkadaşlarının arasında oturuyordu, sohbete çok olmasa da dahil oluyor ve hoseok'un güvenliğin odasından arakladığı biralardan birini içiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

inatçı oğlan, arkadaşlarının arasında oturuyordu, sohbete çok olmasa da dahil oluyor ve hoseok'un güvenliğin odasından arakladığı biralardan birini içiyordu. samimi ve sıcak bir ortamdı, sanki yoongi hep vardı, hep aralarındaydı ve hep, jimin için oradaydı. jimin parmaklarını bilinçsizce dudaklarında gezdirirken yalnızca yoongi'ye odaklıydı. onun namjoon'un şiirini dinlerken takındığı sakin ifadesini izliyordu. dünyadan uzaklaşmamıştı. seokjin'in namjoon ile dalga geçtiğini, hoseok'un namjoon'u yüreklendirdiğini, jeongguk'un kıkır kıkır güldüğünü duyabiliyordu ve taehyung'un jeongguk'a bakakaldığını zihninde canlandırabiliyordu, evet, dünyadan uzaklaşmamıştı ama yoongi'ye daha yakın hissediyordu şimdi.

"ee, sende bir şeyler yok mu yoongi?" diye sordu namjoon, dikkatleri kendi üzerinden çekmek istercesine. şair olduğunu iddia etmiyordu tabii ama o kadar da kötü değildi şiirleri, seokjin abartıyordu hep.

"ben şiir yazmam," dedi yoongi de omuz silkerek. gözleri çok kısa bir an jimin'e kaysa da bunu fark edebilen yine sadece jimin'di. "zihnim sizinki kadar yaratıcı değil."

"aman hyung biz de yazabildiğimizden yazmıyoruz zaten, maksat gülelim eğlenelim." hoseok bu sözleri birasından birkaç büyük yudum almadan önce söyledi. sarhoş değillerdi kesinlikle ama yaptıkları ya da yapacakları aptallıklara sarhoştum kılıfını giydirebilecekleri kadar hafiflemişlerdi.

"jimin sen en son ne zaman yazdın?" seokjin sordu. "uzun zamandır hiç şiirini paylaştığın olmadı."

"şiirimi buldum da ondan." jimin gülerek başını taehyung'un omzuna yasladı, utanmış gibi davranıyordu ama aralarındaki en utanmaz kişinin o olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçekti.

"şiirini mi buldun?" jeongguk merakla oturduğu yerde kaydı ve ellerini dizlerine yasladı. "bu ne demek hyung?"

"bir sevgilin mi var?" hoseok neredeyse çığlık atıyordu.

jimin bir eliyle yüzünü kapattı önce, parmakları arasından yoongi'ye baktı ve onun gergin surat ifadesini gördü. taehyung'un kulağına doğru "bunu senin için yapmıyorum ama biraz cesaret alsan iyi olur," diye fısıldadıktan hemen sonra onun omzundan kalktı. "sevgilim yok ama bir şiirim var."

seokjin "ne diyorsun ya?" dediğinde derin bir nefes aldı.

"şiirim kanlı canlı. beyaz teni ve yakından bakmadan göremeyeceğiniz çilleri var," kaşlarını çattı hemen, uyarır gibi "tabii sakın yakından bakmaya cüret etmeyin." dedi. herkesin kafası karışmış görünüyordu, jimin keyifle gülümsedi. "bir kere göğsünde uyudum. ve fark ettim ki kalbi veda eder gibi atıyor, fazla yavaş. sanki bir daha duymayacağım. mahvoluyorum, kalbini kalbime katmak ve benimle birlikte atmasını sağlamak istiyorum ama o bir kez daha atmadan önce beni üzebildiği kadar üzmeye çalışıyor. öyle yavaş, daha nasıl anlatabilirim ki?"

"hyung..." jeongguk dudaklarını birbirine bastırdı, gözleri ışıl ışıldı. jimin'in sözlerinden oldukça etkilenmiş görünüyordu. daha on beş yaşındaydı, duygular konusunda o kadar becerikli değildi ama jimin'in ne anlatmak istediğini belki de en iyi anlayanlardandı, hiç kirletilmemiş, saf bir kalbe sahipti ve orada yeşerebilecek en güzel çiçek elbette ki aşktı.

jimin sırtını mağaranın soğuk duvarına yasladı, gözleri yaktıkları ateşe kaydı. yüzüne ateşin ışığı ve sıcağı vurdukça mayışıyordu, sersemlemiş bir şekilde gülümsedi. "bir oğlana aşığım." dedi.

korkusuzca söylemişti, sözlerinden hemen sonra her birinin gözlerine bakmıştı. cesaretli olduğundan değildi, sadece onları tanıyordu ve hemcinsine karşı duygular besliyor olmasının onlar için bir önemi olmayacağını biliyordu.

bilmeyen bir başkası vardı.

on yedisindeki taehyung, on beşindeki jeon jeongguk'a gönlünü kaptırmıştı ve reddedilme korkusundan ziyade, ondan iğrenmesinden daha çok korktuğu için ona açılmamaya yemin etmiş gibiydi. belki bu gece jimin sayesinde fikirleri değişirdi.

"bir oğlan mı?" seokjin şaşkın bir şekilde sorduktan hemen sonra "aman," dedi toparlamak ister gibi. "tabii ki de bir oğlan, buradan çıktığın mı var senin?"

"ne yani, buradan çıkıp bir kadın görse aşık olabileceğini mi söylüyorsun? duygular böyle mi işliyor?" namjoon onu kınıyormuş gibi sorduğunda seokjin'den omzuna sert bir yumruk yedi. "ah- ne vuruyorsun şimdi?"

"affet, o kadar beni tanımıyormuş gibi bir soru sordun ki vücudum bir tepki vermeden duramadı. onu mu diyorum ben yahu? elbette bir oğlandan da hoşlanabilir, burada hiç kadın olmadığı için sadece- sana ne diye açıklama yapıyorum ki?" pes edip jimin'e döndü. "kim bu şanslı?"

jimin onun sorusunu cevap vermeden önce taehyung'a kısa bir bakış attı. kendisine şok olmuş gibi bakıyordu ama aynı zamanda düşünceliydi. hyungların söylediklerinden alması gerektiği şey aldığını görebiliyordu.

"şanslı mı bilmem..." diye mırıldandı.

"tabii ki de şanslı! sen çok iyi birisin hyung, neden şanssız olsun?"

jimin de "bir erkek olduğum için?" dedi sorar gibi. işte. taehyung'un asıl merak ettiği şeyi duymak üzereydiler, jeongguk'un eşcinselliğe olan bakış açısı.

"yine de... bu onu şanssız yapmaz ki. bu sevgi hyung, birine karşılıksız verebileceğin en değerli şey. cinsiyetin bir önemi yok." jeongguk parmaklarıyla oynadı. "hem bence çok güzel seviyorsun, buna kayıtsız kalamaz."

jimin gülümsedi. jeongguk öyle şirin bir şeydi ki, diğerleri gibi o da onu pamuklara sarıp dünyadaki tüm kötülüklerden korumak istiyordu. jeongguk dünyayı pek tanımıyordu, zarar görmesi isteyeceği son şey bile değildi.

"kim olduğunu söylemeyecek misin? meraktan ölüyorum." hoseok, namjoon'un kolunu sıkıyor ve gözlerini jimin'den ayırmıyordu. "sınıftan biri mi?"

"çocuklar size güvenmiyorum, kesinlikle beni utandıracak şeyler yaparsınız."

"ne yapabiliriz ki?" namjoon güldü. "yani gidip ona kendi kazdığın-"

"kapa çeneni." jimin hızla sözünü kesti. "sakın unutmak istediğim şeyleri hatırlatma.'

"ne?" diye atladı seokjin. "gage'in arabası için kazdığın çukura düştüğünü ve çamur banyosu yaparken ona yakalandığını unutmak mı istiyorsun? hatırlanmaya değer bir gündü."

jimin elleriyle yüzünü kapattı. "sizden nefret ediyorum. beni orada bırakıp kaçmıştınız."

"ben kaçmak istememiştim hyung, bir baktım taehyung hyung elimden tutmuş, koşuyorum."

"biliyorum jeongguk, adi olan taehyung'tu."

"hey..."

"her neyse. kim bu cidden?"

jimin ellerini yüzünden çekti. gözleri anında yoongi'yi buldu. onun gerginliğini koruduğunu ama bir yandan da bir şeyleri gizlemeye çalıştığını gördü. "sen ne düşünüyorsun?" dedi yoongi'ye doğru. "sence bu kişi şanslı mı? bir erkek olmam onun için problem olur mu?"

herkes bir yorum yaparken yoongi sessiz kalmıştı, bu yüzden diğerleri de dönüp yoongi'den cevap beklemeye başladılar.

"olmaz." dedi yoongi. oturduğu yerden eğilip dakikalardır jimin yüzünden elinden bırakamadığı boş şişeyi diğerlerinin yanına bıraktı, ardından bir tane daha kaptı. "eminim senin aşkına sahip olmak birinin başına gelebilecek en güzel şeydir."

stay | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin