18.2

108 12 1
                                    

"elinde bir bomba tutuyorsan, ne yaparsın?" jimin ileri geri giderken fazla fevriydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"elinde bir bomba tutuyorsan, ne yaparsın?" jimin ileri geri giderken fazla fevriydi. "tik tak tik tak düşünmeye vaktin yok tik tak tik tak- BOOM!" bağırdı. gözlerini kocaman açmıştı, elleri titriyordu. kendisine şok olmuş bir hâlde bakan taehyung'a aldırmadı, belki de içinde olduğu anın bile farkında değildi. zihnindeki çarklar öyle hızlı çalışıyordu ki adapte almak çok zordu. "ne yaparsın ne yaparsın ne yaparsın zaman daralıyor-patlayınca ne olacak? ha? ne olacak?"

"jimin-"

"biri olamadım!" jimin sessiz bir çığlık attı. gökyüzü sallanıyordu sanki, ha çöktü ha çökecekti üstüne ve o gittikçe daha panik oluyordu. "biri olamadım onun için! zincirleyemedim bencilce kendime, gidecek. gidecek taehyung." jimin, taehyung'u yanaklarından tuttu ve gözlerine baktı. çıldırmış gibi görünüyordu. "gidecek! gidecek- tanrı'm," taehyung'tan uzaklaştı ve yurt binasına bir tekme savurdu.  "kayıp gidecek ellerimden."

"dur, ne olursun." taehyung koştu hemen, duvarla jimin'in arasına girdi ve onu kollarından tuttu. sohbet ederek geceyi uzattığı arkadaşının odasından çıkıp gizlice kendi odasına giderken görmüştü jimin'i, koridordun sonundaydı ve adımlarını koşarcasına atıyordu. peşine düşüp onu yurdun arkasında yakaladığında hayrete düşmüştü. jimin'in hiç bu yanına tanık olmamıştı, düşünse dahi aklında canlandıramazdı. jimin kıpır kıpırdı, neşeliydi, her şeyin iyi tarafına bakmakta üstüne yoktu ve güçlüydü. onu bu kadar biçare duruma düşüren ne olabilirdi ki?

"anlat bana," dedi. onu sıkı sıkıya tutuyordu çünkü jimin yerine sığamıyormuş gibi uzaklaşmaya çalışıyordu taehyung'tan. "anlat jimin, bir çözüm buluruz elbet. söyle, hm? hadi."

jimin dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı, gözleri yaşlarla doluydu ve dakikalar öncesinde yoongi ile ettiği kavganın ateşini tüm vücudunda hissediyordu. "canım yanıyor," dedi. bu yanan can hem sesinde hem yüzünde çırpınıyor gibiydi. sesi çatlamış, yüzü buruşmuştu. "canım yanıyor taehyung, çok yanıyor."

"görebiliyorum," dedi taehyung çaresizce. jimin'i izliyor ve mahvoluyordu. "ne olduğunu söyle dindireyim o yangını, yardım edeyim." jimin sessiz kaldı, yaşlar yanaklarına bir asit gibi dökülüyor, ateşini harlıyorlardı sadece. "baban ile ilgili mi? babana mı bir şey oldu?"

"ölmek istiyorum!"

jimin tüm gücü çekilmiş gibi kendini bıraktığında taehyung da onunla diz çökmüştü ama duyduğu şeye kulakları inanmıyordu. ne demişti o az önce?

"ne?" jimin hıçkırıklara boğuldu, omuzları depremlerden daha şiddetli sarsıldı ve seslerini çığlık atarcasına yuttu. "bana bak, jimin." dedi taehyung sert bir sesle. "ne duydum ben?"

"taehyung..."

"ölmek mi istiyorsun?" çenesini tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. "bu da ne demek?"

"gidecek-"

"kim? giden kim?" taehyung derin bir nefes aldı, sakinleşmeye çalışıyordu ama öz kardeşinden daha yakın hissettiği oğlanın sözlerine karşı sakin kalmak kolay değildi. "açık ol jimin, kelimelerin yeterince yaralayıcı."

jimin kendini kaybetmiş gibiydi. bir kıvılcımla büyüyen kavga esnasında yoongi ona odasını değiştireceğini ve böylece onu bulan kişinin kendisi olmayacağını, gönlünü ferah tutabileceğini söylemişti. jimin anlamıyordu, yoongi jimin'i ne sanıyordu? ölü görmekten korktuğunu mu yoksa annesinin ölümünden sonra bir travmayı daha kaldıramayacağını düşündüğü için onu hayatta tutmaya çalışan bir ezik mi?

jimin, yoongi'yi seviyordu ve yoongi bunu biliyordu. neden o sözleri söylemişti ki?

"jimin," dedi taehyung sessizce. jimin'in yorulmuş bedeni yana doğru devrilecekken onu hemen tuttu ve kucağına doğru çekti. "beni korkutuyorsun, bir şeyler söyle."

"onu çok seviyorum ben." diye mırıldandı jimin. "gitmesin, terk etmesin beni- dayanamam. yüreğim bunu kaldırmaz." daha çok sayıklıyor gibiydi, taehyung'un pijamasına tutundu güçsüzce. "gitmesin taehyung, yüreğim nefes almaz bir daha."

"gitmeyecek," taehyung onun saçlarını alnından çekti biraz rahatlasın diye, bir öpücük bıraktı ardından. "gitmeyecek, kim seni kendi isteğiyle bırakabilir ha? kimse o kadar güçlü olamaz."

jimin bir şeyler mırıldandı, taehyung sakinleşmesi için dakikalarca onun sırtını sıvazladı ve uyuduğu zaman dikkatlice ayağa kalktı, onu yeniden kucağına aldı. görevlilelere yakalanmamaya özen gösterek jimin'in odasının önüne geldi, terliğinin ucuyla kapıyı tıklattı ve kapı bir saniye içinde kızarmış gözlere sahip yoongi tarafından açıldı. önce jimin'e değmişti gözleri, sonra taehyung'a. geri çekildi içeri geçmeleri için, taehyung onu yatağına bıraktı. jimin'in okul gömleğinin düğmelerine eli gitti ve bir tanesini açmışken yoongi onu durdurdu.

"ben hallederim."

"sen halledemezsin." dedi taehyung. olayın yoongi ile ilgili olduğunu anlamaması için aptal olması gerekirdi. "onu bu duruma düşüren senken özellikle." bir düğme daha açtığında yoongi onu dirseğinden sert bir şekilde tuttu ve kendine çekti.

yoongi "hiçbir şey bilmiyorsun." diye fısıldadı taehyung'un yüzüne karşı.

"bildiğim şey ne olursa olsun, jimin gözlerimin önünde neredeyse aklını yitiriyordu yoongi," taehyung'un gözleri geceden bile daha koyu bir ton almıştı. "sebebin seni haklı çıkarmaya yetmez."

"haklı olduğumu iddia etmiyorum, sadece bilmediğin şeyler olduğunu söylüyorum."

"umrumda değil." taehyung dirseğini yoongi'nin elinden kurtardı ve işaret parmağını onun göğsüne bastırdı. "eğer jimin'in senin yüzüne indirdiğim yumrukla uyanmasını istemiyorsan geri çekil. çok sinirli ve korkmuş hissediyorum yoongi, istediğim son şey jimin'e yaklaşman. eminim jimin'in de istediği son şey bu olur."

taehyung bakışmalarına izin vermeden yeniden jimin'e döndü ve pijamalarını giydirmek için önce onu formasından kurtardı. bu süreç içinde yoongi sessiz kalarak yaptığı şeyi izledi. haklıydı. jimin'in de istediği son şey bu olurdu.

stay | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin