yasaklar, gitar telleri ve piyano melodileri

423 43 13
                                    

Aşk her zaman kaçtığı bir şey olmuştu Yoongi'nin. Aşk, birisine diğer insanlara duyduğumuz sevgiden çok daha farklı bir sevgi duymak, birisini almak ve kendine katmak, birisini kendinden önce düşünmek, belki de o kişi için canını vermek. Aşk bunların hepsini kapsıyor muydu bilmiyordu lakin her birinden kaçardı Yoongi.

Ona yasak edilen şeye nasıl gidebilirdi ki?

O da ona söylenilenlere, dayatılanlara başını eğmiş öylece yaşıyordu. Her şeyde olduğu gibi.

Odasına geldiğinde kardeşinin, onun aşık olması ile ilgili söylediği şeyleri düşünmüştü. Kardeşi de biliyordu onun için aşkın ne kadar yasak, ne kadar ulaşılmaz olduğunu neden böyle bir şey söylemişti?

Onun gibi birisinin bırak aşık olmayı sevmeye bile hakkı yokken o nasıl çok büyük şeyler hayal edip bunun için dualar ederdi?

Üstelik tanrı buna kızıyorken! Yok daha neler!

Aslında tanrıyla pek arasının olduğu söylenemezdi. O tanrıyı sevmezdi tanrının da ondan pek hoşnut olduğunu düşünmüyordu. Ailesinin canlarını verircesine sevdikleri bu tanrı onun kendinden kopardığı parçalarla birisini onarmaya çalışmasını, vereceği sevgiyi yok sayıyorken tanrıyı sevmesi de ütopik olurdu.

Şimdiye kadar çektiği bütün acılar için tanrıyı suçlayabilir miydi? Hepsi bana yaşattırdıkları yüzünden diye değil de onun kuralları yüzünden diye hem de.

O, onun sevgisini yanlış, günah görmeseydi ailesi yine ona böyle davranır mıydı?

Tanrı sevgiyi yaratırken neden ona haram kılmıştı?

Onun bütün bu günah sevap işlerini umursadığı söylenemezdi. Çünkü neredeyse karşı çıkabildiği her şeye karşı çıkmış kafasına ne esiyorsa ve ona ne doğru geliyorsa yapabildiği kadar yapmıştı. Yine de her zaman söylenip bir şekilde bize dayatılan şeyler kafamızın içine giriyordu.

Hep aynı şeyi duyarsan hep aynı şeyi söylersin.

Yoongi de artık böyle yaşamaya başlamıştı. Çirkin bir çocuk olduğu söylenmişti ona, aynalara bakmayı bırakmıştı. İğrenç bir kişiliği olduğu söylenmişti, yaptığı her şeyde kendini suçlamaya başlamıştı. Hissedebileceği her duyguya tiksinir gözle bakılmıştı, hissedebilmeyi unutmuştu.

Bir karahindibanın tomurcukları gibi ailesinin rüzgarında savrulmaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.

Hayatı, kendisi dışında herkese aitti. Annesine, babasına hatta Jimin'e bile. Sadece bazı anlar vardı, şarkı yazdığı. Bir tek o zamanlar onundu, bir tek o zamanlar ona kendisi gibi hissettiriyordu.

Ve aslında bu zamanlar bile çok görülmüştü Yoongi'ye. Jimin en hareketli şarkıları en yüksek sesle açıp ona eşlik ederken kimse için sorun olmazken onun olabileceği kadar kısık sesle olan gitar melodileri çok gelirdi ailesine.

Lakin birçok şeyde yaptığı gibi bir süre sonra buna da boyun eğmeyince ailesi ona karşı çıkmayı bırakmıştı.

Yine de onun gitar sesleri duyulmazdı Jimin'in dans ederkenki ayak seslerinden.

Şimdi ise teneffüste ve öğle arasında kaçtığı gibi tekrardan kaçmış olduğu, arasındaki bağı bilmediği kişilerden tekrardan kaçarak okuldaki müzik sınıfına gelmişti.

Aslında kaçıyor olması biraz ironikti, sonuçta kovalanırsan kaçardın. Onlardan herhangi biri Yoongi'yi kovalıyor muydu?

Bilmiyordu. Yine de içlerinden biriyle karşılaşması durumunda nasıl bir tepki vereceğini bilemediğinden kaçmak kolay geliyordu ona.

cinnamon boy - namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin