Ölüm her ne kadar zorsa hiç şüphesiz yaşamak ondan çok daha zordu süregelen olaylar karşısında ayakta durmak en gereklisiydi ve çoğu zaman yapamazdık. Ölümün belirsizliğini ortaya atanlar belli ki hayattaki belirsizliklerin insanı nasıl yorduğunu bir kenara atmış bulunmaktalardı.
Peki ya hangisi daha iyi seçenekti? veya buna karar verebilecek güce sahip miydik?
Sürekli olarak her zaman planladığımız şeyleri bir şekilde bozan bir etkenle karşılaşıyorduk, karşılaşıyorduk karşılaşmasına da ona karşı yapılacak şeyi nasıl bulacaktık bulsak da ellerimiz tutar mıydı bunları yapmaya?
Hızlı adımlarla ve sımsıkı tutulmuş elleriyle hastanenin içinde numarasını öğrendikleri odaya doğru ilerliyordu endişeli iki genç. Chan Ajussi'nin bi tümör ameliyatına gireceğini ve başarılı geçme olasılığının çok yüksek olmadığını, onun yanında çalışan ve adının Minho olduğu çocuktan öğrenmişlerdi. Onun demesine göre son son Namjoon'u ve Yoongi'yi görmek ve onlarla konuşmak istediğini öğrenmişlerdi.
Hastane odasına girdiklerinde en son o akşam kafede gördüklerinden daha solmuş ve daha zayıflamış bir şekilde Chan Ajussi'nin yatakta uzandığını görmüştü. Bakışları kesiştiğinde yaşlı adamın yüzüne babacan bi gülümseme yerleşmiş titreyen eliyle yanına çağırmıştı iki genci.
İkisi de hemen yanı başında bulunan koltuğa oturup tüm dikkatlerini ona vermişti.
"Güzel oğullarım size demek istediğim çok önemli bir şey var." Yaşlı adamın kesik kesik konuşmasını sabırla bekliyor ve dinliyorlardı.
"Hayatımda bana ait hissettiren tek iki şey vardı... biri Seungmin diğeri ise ikimizin küçük kafesiydi. Seungmin ellerimin arasından kayıp gittiğinde tek yapabildiğim onu ve onunla olan anılarımızın sembolü olan o kafeyi korumaktı... fakat şimdi ise görünüyor ki artık bunu yapabilecek ne gücüm ne de zamanım kaldı." Bangchan derin bir nefesi içine çektiğinde Namjoon kısıkça mırıldanmıştı.
"Böyle söyleme Chan Ajussi."
"Oğlum anlayabiliyorum, zamanım azalıyor ve yapmam gereken tek bir önemli işim kaldı." Namjoonda olan bakışlarını Yoongi'ye çevirip sonra tekrardan Namjoon'a çevirmişti.
"Küçük kafemizi size vermek istiyorum."
İki gencin de ağzı şaşkınlıkla bir şey demek üzere açıldığında yaşlı adam araya girdi.
"İnsan ruhu bedeninden çıktığında değil onu hatırlayan tek bir kişi bile kalmadığında, şu dünyada ona dair hiçbir şeyden iz olmadığında ölür. Seungmin'i, beni ve o kafeyi koruyabilir misiniz?"
Namjoon, başını yanındaki sevgilisine döndürüp sözsüz bir konuşma yapmıştı aralarında. Kısa gencin küçük güzel gözleri biraz nemlenmiş uzunca kırpıp belli belirsiz bir baş sallamasıyla onayladığını söylüyordu.
Namjoon kafasında bir çok şeyi ölçüp tartarken Yoongi, yatakta uzanan yaşlı adama yaklaşıp elini tutmuştu güven verircesine.
"Biz.. korumak için elimizden ne gelirse yapacağız." Yoongi arkasında kalan sevgilisine bakıp konuşmuştu.
"Aklın kalmasın Ajussi ama okulumuz ve işlerimiz varken nasıl yapabileceğiz bunu?"
"Sizin merak etmenize gerek yok, ben her gün kafedeyim, işleri döndüren aslında benim." Minho çekingen bi sesle konuştuğunda Namjoon tebessüm ederek ona bakmıştı.
"Endişelenmeyin oğlum kafede olduğum zamanlardayken bile her işle Minho ilgileniyordu, gelirleri üçünüzün arasında paylaşmanızı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinnamon boy - namgi
Ficção Geralama eğer beni incitmeden sarılırsan bunu yapan ilk kişi sen olacaksın •şiddet içermektedir