dostlarım var kışıma renk veren

379 31 8
                                    

Gün boyunca eski, en ufak hareketinde gıcırdayan yatağından çıkmayan Yoongi son birkaç günü düşünmüştü. Bir sarmaşık misali düşünceleri Namjoon ile tanıştığı ilk güne kadar gitmiş hatırladığı tüm anı ve ayrıntılarda kaybolmuştu. En ufak dokunuşunun, gülünce kısılan gözlerinin ve yanağında oluşan hayran olunası çukurun onu nasıl böylesine kendine çektiğini anlamlandırmaya çalışmıştı. Ona seslenişlerini kaç defa kulağında duymuştu bilmiyordu; bazen sadece adıyla sesleniyor, bazen kısaltıyor, bazen ise bebeğim diyordu kulaklarında. Düşünüyor düşündükçe küçük bedeni krem rengi çarşaflı yatağın üzerinde şekilden şekile giriyordu.

Sabah bi ara kardeşi yanına gelip ne durumda olduğuna bakmıştı. O zamana kadar odasının kilitlendiğini bile anlamamıştı. Meğerse Jimin, Namjoon onlara geldikten bir saat sonra odaya gitmiş ve uyuyor olduklarını görünce annesi ve babası normalde gelmez fakat olur da gelirlerse diye kapıyı kilitlemiş.

Jimin içeri girdiğinde abisinin nasıl da yüzünün güller açtığını görünce içini büyük bir mutluluk sarmış tüm depresif ruh halinden sıyrılıvermişti bir anda. Namjoon Hyungu, gerçekten abisine çok iyi geliyordu, anlamamak imkansızdı.

"Hyung nasıl da lafıma geldin ama." Sinir bozucu bir gülümsemeyle Yoongi'ye yaklaşmış ve yatakta doğrulmuş olan çocuğun omzuna vurmuştu.

"Hyunglar da kardeşlerinin sözüne gelebilir küçük fasülye." Jimin gülerek göz devirmiş ve kendini abisinin yanına attıktan sonra kollarını bedenine sarmıştı.

"Namjoon Hyung gibi kokuyorsun."

"Gerçekten mi?" Bir anda tişörtünü kendine çekmiş ve soluduğu tanıdık kokuyla yüzünde küçük bir gülümseme peyda olmuştu.

"Aşk sarhoşu olacaksın resmen kendine gelir misin!" ona kötü bir bakış atıp hemen koklamaya devam eden abisine gülümsemil ve bakışlarını sarılı ayağına indirmişti.

"Ayağın acıyor mu Hyung?"

"Bir yere çarpmazsam acımıyor pek."

"Doktora gitmeliyiz."

"Namjoon ısrar etti baya götüreceğim seni diye."

"Ha, iyi bari. Sordu mu ne olduğunu?"

"Hayır, sormuyor hiç. Gerçekten çok ince, kendim anlatmadıkça bir şeyi öğrenmeye çalışmıyor."

"Dün eve geliyorken 'onun anlatacağı çok şey var, önce onu dinliyorum ben' demişti. Gerçekten çok nazik ve çok ince düşünüyor."

"Evet, bazen öyle cümleler kuruyor ki ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Kalbinin atışını hissediyor musun?"

"Hem de nasıl! Onu gördüğüm an bile belli ediyor kendini, böyle anlarda ise sanki açsam göğsümü yerinden çıkacak!"

Bu konuşmalardan sonra kardeşi ona sıkıca sarılarak mutluluğunu paylaşmış ve katmerlendirmiş sonrasında da kahvaltıdaki yemeklerden ona getirerek okula gitmişti. Evde anne ve babası ile kalmayı hiç istemiyordu ancak o, olabildiğince odasından çıkmayıp onlarla karşılaşmadıkça pek bir sorun olmadığını fark etmişti. Bu rahatlatıcıydı. Bir haftadır evdeydi ve çoğu zaman ailesinin varlığını bile unutuyordu. Kendiyle kalıyor oldukça yalnız hissediyordu. Eskiden rahatsızlık duymadığı yalnızlık birkaç gündür batar olmuştu. Odasına gelip ona, onunla birlikte olmanın nasıl hissettirdiğini öğreten Namjoon yüzünden sürekli odasında onunla olmak istiyordu. Sadece birkaç hafta öncesinde içinde bulunduğu durumu düşünüyordu da o masaya oturmasaydı hayatının en büyük hatasını yapmış olurdu.

Akşam olup Jimin eve geldiğinde acıkmadığından yemek yememişti, zaten zorla ona yemek götürmeye çalışan Jimin'i fark eden annesi kızdığında bu ihtimal çoktan ortadan kalkmıştı.

cinnamon boy - namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin