Yoongi şaşkın bir şekilde geçirdiği tüm derslerden sonra bir daha Namjoon'u görmemişti. Öğle arasında ne yapacağım diye düşünürken Jungkoon onu çağırmıştı lakin yukarı çıktığında Namjoon ve Seokjin'i görememişti. Sorduğunda ise annesinin hastalandığını ve onların ona bakmak için gittiklerini öğrenmişti.
Böylelikle günün sonundaki Namjoon'a ısmarlamayı düşündüğü yemek de hayal olmuştu.
Okuldan arkadaşları -evet arkadaşlarıydı, bugün gerçekten anlamıştı ve hala garipsiyordu- ve Jimin ile çıkmış hatta aynı yoldan gidiyorlardı.
En sonunda Jimin ile ikisi kaldığında eli cebindeki telefona gidiyor sonrasında belinden aşağıya tekrardan salınıyordu.
Bugün Seokjin ve Namjoon dışında hepsi telefon numaralarını vermişlerdi ona. Hatta hepsinin olduğu bir konuşma grubuna da onu eklemişlerdi.
Bundan dolayı gerçekten arkadaş olduklarını anlamıştı.
Hoseok öğle arasında bu fikri ilk ortaya koyduğunda o kadar şaşırmış ve bir o kadar mutlu olmuştu ki başta dili tutulmuş, konuşamamıştı hatta.
"Yoongi, numaranı ver de seni de gruba alalım. Tabii istersen." demişti Hoseok. Yoongi yemeklerin olduğu tepsideki bakışlarını kaldırmış ve başını hızla Hoseok'a çevirmişti doğru duyup duymadığını teyit etmek için.
Sonrasında masadaki herkes Hoseok'un fikrini beğenip gruba onu almak istediğinde daha da çok şaşırmıştı. O an içinde olan mutluluğu tasfir edecek olsa günlerdir çölde aç susuz dolaşıp sonrasında karşısında tamamen dolu bir masa görmüş gibi bir duyguyla tasfir ederdi.
Onun hiç arkadaşı yoktu ve en çok istediği en çok üzüldüğü şeylerden biri buydu. Tek arkadaşı, onu tek seven kişi şimdiye kadar sadece Jimin olmuştu. Onu kendinde koyduğu yer her zaman çok farklıydı ama kardeş dışında bir arkadaş da aynı şey değildi.
O da bir süre öyle durmuş sonrasında Jimin onu dürttüğünde kendine gelmiş ve hemen 'olur' demişti. Sesindeki heves ve mutluluk direkt karşısındaki arkadaşlarına yansıdığında hepsi anlamış gibi burukça gülümsemişlerdi.
'Yemekten sonra numaralaşırız.' muhabbetinden sonra başka muhabbetler açıldığında Yoongi'nin kafası önüne eğilmiş ve gözleri dolmuştu.
O sırada aklına Jimin'in 'seni gerçekten birisi çok sevecek' cümlesi gelmişti. Zamanında babasının ona yasak gördüğü, hâlâ yerdiği, iğrenmekten vazgeçmediği sevgisinin de imkansız olmadığı çalınmıştı aklına. En yakın birkaç gün önce 'senin arkadaşın olmaz, kimse seni yanında tutmaz' demişti ardından birkaç gündür ve özellikle bugün arkadaşlarının gerçekten arkadaşları olduğunu tam olarak anlamıştı.
Öyle ki içinden onlara teşekkür bile etmek geçmişti o an, öylesine bilmiyordu nasıl bir tepki vereceğini.
Şimdi ise eli telefona gidiyordu çünkü yemekten sonra numaralaşmışlardı ve gruba almışlardı onu. Başta Seokjin'in ve özellikle Namjoon'un numarasını alamadığı için (bunu pek kabul etmiyordu lakin o, onun ilk arkadaşıydı. Onu ilk mutlu eden arkadaşı ve özel melodisini ilk dinlettiği kişiydi) üzülmüştü. Sonrasında ise gruba aldıklarında Jungkook kayıtlı olmayan numaraların hangisinin, Namjoon ve Seokjin'e ait olduğunu söylemişti.
Ve o şu an Namjoon'u arayıp 'annen nasıl' diye sormak ya da ona böyle mesaj atmak istiyordu. Jimin'in anlattıklarından Namjoon ve Seokjin'in üzerinde büyük bir yük olduğunu anlamıştı. Ve bugünki durumda daha çok üzülmüştü çünkü anneleri onlar için çok önemliydi tahminince.
"Abi?" Jimin'in sesi kulaklarına dolduğunda düşüncelerinden dalıp ona döndü.
"Bir şey mi oldu, dalgınsın?" Jimin tek kaşını kaldırarak ona baktığında ikisinin de adımları yavaşlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cinnamon boy - namgi
Ficción Generalama eğer beni incitmeden sarılırsan bunu yapan ilk kişi sen olacaksın •şiddet içermektedir