5

17.8K 2K 1.7K
                                    

Haiiii, ben geldiiim. Nasılsınız lokumlarım? Sınavlarınız nasıl geçiyor bakayım:))

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim yavru vampirlerim! Xx

**

Kaşlarım daha da çatılırken, ağzımı kapayıp hava yutmakla yetinirken, hızla kapı eşiğinden dışarıya çıkıp etrafa bakındım. Keskin rüzgar tenimi yarıp geçerken tüylerim diken diken oldu.

Sokak sessizdi. Kimse yoktu.

Etrafta zile basıp kaçan çocuklar arasam da saklanmış olmalılar ki göremedim. Ah şu çocuklar...

Tam geri çekileceğim sırada karşı evin bahçe kapısı aralandı ve Taehyung çıktı. Elleri siyah montunun cebinde sabitken, gözleri doğrudan kapı eşiğinde dikilen benimle çarpıştı.

"Bana mı gelmek üzereydin yoksa?" Yarı ciddi yarı alaycı sesi, yolun karşısına koşturarak geçmesi sebebiyle titremişti hafifçe.

Saçlarımı karıştırarak evimin kapısı önüne gelen erkeğe sessizce bakmaya son verip dudaklarımı konuşmak adına araladım.

"Hayır, zilim çalmıştı. Ben de sizin geldiğinizi düşünmüştüm. Ama kapıyı açınca kimseyi göremedim, o sıra da siz bahçe kapısından çıktınız." diye homurdandığımda dudaklarının iki kenarı beğeniyle büküldü. Biraz zamansız enselenmiş gibi hissetmiştim.

"Benim gelmemi bekliyordun yani Jungkook-sshi?"

Öksürerek boğazımı temizledim. "Hayır, yani sabah konuştuğumuz mevzudan dolayı öyle söyledim. Ayrıca aklımdan çıkmıştı zilim çalınana kadar."

Dudaklarını düz bir çizgi haline ulaştıracak şekilde birbirine bastırırken başını ağır ağır olumlu anlamda salladı. "Anlıyorum. Pekâlâ şu sözü gerçekleştiriyor muyuz yoksa vaz mı geçtin?"

Kaşlarım çatılırken ellerimi belime yerleştirdim. "Ben bir söz söylediysem sonuna kadar arkasında dururum." diyerek lafı yapıştırdığımda dudaklarını büzerek ıslık çaldı.

"Çok cüretkârca, mmhh. Hodri meydan o zaman Jungkook-sshi." dedi ellerini ceplerinden çıkarıp bileklerini çevirerek geniş omuzlarının hizasında iki yanında açtı.

Gözlerimi devirerek histerik bir şekilde güldüm ve kapının arkasındaki portmantonun askılığından mavi şişme montumu kaptığım gibi kollarımdan sırasıyla geçirdim.

Portmantonun kapısını açarak siyah spor ayakkabılarımı alıp zemine attım. Tüylü terliklerimi sırasıyla ayağımdan çıkartıp kapı girişine bıraktım. Ayakkabılarımı tam anlamıyla giymeden üstüne basa basa kapının deliğindeki anahtarı çıkartarak kendimi dışarıya attım.

"Yapalım şu işi." diye homurdanarak kapıyı çekip kapattığım gibi anahtarımı montumun cebine tıkıştırdım.

Telefonum odamda kalmıştı, ama geri dönüp alma gereksinimi duymadım. Bir süre mezarlığın içerisinde turlamam onu tatmin eder diye düşünüyordum. Sonrasında da eve dönecektim zaten. Hava epeyce soğuktu ve yeni duştan çıkmıştım, saçlarım hâlen daha nemliydi, bu yüzden çokta uzun süre kalmaya hevesli sayılmazdım.

Biraz ilerleyip duraksadım. Topuğumla ezip üstüne bastığım ayakkabılarımla yürümenin zor olduğu kanısına varınca eğilerek ayakkabılarımı sırasıyla ayağıma geçirip bağcıklarını bağlamadan içeriye doğru tıkıştırdım.

Geri doğrulup önümde kimseyi göremeyince başımı çevirerek arkama baktım. Hemen dibimde durmuş bana bakıyordu. Ciddi bakışları benimle göz göze gelmesinin üzerine müthiş bir hızla yumuşadı, gözlerimin önünde.

OBSESSED • TAEKOOK  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin