Haiiii, ben geldiiim. Ağağa inanılmaz hızlı yazdım bölümüüü, yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerimmm yavru vampirlerimmm Xx
**
Kendimi gecenin karanlığına bırakırken, telefonumu cebimden çıkartıp şebekenin gelip gelmediğini kontrol ettim.
Bu kez gerçekten telefonum çekiyordu. Şükürler olsun! O anda beynimde şimşekler çaktı. Bu sinyalin kesilmesini bile o sağlamıştı! Tanrı aşkına!
Tedirgin bir şekilde etrafımı kolaçan edip, gecenin sessizliğini dinledim. Fırtına öncesi sessizlik hakimdi etrafa. Mezarlıktan bile tek bir ses gelmiyordu.
Çıplak ayak tabanlarım, buz gibi soğuk betonla temas ederken, rüzgar tenimi yalayarak saçlarımı savurup geçti.
Az önce öğrendiğim gerçeklerin etkisiyle sarsılan bedenim eşliğinde ilerlerken, titreyen parmaklarım rehberden Hoseok'un numarasını bulup aramaya koyuldu. Telefonumu kulağıma yasladım usulca.
Beni gerçekten kandırmıştı, benimle oynamıştı. Daha doğrusu zihnimle oynamıştı. Buna inanamıyordum! Ondan şüphelenmediğim için kendime de inanamıyordum. Hiç bir şey anlayamamıştım bile! Beni ayakta uyutmuştu.
"Aç şu telefonunu aç!" diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından mırıldanarak, bahçe kapısını itip dışarıya çıktığım anda.
Duraksayıp arkamdan gürültüyle kapanan demir kapıya yaslanıp caddeyi kontrol ettim hızlıca. Caddeyi aydınlatan sokak lambası titreşip duruyor, yanıp yanıp sönüyordu.
Gökyüzü katran karasına bürünmüş, tek bir yıldız bile görünmüyordu.
Tek bir aracın dahi geçmediği cadde, olağanüstü derecede sessizdi ve bu içimde katlanan korkumu tetiklemeye yetiyor olsa da sakinliğimi korumaya çalıştım. Tüm her şeyi yapan oydu ve şimdi bunu sonlandırmıştı. Beni yanında tutmak için bana yalan söylemişti! Dışarıda benden başka kimse yoktu!
Düşüncelerimin derinliğinde boğulurken, o sırada çağrı sesli mesaja yönlendirilince küfrederek şansımı bir kez daha denedim.
O sırada evime kaydı gözlerim. Odamın penceresine tırmandı bakışlarım. Perdenin arkasından yansıyan ışığım açıktı.
En son evden çıktığımda gördüğüm her şey, onun suçuydu. Bunların hepsini o yapmıştı. Düşündükçe çıldırıyordum, resmen ona kendi ayaklarımla gitmemi sağlamıştı. Ve bunu hiçte hoş bir şekilde yapmamış beni dehşete düşürecek şekilde korkutmuştu. Hayatımda hiç korkmadığım kadar korkmuştum peşimde bir cisim, bir güç var diye...
Oysaki o sadece zihnimi ele geçirmesi sayesinde görmemi sağladığı halüsinasyonlardan ibaretti her şey.
Yaşadıklarımı düşündükçe beynim karıncalanırken, eve bakmaya son verip ayaklarımın donmaya başlamasını dahi önemsemeden harekete geçtim.
Hoseok açmayınca şansımı Yoongi hyung üzerinde denemeye karar verdim, lakin onun telefonu kapalı olduğu için ulaşamadım bile. "Lanet olsun."
Cadde boyunca yürürken arkama dönüp dönüp bakmadan edemediğim gerçeğiyle yüzleştim.
Yoongi hyungun evine kadar yürüyemezdim ki. Epeyce uzak kalıyordu bana. Ah siktir kapana kısılmıştım. Eve geri dönersem yine beni korkutur muydu? Tüm her şeyin altından o çıkmıştı ve ben o eve geri dönmek istemiyordum.
Ama en azından mont ve ayakkabı, bir de cüzdanımı alabilirsem hızlıca geri çıkıp ana caddeden bir taksi çevirebilirdim. Bu saatte taksi bulmak zordu, ama yine de şansımı denemek zorundaydım. Artık bu evde kalamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSESSED • TAEKOOK ✓
FanfictionJeon Jungkook'un yeni taşındığı evin hemen arka bahçesinin birkaç metre ötesinde bir mezarlık vardı. Her gece istisnasız o mezarlıktan sesler geliyordu ve Jungkook fazlasıyla meraklıydı. Mini fic, bölümler kısa kısa çerezlik:) Semetae! Ukekook! Yan...