6

17K 2.1K 1.8K
                                    

Haiiiii ben geldimmm. Taslakların 0 a inmesi kadar kötü bir duygu yok cidden. Ağğğ bölümü düzenlemeden paylaşıyorum, yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim yavru vampirlerimmm.

Bol bol oy ve yorum isterimm <33

**

Rüzgar hiddetle eserken, karşı çaprazımdaki geniş mezarlığın toprakları ve çiçeklerin arasından sıyrılan morarmış bir el gördüğümde ağzım kocaman açıldı. Nabzım delicesine hızlanırken gözlerim yuvalarından fırlamaya ramak kalana dek irileşti.

Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş etkisiyle sarsıldım. Hayaletlere inanmayan ben, bir ölünün dirilebilmesi gerçeğini asla doğrulamayan ben... Şu anda neler görüyordum? Tanrım...

Hemen önümde, sadece bir kaç adım ötemdeki mezarlıktan da bir el daha dışarıya çıktığında dehşete kapıldığımı hissettim.

Genzimden derin bir çığlık yükselirken donup kaldım. Elim ayağım kilitlendi ve bacaklarım lastikten yapılmaymış gibi sarsıldı.

Başımı iki yana sallayıp gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Bunun bir kabus olmadığını ve halusinasyon olmadığını doğrulayabilmek için yüzüme ellerimin ayalarıyla sertçe arka arkaya çarptım. Değişmedi. Aksine kollarının ardından başlarını çıkartan , dirilen ölüleri görmeye devam ettim.

Bayılacak hale gelsem bile, etlerimi çimdikleyip kendimi biraz da olsa toparladım ve bacaklarıma hükmederek, mezarlığın diğer yönünde bir çıkışı daha olabileceği umuduyla Taehyung'u bıraktığım yöne doğru geri koşmaya başladım.

"Ta-Taehyung!"

Acilen buradan çıkmamız gerekiyordu. Az önce tüm bildiğim gerçekler yalanlanmış, tezlerim çürümüştü! Onlar hayalet miydi, hortlak mıydı zombi miydi bilmiyordum ama mezarından çıkmak üzere hareket eden iki kişi görmüştüm az önce!

Bozuk ve topraklı yolda koşarken, çakıltaşları ayaklarımın altından kayıyordu. Etrafıma bakınmaya cesaretim olmasa da, son sürat koşarken yanından geçtiğim neredeyse tüm mezarlıklardan sırasıyla çıkan bir el görüyordum.

Mezarlığın girişindeki sokak lambasının aniden sönmesi sebebiyle etraf zifiri karanlığa büründüğünde genzimden bir çığlık daha yükseldi. Beynim fokur fokur kaynamaya başlamıştı. Saf korku görünmez elleriyle boynuma yapışmıştı.

Ayın cılız aydınlatması dışında etraf kapkaranlıktı. Bir yere çarpıp düşmemek için gözüm bu karanlığa alışana dek koşmaya son vermeyi tercih ettim, daha doğrusu zorunda kaldım.

Beynim işlevlerini yitirmişti sanki, sağlıklı düşünemeyecek hale gelmiştim. Soğukkanlılığım bedenimi terk edip gitmişti. Kafayı yemek üzereydim!

Gözlerim biraz da olsa karanlığa alışınca, temkinli adımlarla ilerlemeye devam ettim.

Taehyung'a dair herhangi bir ses, ya da iz yoktu. Kahrolasıca, başka bir çıkış vardı ve o defolup gitmişti. Beni burada bırakıp gitmişti. Ah siktir, az önce ona resti çeken bendim, kızmaya hakkım yoktu...

Ayakkabılarımın altında ezilen taşlar birbirine çarparak ses çıkartıyordu ve bu yüzden her adımımda sağıma soluma arkama ve önüme bakmak zorunda kalıyordum.

Düz devam eden yol ikiye ayrılırken ne tarafa gideceğimi bilemeden ufak bir duraksama yaşadım.

Kaybedecek vaktim yoktu, çıkıp gitmeliydim buradan derhal! Saçlarımı çekiştirerek sağa doğru yöneldim.

OBSESSED • TAEKOOK  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin