Haiii, ben geldiim. Ay bomba bir bölüm getirdim beraberimde, umarım seversiniz. Ben inanılmaz heyecanlıyım, diliyorum kısa sürede kıymeti bilinir ve sizler tarafından sahiplenilir bu fic. Yazım yanlışlarım varsa affoluna.
Keyifli okumalar diliyorum yavru vampirlerim! Xx
**
"Korkaklar sanırım hayır cevabını verirdi." dediğimde diliyle yanağının içini dövercesine dürtükledi sertçe. "Kesinlikle." diye homurdandı dilini damağına vurarak ağzını şaklatırken.
"Korkak olmadığıma göre, cevabım net." dedim ona göz kırparak.
Gözleri beğeniyle kısıldı. Göz süzgecinden geçirdi beni baştan aşağı.
Başını hafifçe sallayarak saçlarını savurdu sonra, inatçı bir tutam gerisin geriye alnına döküldü beceriksizce. Garip bir aurası vardı. Bir heybet, bir ihtişamlı ve dik duruşunun yanında, despotluk sezimliyordum ondan. Kibarlık çerçevesinin sınırlarını zorluyor gibi hissettiriyordu bakışları hatta. Çift kişilikli gibiydi sanki, insan analizleri konusunda çokta kötü sayılmazdım.
Bir anda aklına bir şey gelmiş gibi, dudakları kıvrıldı ve kısık bir sesle kıkırdadı, omuzları hafifçe sarsıldı.
Bu gülüş çok uzun sürmedi, dudaklarını konuşmak adına araladığı evrede, gülüşü dudaklarında soldu.
"Bu kabul ediyorum mu demek oluyor?" diye sorguladı, bakışlarıyla yüzümün her bir karışını inceleyerek tepkimi ölçmeye çalışır gibi bana dik dik bakarken. Aslına bakılırsa anladığı halde emin olmak istiyor gibi bir hali vardı, benim ağzımdan kabul ettiğimi duymayı bekliyordu.
Her ne kadar onu daha ilk defa tanıyor ve ilk kez görüyor olsam dahi, çekineceğim bir durum yoktu ortada. Asla olduğumun dışında biri gibi beni görmesini istemezdim. Yalan yok, adam epeyce karizmatikti ve ondan etkilenmiştim. Ama bunu ona belli etmeye hiç mi hiç niyetim yoktu.
İçinden bir şey düşünüyormuş gibi çarpık bir şekilde gülümsedi bir kez daha. Gözlerim şüpheyle kısıldığında alt dudağını ısırarak benden bir cevap beklediğini bildirircesine başını salladı.
Bir an bile ikileme düşmeden, "Evet, kabul ediyorum." dediğimde sanki bu sözlerim onu rahatlatmış gibi iç geçirdi. Kadehi koltuğun kolçağından alıp çalkalayarak dudaklarına götürdü. Lakin içmek yerine gözlerini yumup içine sert bir nefes çekerek şarabı kokladı.
Ardından elmacık kemiklerini gölgelendiren koyu kirpiklerini araladığı gibi şarabı kafaya dikerek fondip yaptı.
Gözlerim üzerinden ayrılmazken, onun aksine son derece sakin bir şekilde yudumladım şarabımı. Yutkunduğu evrede adem elmasının kayışını izlemek kasıklarıma sancı saplanmasını sağlamıştı. Dudaklarına bulanan şarabı temizlemek ister gibi dilini dudakları üstünde aheste aheste gezdirirken sertçe yutkundum.
"Akşamı sabırsızlıkla bekliyorum o halde, Jungkook-sshi."
Dilini damağına vurarak şaklattı ve çatalla dürtükleyip yalnızca ufacık bir parça yediği kekin tabağıyla boş kadehini sehpaya uzanarak bıraktı.
Saniyelik sehpaya kayan gözleri gerisin geri gözlerime tırmandı. "Ben artık daha fazla işinden alıkoymadan kaçayım." dedi ve göz kırparak ellerinin ayalarıyla dizlerine pat pat vurduktan sonra atik bir hamleyle ayağa dikildi.
Biraz daha kalmasını teklif edeceğim sırada kendimi durdurdum. Fazla istekli gibi görünmeme gerek yoktu. Onu tanımıyordum en nihayetinde, ama tabii bu tanımak istemediğim anlamına da gelmiyordu. Yalan yok, etkileyiciydi. Vücut ölçüleri, endamı, kaşı gözü, ten rengi tamamen benim ideal tip kavramıma kafa atarak giriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OBSESSED • TAEKOOK ✓
FanfictionJeon Jungkook'un yeni taşındığı evin hemen arka bahçesinin birkaç metre ötesinde bir mezarlık vardı. Her gece istisnasız o mezarlıktan sesler geliyordu ve Jungkook fazlasıyla meraklıydı. Mini fic, bölümler kısa kısa çerezlik:) Semetae! Ukekook! Yan...