6. Bölüm: Uyku

949 101 21
                                    

Yine yeniden beraberiiiiz 🥳 Yeni bölüm geldi.

Oylamayı ve yorumlarınızı dört gözle bekliyorum, lütfen yapmayı unutmayın 💙

Keyifli okumalar...






6. Bölüm: Uyku


Hayatım boyunca üstümde hep bir enkaz ile yaşadım. Umudumun, sevgimin, ailemin ve daha bir sürü şey birer birer yıkılıp üzerime enkazlarını bırakmıştı. Şimdi ise bu enkazı fiziksel olarak hissediyordum. O zaman da nefes alamıyordum şimdi de, değişen tek şey kaya parçalarının hissettiğim ağırlığıydı.

Üzerimdeki moloz yığınlarının ağırlığı dakikalar geçtikçe artıyordu. Küçücük bir alanda cenin pozisyonunda mahsur kalmıştım. Ayrıca depremde bina çökerken sağ ayağıma büyük bir kaya parçası denk gelmişti ve şu an fena bir şekilde sızlıyordu. Pantolonumun üzerindeki kurumuş kan, etimi çekerek canımı acıtıyordu.

Her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Dün gece olanlar, ilk doğum günüm, günlüğümü derin sulara atmam ve okula gelişimiz. Deprem olurken yükselen çığlıklar kulağımdan hala gitmiyordu. Tavandan düşen parçadan sonra deprem daha fazla olabilirmiş gibi şiddetlendi. Ben kütüphaneye sığınmıştım ama çoğu insan önlemsizce yakalanmıştı ve moloz yığınları kafalarına veya vücutlarına, ki bu çok bir yüksek ihtimal, isabet ettiyse sonuçlar çok kötü olabilirdi.

Sonuç olarak bir saattir burada hareketsizce bekliyordum. Ve bu çok zordu. Her an ölecekmiş gibi hissediyordum.

Her nefes almak istediğimde toz bulutları burnuma doluşuyor ve öksürtüyordu. Karanlıktı ve yavaştan soğumaya başlıyordu ya da ben öyle hissediyordum. Minicik bir ışık kaynağı ile yoktu. Hem nefesim hem içim daralıyordu. Katlanılmaz bir şeydi.

Telefonum çantamdaydı ve çantamda sınıfta kalmıştı. Yanımda düdük vb. deprem araçları yoktu zaten kim yanında taşırdı ki? Milyarda bir ihtimal bile olmayan şey gerçekleşmişti. Tatbikat gerçek olmuştu...

Şaka gibiydi, koskoca bir kamera şakası gibi. Ama değildi, tüm bunlar gerçekti. Kaya parçaları hareket etmemi zorlaştırıyordu. Daha burada ne kadar kalacaktım, ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum. Tek temennim bir an önce yardım gelmesiydi.

Acaba duyulmuş muydu? Koskoca okul yıkılmıştı, illa ki duymaları lazımdı. Bir saat kadar olmuştu, zaman kavramı da yok olmaya başlıyordu yavaş yavaş. Ekiplerin gelmesi lazımdı ama gelseler bile depremde kurtarma operasyonları çok güç ve yavaş oluyordu. Bir de en alt katta yakalanmıştım depreme fakat çöküntü ile okulun bodrum katına düşmüş olabilirdim. Mantıken enkazın en altında kaldığım için en son kurtarılacak kısımdaydım.
İçimi umutsuzluk çöktü birden. Kendim hayatıma son vermek istediğimde kurtarılmayı beklemiyordum ama bu sefer can atıyordum. Neden, ne değişmişti?

Belki de umut kavramı değişti diye yanıtladı iç sesim beni. Kimse olmadığında bile beni yalnız bırakmıyordu, bir de sivri dili olmasa iyiydi.

Doğru söylüyorsun, bir şeyler için umut etmeye başladım. O yüzden yardım bekliyorum. Çünkü insan umut edince yaşardı...

Hep haberlerde, depremde enkaz altında kalanları gördüğümde ne kadar zor olduğunu tahmin etmeye çalışırdım ama kıyısına bile varamamışım meğer. Bu gerçekten çok kötü bir durumdu. Üstüne üstlük yara aldıysanız işiniz on katı daha da zorlaşıyordu. Yemek yok, su yok, saat yok, ışık yok, oksijen yok ve bunun aksine nefes darlığı, ağrı, uyku, susuzluk vardı. Her geçen saat bunlar daha fazla artıyordu. Ne yapacağımı, bunlarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum?

TATBİKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin