21. Bölüm: Kabulleniş - Final

465 29 29
                                    

Selamlar!

Final bölümüyle karşınızdayım. Bir süreliğine onlarla ayrılıyoruz. Hazır mısınız?

Keyifli okumalar dilerim <3  







21. Bölüm: Kabulleniş / Final

Zaman öylesine aldatıcı bir kavram ki, insanları çok kolay kandırabilme gücüne sahipti. Bazı anları birkaç saniye gibi hissederken bazılarını da bir ömür boyu gibi hissettirirdi... Kimi hatıralar hafızamızda birkaç haftalık yer kaplarken kimileri de yıllar boyu peşimizi bırakmazdı. 

Benim peşimi bırakmayacak iki hatıra vardı, kötü olan. Biri kendi canıma kıymaya karar verdiğim geceydi. Diğeri ise enkazın altında kaldığım depremin, aslında ailem olacak insanların planlandığı bir cinayet olmasıydı.  İkisini de düşündükçe ürperiyordum

Eve vardığımızda hava çoktan kararmıştı. Aren kapıyı açarken bende onun arkasında, elimle battaniye ile bekliyordum. Tüylü battaniyeye bakıp tebessüm ettim. Sahilde, bu battaniye altında bir saat oturmuştuk. Bizi ısıtan bu battaniye, içimizi de sıcacık etmişti. Sahilden ayrılmaya  karar verdiğimizde ise Mira ve arkadaşları çoktan gitmişti. Battaniye de bizle eve gelmişti. Mira'nın dediği gibi, baktıkça onları hatırlayacaktım

Aren kapının kilidini çevirip kendine doğru çekince, kahverengi kapı arkaya doğru açıldı. Önce ben girdim eve, arkamdan da Aren girdi ve kapıyı iki kez kilitledi. Bu her gece yaptığımız bir rutindi, kendimizi daha güvende hissediyorduk böylece. 

-''Eflal?'' diye seslendi Aren. Ağır ağır hırkamı üzerimden çıkarırken ona doğru baktım. ''Açsın değil mi?'' 

Biyolojik olarak açtım çünkü sadece kahvaltı etmiştim bugün ve saat gece yarısına yaklaşıyordu. Ancak canım hiçbir şekilde yemek yemek istemiyordu. İki gün daha aç kalsam sorun etmeyecektim sanırım.

Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. ''Hiçbir şey yemek istemiyorum şu anda.'' dedim mırıldanarak. Bu sırada üzerimden çıkardığım hırkayı, portmantoya astım. Aren'de kendi hırkasını asarken ''Ama olmaz öyle.'' dedi ''Sen, üzerini değiştir gerisini bana bırak.'' Direnmek istedim ancak Aren'in benim iyiliğim için her şeyi yapacağın bildiğim için karşı çıkmadım. Hiçbir şey demeden, ayaklarımın zor taşıdığı vücudumu odama doğru sürükledim. Aralık kapıdan içeriye girince, pencereden süzülen ay ışığından başka bir ışık yoktu odada. Kapıyı ardımdan kapatıp ellerimi sırtıma yaslayarak bir süre bekledim ayakta. 

Sessiz ve karanlık odayı süzünce, zihnim direkt geçmiş günleri getirdi gözümün önüne. Yine o gecedeydik... Aren, beni kafeye götürdükten sonra gece kalmam için bir yer ayarlamıştı. O odada da pencereden yansıyan ışıktan başka bir şey yoktu. Ve ben ilk defa kalbimde Aren'e dair bir şeyler hissettiğimi sezmiştim. Aren o zamanda da benim kurtarıcım olmuştu şu anda da... Kimbilir o olmasa ne halde olurdum şimdi?

Aklıma Aren'inde çok değil iki gün önce en az benim kadar yaralandığı geldi... Ve şimdi ikimiz de kanadı kırık kuşlar gibiydik. Gökyüzünde özgürce uçmak isteyen ama her denemesinde kanatlarına taşlar atılan kuşlar gibi... O kadar çok kanamıştı ki o kanatlar, artık uçmak için dermanı kalmamıştı. 

Sessizce bir nefes bıraktım dudaklarımdan, nefesle beraber akan yaşı önemsemedim. Usulca dolabıma gidip, en bol gelen kıyafetlerimi üzerime geçirmeye başladım. Bütün kemiklerimin sızladığını hissediyordum. Kendimi yatağa gömüp, günlerce çıkmak istemiyordum. Berbat bir ruh hali içindeydim. 

TATBİKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin