Selamlaaar <3
Hepiniz yeniden yeni bölüme HOŞGELDİNİZZ
Oyları attıysak, yorumları da hazırladıysanız sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Keyiffli okumalaaar...
terane: ezgi, şarkı
9. Bölüm: Yalnızlık Teranesi
Enkazın altından çıkmıştım ama hala enkazın altında yaşıyordum. Duygularım kilolarca büyüklükte kaya parçalarına dönüşürken ben altında kalmaktan başka bir şey yapamıyordum. Bu düşünceler bana öyle bir ağırlık yapıyordu ki nefes alamıyordum. Kendimde buluyordum yine suçu, yine kendimde hata arıyordum. Ben mi sebep olmuştum tüm bunlara? Sevdiklerim daha doğrusu sevdiğim insan benim yüzümden mi zarar görmüştü? Sonuçta o gün ben tutturmuştum okula gidelim diye? Belki de gitmeseydik bu başımıza gelmeyecekti. Belki de Eflal iyi olacaktı. Ama değildi, şimdi değildi.
Tam bir saattir ameliyathanenin önündeki sandalyelere çökmüş, taştan bir heykel gibi hareket etmeden bekliyordum. Bir saattir Eflal içeride yaşam savaşı veriyordu. Onun halini görünce ben tüm acılarımı unutmuş sadece ona odaklanmıştım. Sedyedeki hali gözlerimin önünden gitmiyordu. Gördüğüm kabusta beni etkisi altına almıştı. Yardım feryatlarına karşılık verememiştim rüyada olsak bile. Sanki onu kurtaramadığım için bu hale gelmiş gibi hissediyordum. Biliyordum tüm bu yaşananların benle bir alakası yoktu ama böyle düşünmeden de edemiyordum.
Neden böyle olmuştu ki?
Bilmiyordum...
Sadece istiyordum, onun oradan sağ salim bir şekilde çıkmasını, tekrardan gülmesini ve benimle konuşmasını... Fazlasıyla istiyordum. Ona değer vermiştim ve verdiğim değerin karşılığını almıştım. Sevdiğini hissetmiştim beni, annesi bile sevmeyen o çocuğu birisini sevdiğini hissetmiştim. Bu dünyada çok yalnız olan Aren'e tek olmadığını göstermişti. Bunlar benim için o kadar önemli şeylerdi ki...
Saat gece yarısına gelmek üzereydi. Ama önemli değildi, gidecek bir evim ya da beni merak eden bir ailem yoktu. Saatin değeri, değer verdiğin biri varsa anlaşılırdı. Bana değer veren kimse yoktu, o yüzden saat da önemsizdi.
Büyükçe bir nefes verip tüm dertlerimde kurtulmak istiyorum. İçimde kaynayan katran kazanını artık dökmek istiyordum. Beni içten içe boğmasını istemiyordum. Ama her ne zaman bunun için bir çaba göstersem hayat bana çelmesini takıyordu. Yere düşmekten ayağa kalkamamıştım.
Orada, hastanenin küçük oturaklarında saatleri devirdim. İki, üç, dört, beş... Tam altı saat geçti orada. Her yerim tutulmuştu aynı şekilde oturmaktan. Saat tahminimce sabah dört sularıydı. Uykum geliyordu ama Eflal'den haber almadan gözümü kırpmak bile bana acı veriyordu. O yüzden uyumamıştım. Saatler geçtikçe vücudumu saran endişe ve korku daha da artıyordu. Neden bu kadar uzun sürmüştü? Kalıcı hasar mı almıştı? Hayati tehlikesi geçmemiş miydi? Yoksa kötü bir şey oldu da bana mı söylemiyorlardı? Kafayı yiyecek gibi oluyordum. Hiçbir soruma cevap bulamıyordum. Hangisinin iyi olduğuna karar veremiyordum. İyi ya da kötü bir haber almadan beklemek mi yoksa iyi veya kötü olacağını bilmediğin bir durumu öğrenmek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATBİKAT
Teen Fiction-"Gençler, bugün biraz sonra okulumuzda deprem tatbikat yapılacak." dedi. * "İki dakika sonra siren çalacak ve herkes bir dakika sırasının altına çök-kapan taktiğini yapacak. Bir dakika dolduktan sonra ben size komut...