17. Bölüm: Geçmişin Emaresi

430 39 63
                                    

Selaaam!

Hoşgeldiniz yeni bölüme <3

Bu bölümde Aren'in geçmişini öğreneceğiz, o yüzden sessiz bir ortamda her cümlesini sindirerek okursanız sevinirim.

Oyları ve yorumları unutmayın lütfen, çünkü tek motive kaynağım sizin tepkileriniz 💗

Sizi bölümle baş başa bırakıyorum o zaman, keyifli okumalaaar 🖤




Sizi bölümle baş başa bırakıyorum o zaman, keyifli okumalaaar 🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




17. Bölüm: Geçmişin Emaresi


Kesik kesik verdiğim nefeslerimi, bir cellat gibi şah damarımın yanında hissediyordum. Sabitlediğim gözlerim titriyordu. İkimizin arasındaki mesafe bir karıştan ibaretti ancak kilometreler var gibi hissediyordum. Beynim ilk birkaç saniye algılamayı bırakmıştı sanki. Vücudumu ele geçiren sıcaklık, yüzüme de tırmandı saliseler içinde.

-"N-ne demek ben senin amcanım?"

Gözlerinin içine bakarak sorduğum sorunun etkisiyle, istemsizce yakalarını daha da sıktım. Kafamı iki yana sallamaya başladım hafifçe. Kabullenmezdim, kabullenmezdim.

Çocukluğum bir akrabamız olmasını dileyerek geçmişti. Çünkü olsaydı, onlara sığınırdım. İnsanların çare olmadığını bilmeyen çocukluğum yapardı bunu. Çocuk vicdanı ve aklıyla hareket eder ve tanıdık birilerinin kollarına atardı kendini. Çünkü içinde yaşadığı cehennem dehşetti. Fakat olmamıştı... Bundan sonra da olmayacaktı. Ama şimdi ise adamın biri karşıma geçip senin amcanım diyordu. Diyemezdi! Buna kimsenin hakkı yoktu.

Kısık bir sesle "Gerçekleri söylüyorum Aren," dedi.

-"Hayır," dedim kafamı iki yana sallamaya devam ediyordum ancak şiddeti gittikçe daha da artıyordu. Kendimi kontrol edememekten korkuyordum. Çocukluğumun zehirli kapanına kısılmaktan korkuyordum. Ama söz geçiremiyordum bedenime. "Hayır," diye yineledim. "Olamazsın, olmamalısın."

Tedirgin ve şaşkın beynimden geçen hızlı düşüncelere rağmen, kelimeleri nasıl bu kadar vurgulu söylüyordum bilmiyordum.

-"Aren, oğ-"

-"Sakın!" diye sözünü yarıda kestim. "Sakın bana o tabiri kullanma! Ben kimsenin oğlu falan değilim."

-"Peki," dedi, yatıştırmak istiyordu. "Beni bırak, düzgün bir şekilde her şeyi sana açıklayayım."

O sırada ellerim gevşedi ancak bırakmadı yakalarını. Gözlerinin içine bakarken yalan söylemediğinin farkındaydım. Ayrıca biri neden bu yalanı söylemek istesin ki? Doğru olduğunu biliyordum. Ama bazen doğrular da telafi etmiyordu her şeyi.

TATBİKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin