SUNUM BELASI

10 3 0
                                    

Okula gelmemin üzerinden neredeyse 2 ay geçmişti ve ben derslerdeki başarımı şimdiden herkese kanıtlamıştım. Okul birincisi olan Tibet bile sıralamada ikinci olmuştu.

Bu arada Tibet demişken söylediği şeyden bir süre sonra aramız yavaş yavaş düzelmişti. Hala tartışıyorduk fakat artık birbirimizden nefret etmiyorduk. Hatta o kadar düzelmişti ki aramız arada bir Kaan'larla bile takılmaya başlamıştık.

Son 1 ayda her şey değişmiş, arkadaş grubumuz genişlemişti. Tibet ve ekibi İlayda, Merve ve bana katılmıştı. 6 kişilik ayrılmaz bir ekip olmuştuk. Nereye gidersek gidelim her zaman beraberdik. Ben okula başladığım günden beri abimin evinde kalıyordum. Okula motorla gidip gelmek daha kolay oluyordu. Abimin şehir dışında olduğu bir hafta sonu ekibi bizde kalmaya ikna ettim.

Cuma günü hepsi küçük birer çantayla okula gelmişti. Öğle yemeğinden sonra Tibet ve ben elimizde sodalarla sınıfa çıkıyorduk ki nöbetçi gelip müdiremizin ikimizi görmek istediğini söyledi. Kınayan bakışlarla Tibet'e döndüm.

"Yine ne yaptın acaba?"
"Valla bu sefer bir şey yapmadım."
"Emin misin?"
Eminim de şimdi geldi aklıma sence ben bir şey yapmış olsam hoca neden ikimizi çağırsın?"

Sorusu karşısında düşündükten sonra haklı olduğuna karar verdim ve müdiremizin odasının yolunu tuttuk.

Kapıyı çaldım ve önde ben arkamda Tibet olmak üzere içeri girip masanın karşısına geçtik.

" Hoşgeldiniz çocuklar. Oturun, çekinmeyin."

İşaret ettiği koltuklara çökerken mahcup bir ifadeyle

"Hocam kusura bakmayın elimizde sodalarla geldik ama nöbetçi acil diyince..."
"Yok yok önemli değil. İçin hatta." Kendi çayından yudum alırken Tibet merakına yenik düştü.
"Ne vardı acaba? Yine mi bir şey yaptım?" Sorusuna müdürümüzle birlikle güldük.
"İlahi Tibet sen çok yaşa emi. Size bir görev verecektim. Bizzat okul sahibimizin bir ricası aslında."
"Okul sahibimiz mi? Kaan'ın babasının mı yani?"
"Ne Kaan'mış arkadaş?" diye mırıldanan Tibet'e baktığımda bana sinirle baktığını gördüm. Gözlerini devirip müdüre baktı.
"Evet kızım o. Rafet Bey özellikle bu işi Tibet'e ve sana vermemi istedi. Yani seçeneğiniz yok."

Müdiremizin bu söylediklerinden sonra daha da meraklanarak yerimde kıpırdandım. Çayından keyifle bir yudum daha alan müdürümüz sanki hiç acelemiz yokmuş gibi yavaşça hareket ediyordu. En sonunda dayanamadım.

"Ee hocam, neymiş şu Rafet Beyimizin bizden istediği şey?" diye sorduğum sırada kapı açıldı ve içeri 1.85 boylarında, sarışın, atletik yapılı, lacivert takım elbiseli bir afet girdi. O kadar uzun süre ağzım açık bakmışım ki Tibet

"Ağzından akan suyu sil istersen." dediğinde kendime geldim ve saygısızlık etmemek için yerimden fırladım.

"Kusura bakmayın çocuklar trafiğin yoğunluğundan beklettim sizi. Söylediniz mi Nazife Hanım," diye konuştuğu anda hayranlığım daha da artmıştı çünkü kendisi gibi sesi de insanları etkiliyordu. Bu tavırlar ve bu ses tonu bana birini andırıyordu ama... Yanımıza yaklaşmasıyla gözlerinin elasında kaybolmuştum ki müdürümüzün bana seslenmesiyle kendime geldim.

"Kızım otursana deminden beri sana sesleniyorum."
"Beyefendi oturmadan oturmak saygısızlık olur diye düşünmüştüm hocam."
"Ne kadar da saygılısın Cevzacım. Ama bana abi demeni isterim. Beyefendi biraz mesafeli oluyor sanki, ne dersin?"

Rafet Bey'in otururken Tibet'e attığı anlamlandıramadığım bakışla birlikte ben de yerime oturdum ve konuşmasını bekledim.

"Evet çocuklar. Bu okulu iyi tanıyan, bilgisayarla arası iyi olan, diksiyonu düzgün ve insanlarla iletişimi iyi olan ikinizin önümüzdeki haftaya kadar 8. sınıflara tanıtmak üzere okulumuz hakkında bir sunum hazırlamanızı ve bunu o gün sunmanızı istiyorum. İstediğiniz kadar materyal kullanabilirsiniz ve derslere girmediğiniz halde var yazılacaksınız. Bu müdürünüzden özel olarak istediğim bir şeydi ve sağolsun kendisi de kırmadı beni. Sunumda kullanmak üzere çekeceğiniz bütün fotoğraflar için size derslere girme izni de veriyor kendisi." Müdürümüz elime bir kağıt tutuşturdu. Bu sırada Rafet Bey de konuşmaya devam etti." Okul saatleri dışında da çalışmak isterseniz gelip benim evimi kullanabilirsiniz ya da dilediğiniz herhangi bir yerde çalışabilirsiniz. Bu süreçte araçlarınızın masrafları dahil bütün harcamalar benden. Hafta sonu dinlendikten sonra Pazartesi gününden itibaren başlamanızı istiyorum. Şimdi merak ettiğiniz bir şey varsa sorabilirsiniz."

Dalgın dalgın "Masraflar sorun değil onları biz de karşılarız fakat neden biz? Yani bunu yapmak için okulda oğlunuz varken ya da başka öğrenciler varken neden özellikle biz?" Rafet Bey gülümsedi.

"Kaan gibi tembel bir çocuğun eline bu görevi verecek kadar kafayı kırmadım daha. Ayrıca bu okuldayken herkes eşit. Bu okuldaki her öğrenci oğlum ve kızımdır. Ben sadece güvenebileceğim öğrenciler istedim ve Nazife Hanım sizin adınızı verdi." Saatine baktıktan sonra "Benim şimdi toplantıya yetişmem gerekiyor. Pazartesi günü ilk fikirlerinizle bana gelmenizi istiyorum. Tibet sen adresi biliyorsun sonuçta." demesiyle kapıyı kapatıp dışarı çıkması bir oldu. Sonunda konuşmaya tenezzül eden Tibet Beyimizin söylediği şeyle şok geçirdim.

"Ben bu görevi almıyorum hocam. Size iyi günler."
"Ne demek almıyorum Tibet. Sizi istiyor."
"Bu beni bağlamaz. Cevza kiminle isterse onunla çalışsın ama ben yokum. Nokta."
"İyi o zaman ben de Kaan'la çalışırım. Rafet Bey beni kırmaz bence."
"Cevza beni kışkırtma."
"Kışkırtmak mı? Bence Kaan da benimle çalışmaktan mutluluk duyar. Ne dersiniz hocam?"
"Bilemedim şim..."
"Bana bak kızım onunla çalışmayacaksın."
"Niyeymiş? Sen dedin istediğiyle çalışsın diye. Ben Kaan'ı istiyorum."
"Çocuklar sesinizi alç..."
"İsteyemezsin!"
"İsterim!"
"İsteyemezsin!"
"İsterim!"
"Benimle çalışacaksın Kaan'ı unut."

Zafer kazanmış bir edayla gülümseyip "İyi günler hocam." diyerek odadan çıktım. Sınıfa eşyalarımı almaya gitmiştim ki kapı arkamdan sert bir şekilde kapandı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Eşyalarımı topluyorum Tibet. Görmüyor musun?"
"Neyden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun. Kıvırma. Neden beni kışkırtmaya çalışıyorsun. Neden Kaan'la çalışmak istedin?"
"Aptalsın Tibet."
"Pardon?"
"Aptalsın diyorum."
"Sanırım kaçırdım ama ben neden aptal oluyormuşum."
"Sence ben Kaan'la çalışmak istedim mi?"
"İstemedin mi?"
"Hayır tabii ki de istemedim."
"Ee niye öyle dedin o zaman?"
"Seni tanıyorum çünkü."
"Gıcıksın Cevza."
"Teşekkürler canım."

Tam kapıya giderken arkamı döndüm.

"Ya Tibet bir şey sorucam ben sana."
"Sor güzelim."
"Neden kabul ettin?"
"Kıskandım çünkü."
"Neyi?"
"Seni."
"Neden?"
"Ne demek neden? Ben seni en başından beri kıskanıyorum zaten. Bunun farkında değil misin? Her şeyden, herkesten." Kulağıma eğilip "Özellikle de Kaan'dan," diye fısıldadıktan sonra göz kırpıp sınıftan dışarı çıktı. Ben ise vücudumu saran ateşle sınıfın ortasında kalakaldım.

Haftada 1 bölüm yayınlayacağım söylemiştim ama dayanamadım veee 1 bölüm daha yayınlamaya karar verdim...

Sizce hafta sonu neler olacak?
Tibet neden Cevza'yı Kaan'dan bu kadar kıskanıyor?
Peki Rafet Bey neden Tibet'e bir bakış attı?
Kafamda deli sorular...

Umarım beğenirsiniz. Şimdiden iyi okumalar... ❤️ ❤️ ❤️

SENSİZ BEN... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin