BİR KARAKOLUMUZ EKSİKTİ

8 2 0
                                    

Öğlenin ilk ışıkları gözlerime vurduğunda uzun zamandır ilk kez bu kadar rahat uyuduğum uykumdan uyanmak zorunda kaldım. Vücudumun altındaki belli belirsiz olan hareketlenmeye gözlerimi açıp etrafıma göz gezdirmeye başladım. Odamda olmadığımı farketmem uzun sürmedi. Gözümü ovalayıp kafamı kaldırmamla dünya üzerindeki en güzel renk ile karşılaştım.

"Günaydın."
"Günaydın tarla faresi."
"Ben neden seninle yatıyorum?"
"Dün gece film izlerken uyuyakaldın. Ben de senin kalmanı beklerken uyuyakaldım. En son bu haldeydik."
"Anladım. Uyanınca sesin ne kadar da çekici oluyormuş senin."
"Efendim?"

Dilin kemiği yok derlerdi de inanmazdım. Ah be iç ses söylerken neden dikkat etmezsin ki?

Ben ne yaptım yine ya. Sen kendin yaptın. Bana atma suçu. Ayrıca sana da günaydın. Hıh.

Bir senin tribin eksikti iç ses.

"Yok bir şey ya."
"Var var. Sen az önce bana yürüdün mü? Bana mı öyle geldi?"
"Ne yürüyecem ben sana. Tipim bile değilsin."

Kafamı tekrar geri yerine koyup koyu renk güneşliklerden içeri sızmaya çalışan güneşi izlemeye başladım. Bir el kalçamın kenarından dürtünce kafayı kaldırıp Tibet'e baktım.

"Nereye dokunduğuna dikkat et istersen beyefendi."
"Şu anda yattığın yere bakacak okursak bu söylediğin çok mantıksız oldu hanımefendi."
"Nerede yatıyormuşum ben?"

Yattığım yere bakmamla kalkmaya çalışmam bir oldu. Ben kalkmaya çalışırken Tibet kollarını bana sarıp kıpırdamamı engelledi.

"Daha fazla kıpırdama istersen."
"Neden ki?" Anlamaz bir ifadeyle çenemi göğsüne koyup ona baktım. Saçlarımı arkasına atarken söylediği şeyle gözlerim faltaşı gibi açıldı.
"Çünkü ben bir erkeğim ve yaklaşık..." Saatine baktı. "8 saattir üzerimde uyuyorsun. Bu da 8 saattir bilinçsizce üzerimde hareket ettin demek oluyor. Bilmem anlatabildim mi?" Kafamı tekrar göğsüne koydum. "İşte senin bu hallerine bayılıyorum tarla faresi."
"Hangi hallerim?"
"Utandığındaki ortamı terketme isteğin, mimiklerin, dilinin dolanması... Özellikle de utandığında şu güzel yüzün saçlarınla aynı renge dönüyor ya... Bakmaya doyamıyorum o zaman sana."

Yukarıdan gelen uğultular ve ayak sesleriyle ikimiz de yerimizden fırladık. Ben nereye gideceğimi bilemeyip ani hareketler yapınca muhtemelen gece Tibet'in daha rahat yatabilmek için yere attığı yastıklara takılıp yüzüstü yere yapıştım. Bu sayede merdivenin sonuna ulaşanların görüş açısına girmiş oldum. İlk birkaç saniye kimse tepki vermedi. Saçımı önümden atmak için üflediğim sırada Sinan ve Yavuz'un beni kaldırmak için hareketlendiğini gördüm. Kollarımdan tutup bir yastığı kaldırıyorlarmış gibi kolayca beni ayağa kaldırdıklarında Pamir gülmeye başladı.

"Bu dağınık evde senin gibi bir sakar yaşarsa olacağı bu." Kafasına bir tane geçiren Güney'in söylediği ile hepimiz kahkaha attık.

"Ne yaparsan yap bir daha sakın evin dağınıklığından bahsetme. Çok değişik fantezileri var aklın şaşar."
"Öyle mi?"
"Vallahi bak Kaan. Dün duyduklarımı sen de duysan arkana bakmadan kaçardın. Ben acıyorum bununla sevgili olacak insana."
"Hmm, kaçmazdım. Bir gün öğrenmek isterim." Göz kırpmasıyla Tibet'in onlara doğru gitmesi bir oldu. Tam Kaan'la kavga edecek diye korkarken Güney'in kafasına bir şaplak indirdi.
"Oğlum yemin ediyorum matematikte - 5 olarak bulduğun uzunluk gibi IQ'n da - 5 senin. O kadar yok ki eksilere inmiş. Dün biz neden o kadar süre küs kaldık Cevza ile. Senin bu çeneni tutamaman yüzünden ve yine aynı şey yapıyorsun. Boyun uzun ama aklın kısa be oğlum. Onu ne yapıcaz?"

Güney tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki "Ben çok acıktım!" diye bağırarak merdivenlerden inen Merve hepimize ufak çaplı bir kalp krizi yaşatırken Güney gidip Merve'nin kanadının altına sığındı.

SENSİZ BEN... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin