7. Yaş Devamı

220 23 12
                                    

Ağrı dolu bir uykudan gözlerimi zorlukla açtım. Hastanedeydim ve babam odada yoktu. İçim umutla doldu. Eğer hızlı olursam ondan kaçabilirdim. Kaçtığımda nereye gidecektim? Şu an o önemli değildi kaçsam yeterdi. Yattığım yerden kalkmaya çalıştım ama kolum acıdı.

Koluma iğne batırmışlardı.
Sağ olumda ki iğneyi sol elimle hızlıca çekip çıkardım. Kolum acımıştı ama kaçmam daha önemliydi.

Koşarak kapının yanına gittim ve azıçık aralayıp kafamı uzattım. Babam etrafda gözükmüyordu. Koşarak odadan çıktım hastanenin çıkışını aradım. Büyük bir kapı görünce koşarak kapıdan geçtim. Burası çıkış kapısıydı.

Hızlıca etrafıma bakındım. Babam görünürde yoktu. Kurtulmuş muydum?

Babam buralarda olabilirdi, burdan gitmem gerekiyordu. Etrafıma bakınmayı bırakarak koşmaya başladım.

Birisiyle çarpıştık, kafamı kaldırıp çarptığım kişiye bakmadan koşarak kaçmaya başladım.

Kendi adımlarım haricinde birinin daha adımlarını duydum. Babam olmaması için dua ederek arkama baktım. Babam 4-5 adım arkamda beni takip ediyordu.
Korkuyla geri önüne dönerek daha hızlı koşmaya başladım. Nasıl atlatacaktım? Etrafıma bakındım. Yol ikiye ayrılıyordu. Sol tarafa dönüp koşmaya devam ettim. Arkama dönerek babama baktım. Babam sola dönmemişti, düz gitmeye devam etmişti.

Sevinçle koşmayı bırakıp derin nefesler almaya başladım. Ne yani kaçmış mıydım? Sevinçle yerimde zıplamaya başladım. Ellerimi çırpıyor, zıplıyor, kendi etrafımda dönüyordum.

Kurtulmuştum! Kurtulmuştum!

"Kurtuldum!" Gözlerimi kapattım. Uzun bir süre sonra özgürce dışarıdaydım.

Küçücük bir umutla hastaneden kaçmıştım ve şimdi baba dediğim o adamdan kurtulmuş muydum?

"Kurtuldum!" diye bağırdım elimde olmadan. Ama dün gece o kadar çok bağırmış, ağlamıştım ki sesim yüksek çıkmamıştı.

Ağlıyordum. Bu sefer korkudan, acıdan değil, mutluluktan.

Fakat bu mutluluğum fazla uzun sürmedi. Kolumu sıkıca tutan babam "Benden kurtulamazsın kızım." dediğinde mutluluğum boğazımda bir düğüme dönüşmüştü.

Elinden kurtulmaya çalıştım ve hatta tırnaklarımı bu sefer yüzüne geçirdim ama bu onu durdurmak yeri daha da sinirlendirdi.

"Bıraksana onu," bir erkek çocuğunun sesiyle ikimizde ona döndük. Benimle aynı yaşta ya da bir iki yaş büyük olmalıydı. Sert bir yüz ifadesi, bulutları andıran mavi gözleri, dağılmış kahve saçı ve çatılmış kaşlarıyla elleri cebinde bize bakıyordu. "Ne yapıyorusun?"

Ellerini cebinden çıkartarak bize yaklaşmaya başladı. "Yapma, sana da bana yaptıklarını yapar." dedim korkuyla. Gözleri bana döndü "Sana ne yapıyor?"

Boğazımda düğümlenen mutluluğum canımı yakmaya başladı. "Yapma." dedim tekrar. Gözlerini benden ayırıp babama baktı. Babam değişik bir gülümsemeyle bakıyordu ona da. "Polise şikayet ederim seni." dedi çocuk. Babam onu umursamadan beni kolumdan tutup sürükleyerek eve götürmeye başladı.

Zorla arkama baktım. Çocuk uzak bir mesafede arkamızdan geliyordu. Kafamı salladım. Gelmesin istedim. Yaşamasın istedim, benim yaşadıklarımı yaşamasın...

Babam o karanlık tahminimce sonum olacak o odanın kapısını açarak beni içeri itti. "Kurtuldun he?" Elleri kemerine gitti. "Kurtuldun mu sence Lefu?" Kemerini çıkardı ve hızlıca kemer ile yüzüme vurdu. Kendimi korumak için kafamı kollarımla vurarak ona sırtımı döndüm. "Ah Lefu, güzel Lefu. Benden kurtulamayacaksın." Defalarca kemerle sırtıma vurdu.

Sırtıma kaynar su dökülmüş gibi hissediyordum. Kapıyı açık bırkarak odadan çıktı. Korkuyla omzumun üstünden kapıya baktım. Çok geçmeden elinde bir makinayla odaya geri girdi. Makinayı fişe taktı ve beni saçımdan tutarak kendine çekti. Korkuyla saçımı kurtarmaya çalıştım. Makinayı saçlarıma geçirdi ve kızıl belime kadar uzanan saçlarım avuçlarıma döküldü.

Kendimi daha fazla tutamayarak tekrar ağlamaya başladım. Saçlarımı seviyordum. Ama artık sevebileceğim saçlarım kalmamıştı, hepsini kesmişti.

Makinayı bırakarak beni omuzlarımdan tuttu ve kendine çevirdi. Gülümsedi. Ben ağlarken o nasıl gülümseyebiliyordu? Bir baba kızına bunları nasıl yapardı?

"Çok güzel oldun." Kafamı iki yana salladım. "Ne? Böyle daha güzel oldu. En azından başkalarının veletleri saçlarına bakmaz." Bağırmak istedim ama yapamadım. Beni bölen şey polis sirenleri olmuştu. Siren sesleri ve kırmızı , mavi polis ışıkları evimizin önünde durdu.

O çocuk cidden polise mi gitmişti? Beni kurtarmış mıydı?

Babam odada ki küçük camdan görünen ışıklara bakarken kapı sert bir şekilde tekmelenmeye başladı. Babamın gözlerinde o an korkuyu gördüm. Her gece benim gözlerimde olan o korku şimdi babamın gözlerindeydi.

Babam üstünü düzelterek kapıya doğru adımladı. Odadan çıkmadan söylediği şey benim ömür boyu susmama bile yetebilecek bir şeydi. "Eğer polislere bir şey anlatırsan, o çocuğu da seni de öldürürüm." Ben ölsem sorun olmazdı ama o çocuk? O sadece beni kurtarmak istemişti. O beni kurtarmak isterken beb ikimizi de ölüme sürükleyemezdim. Polislere bir şey anlatmamalıydım.

Babamın arkasından gözyaşlarımı silip gülümseyerek bende gittim. Babam polislerle konuşuyordu. "Ah," dedi kadın polis. "Küçük kızımız da geldi." Benimle aynı boyda olabilmek için eğildi. "Babanı karakola götürmemiz gerekiyor, sen de bizimle gelir misin?" Babama baktım. Gözleri odadan çıkmadan önce söylediği cümle kadar korkutucu bakıyordu.

Başımı sallayarak kadın polisi onayladım. Babamın koluna bir şey taktılar ve bir arabaya bindirdiler. Ben de arkasından binecektim ama kadın polis beni durdurarak arkada ki başka polis arabasını gösterdi. O polis arabasına binerek dedikleri yere gitmeye başladık.

"Bebeğim, baban sana kötü davranıyor mu?" Diye sordu bizi evimizden alan kadın polis. Babamın dedikleri aklımda dolanıyordu. Kafamı iki yana salladım. "Peki hiç sana karşı değişik, seni rahatsız eden bir hareketi oldu mu?" Olmuştu ama bunları onlara söyleyemezdim. Tekrar başımı iki yana salladım. "Babam bana çok iyi davranır, beni çok seviyor." Yalandı ama bu yalanı söylemek zorunda olduğumu biliyordum. "Anladım." Dedi kadın polis arkamda bir yere bakarak. Sonra tekrar bana döndü. "Benimle geldiğin için teşekkür ederim güzel kız." Bir şey söylemedim. Sustum.

Lefu o gün farkında olmadan kurtuluşunu kaçırdı.
Babası o çocuğa bir şey yapamazdı, çünkü o çocuk 1. Sınıf emniyet müdürü Adem Yılmaz'ın oğlu Berge Yılmaz'dı. Babası küçük Berge'yi korurdu. Ama Lefu'yu artık kimse koruyamazdı...

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin