13. Yaş

177 17 0
                                    

Karanlıktı. Karanlıkta çığlıklar vardı. Karanlıkta onları gördüm, tüm yaşlarım yan yana dizilmiş çığlık atıyorlardı. "Oyun istemiyorum!" diye bağırdı altıncı yaşım. "Bırak beni!" bu yedinci yaşımdı. Karşılık sekizinci yaşımdan geldi. "Benden ne istiyorsun?" Dokuzuncu yaşım lafı aldı. "Bir gün, seni bu tüm yaptıkların için pişman edeceğim." Onuncu yaşım kafasını iki yana salladı. "Yoruldum." On birinci yaşım sayıklıyordu. "Annem ölmedi, yalan söylüyorsun." On ikinci yaşım kardeşime "Kapat gözünü." diye bağırıyordu. Ve on üçüncü yaşım karanlık bir odada diğer yaşlarımla birlikte çığlık atıyordu.

Mehir yerde uzanıyordu, bende ne yapacağımı bilemez bir halde ağlıyor, çığlık atıyordum. Babam Mehir'i öldürmeye çalışmıştı. Elimle Mehir'in karnına daha fazla bastırarak onu sarstım. "Abla, korkuyorum..."

Kafamı iki yana salladım. "Mehir, korkma. Bak ben buradayım, sana bir şey olmasına izin vermem." Mehir gülümsedi. "Bana bir şey olursa, yaşamaya devam et olur mu?" Kafamı iki yana salladım. "Sana bir şey olmayacak Mehir."

Mehir dudaklarını araladı, sonra geri kapattı, yutkundu. Gözleri yavaşça kapanıyordu. Onu tekrar sarstım, uyumamalıydı. "Uykum var abla," Kafamı iki yana salladım. Sol elimi Mehir'in kanayan karnından çekerek yüzüne koydum. Yüzünü kapatan saçlarını kanlı ellerimle geriye ittim. "Mehir, yalvarırım uyuma."

Gülümsedi. Gülümserken gözleri kapanmıştı. "Yalvarırım," Tekrar sarstım ama gözlerini açmadı. "Tanrım, yalvarırım ona bir şey olmasın." Yüzünü sevmeye başladım. "Mehir, uyan hadi." Uyanmadı. "Mehir, babam gitti. Uyan hadi." Uyanmıyordu. Neden uyanmıyordu. Kafasını varla yok arasında iki yana salladı, "Korkuyorum." Son sözü bu oldu. Kafası yavaşça sol tarafa düştü. "Mehir!" Bağırdım ama beni duymadı. Kafamı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Yerde kanlar içinde uzanmaya devam etti. Tekrar kafamı iki yana salladım.

Bacaklarım titriyordu. Arkamı dönerek hızla kapıyı yunruklamaya başladım. "Aç şu kapıyı!" Açmadı. Bir kez iyilik yapsa olmaz mıydı? "Aç kapıyı!" Tekrar kapıya yumruk attım. "Mehir ona bir şey oldu!" Yumruklamaya devam ettim. "Uyanmıyor!" Kapıya yumruklar, tekmeler attım ama kapı açılmadı.

Ağlayarak Mehir'in yanına döndüm. "Tamam, şimdi seni yatağa yatırayım. Yerde yatarsan üşürsün." Gözyaşlarımı silerek Mehir'in yanına eğildim. Bir kolumu başının altına bir kolumu da bacaklarının altına koyarak onu kucağıma aldım. Zorlukla yerimden doğrularak birkaç adım atıp onu yatağa yatırdım. Derin nefesler alarak banyoya koştum. O saçlarını çok severdi. Sarı saçlarına kan hiç yakışmıyordu.

Hızlıca banyo dolabına ilerledim. Dolabı açarak içinde ki havlulardan birini aldım. Hızlıca ıslatarak Mehir'in yanına döndüm. Hala gözleri kapalı yatıyordu. Yutkunarak baş ucuna oturdum. Islak havluyla sarı saçlarını silmeye başladım. Saçına kan benim elimden ve kendi elinden bulaşmıştı.

Yatağa karnından akan kan bulaşmıştı. Bakışlarım kanın aktığı bıçak yarasına döndü. Orayı da havluyla silsem temizlenir miydi?

Ayağa kalkarak hızla tekrar bir havlu alarak onu da ıslattım ve Mehir'in yanına döndüm. Yarasının hizasına oturarak yarasına baktım. Çok fazla kan akıyordu ve bu kanlar durmak bilmiyordu. Sağ elimde ki havluyu daha sıkı tuttum. Derin bir nefes alarak yavaşça havluyu yarasına dokundurdum. Mehir tepki vermemişti. Nefesimi verip yarasını silmeye devam ettim. Ben sildikçe yarası daha çok kanıyordu. Yarasının iyileşmesi için ne yapmalıydım? Açık kalsa daha çok acımaz mıydı? Yarayı kapatmalıydım.

Etrafıma bakındım. İp ve iğnenin nerde olduğunu düşündüm. Belki yarasını dikmeliydim? Küçükken izlediğim doktor filminde yarası olanların yarasını dikiyorlardı. Biz doktora gidemiyorduk, ben diksem olmaz mıydı?

Koşarak banyoya girdim. Tüm dolapları açtım, kapattım. Sonunda havluların olduğu dolabın çekmecesinde mavi bir ip, iğne ve makas buldum. İpi ve makası cebime koyarak tekrar bir havlu aldım ve ıslatıp Mehir'in yanına döndüm.

Derin bir nefes alarak yarasından yeni akan kanı sildim. Cebimde ki ipi çıkartarak ucunu iğneye geçirdim.

Canı yanar mıydı? Dolan gözlerimi elimin tersiyle silerek iğneyi yaranın ucuna, derisine geçirdim. İpin iki ucunu birbirlerine yaklaştırarak iki tane düğüm attımve fazlalık ipi makasla kestim. Küçük bir ara bırakarak tekrar iğneyi derisine geçirip düğümledim ve fazlalığı kestim. Tekrar ve tekrar aynı şeyi yaptım, 7 kez üst üste. Biraz yamuk dikmiştim ama sorun olmazdı. Mehir iyileşirse bunun bir önemi yoktu.

Elimde ki iğneyi ve ipi geri banyoya götürerek bıraktım ve Mehir'in kanına bulanmış elimi yıkadım. Ağır adımlarla Mehir'in yanına dönerek uyanmasını bekledim.

7 saat sonra...

Mehir'in sayıklamasıyla oturduğum yerden kalkıp koşarak yanına gittim. "Abla, korkuyorum..." Elini tuttum. "Korkma, ben buradayım." Kafasını yavaşça onaylar şekilde sallayarak yatakta rahat bir şekilde yayıldı. Gülümseyerek onu izlemeye devam ettim.

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin