12. Yaş

194 19 7
                                    

"Bırak onu!" Bağırdım, çırpındım ama babam durmadı. Mehir ağlıyordu. Benim ağladığım gibi ağlıyordu.

Benim ruhum 6 yaşında ölmüştü, 7 yaşında tekrar canlanmış ve 11 yaşında tekrar ölmüştü.

Mehir'in ruhu ise 9 yaşında ölüyordu.

"Abla, lütfen kurtar beni!" Ağlamaktan sesi kısılmıştı. "Bırak beni!" Kurtulmaya çalıştı ama babam bırakmadı.

Kardeşimi kurtaramıyordum. Ellerim bağlıydı, çözemiyordum. Mehir tekrar çığlık attı. O acı çekiyordu ve ben sadece izleyebiliyordum.

Babam gülümseyerek bana defalarca söylediği o cümleyi Mehir'e söyledi. "Oyun oynuyoruz Mehir. Sen oyun oynamayı çok seversin."

"İstemiyorum!" Diye bağırdı Mehir. Babam dinlemedi kirli ellerini Mehir'in vücudunda gezdirdi.

"Mehir'i bırak. Bak, ben varım burada." Babam göz ucuyla bana baktı.

"Seni de istiyorum Lefu ama şuan senden çok Mehir'i istiyorum." Dudaklarını Mehir'in dudaklarına bastırdı. Mehir çırpınıyordu ama kurtulamazdı. Mehir'in de elleri yatağa bağlıydı.

Gözlerimi sıkıca yumdum. "Oyun oynamak istiyorum baba." Gözümden yaşlar hızla akmaya devam etti. Bir süre sonra babamın hareketlendiğini hissettim.

"Demek oyun oynamak istiyorsun kızım." Elleri vücudumda gezindi. Göğsümde, kalçamda, bacaklarımda, kollarımda.

Gözlerimi açarak acıyla Mehir'e baktım. "Mehir, güzelim, gözlerini kapat ve sakın açma tamam mı?" Kafasını ili yana salladı. Babamın elini bacaklarımın arasında hissettim. Mehir'in gözleri babama kaydı. "Mehir, kapat gözlerini ve sakın açma." Bu sefer beni dinledi ve gözlerini kapattı.

Babamın elleri göğsümde gezindi. Dudaklarını vücuduma sürterek dudaklarıma çıkardı. Gözlerimi sıkıca yumarak sessizce ağlamaya devam ettim. Ses çıkarmadım. Bana dokunması Mehir'e dokunmasından iyiydi. Mehir daha çok küçüktü ama ben büyümüştüm.

Dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırdı. "Seni çok fazla istiyorum Lefu. Mehir'den bile çok." Doğruldu, bacaklarımı araladı ve benim bağırmama neden olan şeyi yaptı.

"Bağırman beni daha çok zevklendiriyor Lefu."

Ağlamam şiddetlendi. Kafamı çevirerek Mehir'e baktım. Gözleri hala kapalıydı ama gözyaşları daha hızlı akmaya başlamıştı. "Abla, korkuyorum."

Bağırmamam lazımdı, korkuyordu. Derin bir nefes alarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Bağırdım ama sesimi benden başkası duymadı. Sesim çıkmıyordu ama ben bağırıyordum.

Babam daha çok hızlandı. Benim de ağlamam hızlandı. Gözlerimi sıkıca yumdum.

Babam saatlerce devam etti. Mehir saatlerce korkuyorum dedi. Ben saatlerce çığlık attım ama benim dışında kimse bu çığlıkları duymadı.

🔗

Kafamı çevirerek Mehir'e baktım. Sabah olmuştu. Babam bir iki saat önce beni bırakmış ellerimi çözmeden odadan çıkmıştı. Yorgundum. Bedenim acı içindeydi. Ölmek istiyordum.

Mehir ağlayarak uyuya kalmıştı. Uyurken bile çehresinde korku vardı. Küçük dudakları büzülmüş, kaşları çatılmıştı ve kirpikleri hâlâ ıslaktı.

O bunları yaşamak için çok küçüktü, bunları yaşamamalıydı. Dışarı çıkıp parkta oynamalıydı. Bu odaya hapis olmak için küçüktü, fazla küçük...

Onu kurtarmak istiyordum ama elimden sadece ona dokunamamasını sağlamak geliyordu. Bunun bile garantisi yoktu, bugün dokunmamıştı ama yarın dokunabilirdi.

Mehir sıkıca yumduğu gözlerini açtı. Onun elleri de hâlâ bağlıydı. Bakışları ellerine kaydı sonra bana. "Abla, sen hep mi bunları yaşadın?"

Onu üzmemek için yalan mı söylemeliydim? Yoksa onu bu cehenneme alıştırmak için doğruyu mu?

Doğruyu söyledim. "Evet." Ama çok geçmeden bunu söylediğime pişman oldum. "Bende mi hep bunları yaşayacağım?" Gözünden tekrar yaşlar akmaya başladı.

"Hayır, bunları yaşamana izin vermem." Gözyaşları daha hızlı akmaya başladı.

"Her zaman benim önüme kendini mi atacaksın? İstemiyorum, senin acı çekmeni istemiyorum." Gülümsedim.

"Acı çekmeye alıştım, Mehir." Kafasını iki yana salladı. "İstemiyorum, alışmanı da istemiyorum."

"Bir yara gibi düşün, Mehir. Zamanla o yara iyileşir ama her zaman izi kalır. Her baktığında hatırlarsın o an ki acını ama geçmişte kalmıştır. O zaman ki gibi yakmaz canını. Bende ise iyileşemeyecek bir yara açıldı ve ben ne yaparsam yapayım bu yara bir ize dönüşmeyecek."

Mehir burnunu çekerek tekrar kafasını iki yana salladı. "Abla..."

Tekrar gülümsedim. "Mehir, ben sende o yaranın açılmasına asla izin vermem. Korkma." Gözlerini büyüterek bana baktı.

"Söz mü?"

"Söz."

Lefu, sözünü tutamadı.

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin