#Bölüm Şarkısı; Cem Adrian, Gül.
-
"Gerçekte, uykudan uyanıp da kendi kendisiyle karşılaşmayan insan yoktur."
-Jorge Luis Borges
🔗
Kıyıya yüzmeye çalıştıkça daha da derine batıyormuş gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Denizin üstünde yakamoz vardı ama benim olduğum derinliklerde sadece karanlık söz konusuydu.
Yalanlar, ruhumu bağlayan düğüme batan keskin dikenlerdi. İnandırıldıklarımla bağladığım düğümü yalanlarla koparılmaya çalışılması nafile bir çabaydı, düğümün içinde kendilerine bir yuva buluyorlardı yalnızca, onu besliyorlardı. Onu kesebilecek tek şey hep daha fazla cesaret gerektirecek bir şeydi. Gerçeklerdi. Sadece tek bir parçası bile içimde bir şeyleri kırmaya yetiyordu. İçimde kırılan o parçamı aramakla uğraşmadığım gibi, bulsam da kendime söyleyemeyeceğimi biliyordum.
"Kamer, gitme." Kısık sesle söylediği cümlesinin bana ulaşabileceği kadar yakınıma gelmişti. Vestiyerden aldığım çantayı bir elime, kabanı diğer elimle tutuyordum. Kapı hemen sağımda, Sıraç ise sol tarafımda kalıyordu. Ona bakmak istemeyerek kapıya doğru ilerledim. Fakat bu sefer eli koluma uzanarak beni durdurmuştu. Adımlarım durmuş olsa da yüzümü ona çevirmiyor, hemen önümdeki siyah çelik kapıdan ayırmıyordum. Kapıya bakmanın Sıraç'a bakmaktan cazip geldiği bir anda yeniden seslendi bana.
"Kamer..."
Gözlerim kapandı. Ona bakmak, onu görmek istemiyordum. Bir an önce onun alanından uzaklaşmalı ve gitmeliydim fakat ayakta duracak kadar halimin olmamasıyla yaslanacak bir yer aradım kendime. Duvara yaslanıp kısa bir an dinlenmeyi düşünsem de bunu yapmak istemeyerek boğazımdaki acı tatla beraber yutkundum. Hasta olmak için seçtiğim zaman dilimi fazla nüktedandı.
"Konuşmayacak mısın benimle?"
"Bırak kolumu Sıraç."
Bir anda başımın dönmesiyle sağ elimdeki çantamın düşmesi bir olmuştu. Boşalan elim refleksle alnımı bulduğunda, sol kolumu tutmaya devam eden Sıraç bırakmaktan ziyade tutuşunu sağlamlaştırmıştı.
"İyi misin?"
Birkaç kez art arda öksürdüğümde ekstra bir cevap vermeme gerek yoktu. Sıraç bundan hoşlanmayarak önüme geçtiğinde gözlerim yine kapalıydı.
"Çekil önümden, eve gideceğim." diyerek arkasında duran kapıya ulaşmaya çalıştım.
"Hayır." diyerek bana engel olduğunda kaşlarım çatıldı.
"Ne demek hayır?"
"Gidemezsin demek Kamer." Bir şaka için fazla ciddiydi. "Bu halde öylece çıkıp gidebileceğini mi sanıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI KUYUSU
Teen FictionKamer, henüz bir lise öğrencisiyken en yakın arkadaşını zamansız bir şekilde kaybeder ve derinden sarsılır. Çınar'ın intiharının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yaşadığı acıyı kaldırmakta zorlanarak mantığına oturmayan gerçeklerin peşine dü...