3 || Suçlama

38 11 2
                                    

"Susanlara hiçbir şey sormayınız!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Susanlara hiçbir şey sormayınız!"

- Behçet Necatigil

🔗

Kabuslarla boğuştuğum bir gecenin daha ardından, ne ara okula geldiğimi bile hatırlamıyordum. Nasıl yataktan çıkıp hazırlandığım ve bütün o yolu nasıl yürüdüğüm hakkında bir bilgim yoktu. Silikti, sabah kan ter içinde uyanışımdan şu ana kadar olan zaman aralığı. Sanki biri beni almıştı ve bu zamana, bu sıraya bırakmıştı. Çoğunlukla olduğu gibi soru çözmemiz için dersin büyük kısmını bize bıraktıkları sözel derslerden birindeydik. Hemen arkamdaki Verda ve Zeynep bunu oldukça iyi bir şekilde kullanmalarına karşın ben dikkatimi veremiyordum hiçbir koşulda. Zihnim, benim kontrolüm dışındaydı bugün. Ne düşünmeyi bırakabiliyordum ne de odaklanabiliyordum.

Tekrar önümdeki matematik sorusuna döndüğümde değişen bir şey oldu. En sonunda daha fazla kendimi zorlamayı bırakarak kitabı kapattım. Ve o an fark ettiğim şeyse, bir süredir en azından azaldığını düşündüğüm el titremelerimin ilk zamanlardaki kadar kuvvetli bir şekilde nüksetmesiydi. Hep yaptığım gibi hızla ellerimi yumru haline getirerek kendimi rahatlatmaya çalıştım ama daha çok gerilirken buldum kendimi. Göz ucuyla kızlara baktıktan sonra öğretmenden izin isteyerek sınıftan çıktım. Nasıl gözüküyorsam sorgulamadı bile beni.

Kendimi direkt lavaboya attığımda ise aynada gördüğüm yansımam bana deja vu hissi uyandırdı. Dün gece gördüğüm kabuslardan biri olmalıydı büyük ihtimalle. Ne gördüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece üzerimde bıraktığı iğrenç etkisini hissediyordum. Ama en sonunda soluk soluğa uyanmama sebep olan çok küçücük bir parçasını anımsadım aynadaki yansımama bakmaya devam ederken. Çınar'ın dilimden dökülemeyen ismi... Ne kadar seslenmek istesem de, haykırmak istesem de bir türlü başaramayışım ve hissettiğim çaresizlik ve korkuyla açtığım gözlerim... Tüm hatırladığım bu kadardı ama elimin titreyişinden bile anlamalıydım Çınar'la ilgili olduğunu.

4 Ocak'tan itibaren geçen süre tam 10 gündü, Emir'e ve kızlara verdiğim sözün üzerinden geçen 10 gün. Kendimi, zihnimi ve düşüncelerimi kontrol edebileceğimi düşündüğüm 10 gün. Başardığımı düşünmek için bile yeterli geldiğini sandığım 10 gün. Gerçek bile olmayan bir rüya yeterli oldu yanıldığımı fark etmem için, tamamını bile hatırlayamadığım bir rüya yetti.

Çınar Özer; ölümüyle bile beni yalnız bırakmayarak sözünü tutuyordu. Varlığının verdiği huzur, yerini yokluğunun verdiği acıya bırakmıştı. Ruhumda bıraktığı boşluğun yansıması, titreyen parmaklarımda ve boğazıma dizilen yumrulardaydı. Bir boşluk da ancak bu kadar var olabilirdi zaten, ancak bu kadar yer tutabilirdi hayatımda.

Çınar'ı hatırlamak bu kadar zor olmamalıydı, kaybını atlatmak bu kadar zor olmamalıydı. En sevdiği insanı kaybeden tek insan değildim sonuçta bu yeryüzünde yaşayan. Ama neden yapamıyordum? Üzerinden geçen 384 gün neden hâlâ yeterli olmuyordu? O tüm her şeyin ilacı olan zaman, neden bir işe yaramıyordu?

AY IŞIĞI KUYUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin