11. BÖLÜM: KAN BAĞI
Mirza'nın ofisine giderken gergindim. Doruk her şeyin yolunda olduğunu söylediğinde ona inanıyordum ama o yanımda durduğu sürece. Beni kapının önüne kadar bıraktı, biraz yürüdükten sonra arkasını dönüp eliyle içeriye girmemi işaret etti. Nasıl oluyordu da her seferinde beni yakalıyordu ki?
Kapıyı tıklatıp ofisine girdim. Mirza masasının arkasındaki koltuktan kalkıp gülümseyerek beni içeriye davet etti. Arkamdan kapıyı kapatıp işaret ettiği koltuğa oturdum.
"Nasılsın Maya?"
"İyiyim." Ellerimi birbirine kenetledim. Mirza orta yaşlı oldukça sevecen bir adamdı. En azından bu zamana kadar en çok gülümsediğini gördüğüm kişi oydu. Bayan Armi ve Armoni ile karşılaştırınca özellikle.
"Doruk bana senden bahsetti, endişelenmen gereken bir şey yok. Durumu toparlayacağımıza eminim." Kemik çerçeveli gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine bıraktı. "Akademide eğitimi üç şekilde sınıflandırıyoruz. İlki standart okul eğitimi, lise ve üniversite derslerini göreceksiniz. İkincisi avcılıkla ilgili teori eğitimi ve üçüncüsü de fiziksel eğitim. Çoğunlukla en sevilen kısım." Kocaman gülümsedi.
Kaşlarımı çattım ve ona bakmaya devam ettim. İnsanların dövüşmek konusunda bu kadar istekli olduğunu düşünmezdim.
"Ben okulu bırakmıştım," dedim. "Çalışmam gerekiyordu." Avuçlarım terlemeye başladı. İnsanlarla konuşurken her zaman rahatsız hissediyordum ama bu tür şeyleri konuşurken daha da rahatsız hissediyordum.
"Biliyorum," dedi aynı sıcak tonla. "Bu hiç sorun değil. Bıraktığın yerden devam edebilirsin. Teori derslerine de biraz geriden başlayacaksın."
Başımı salladım.
"Ve fiziksel eğitim için de kaburganın tamamen iyileşmesini beklememiz gerekiyor."
Nefesimi tutmamış olsaydım derin derin iç çekerdim.
"Kötü görünüyor biliyorum ama sandığın kadar zorlanmayacaksın. Spor salonuna git, senin için basit bir program çıkarsınlar. Küçük adımlarla bedenini hazırlamak şu an için en doğrusu. Bu da katılman gereken derslerin listesi." Bana doğru iki sayfalık bir dosya uzattı. Alıp başımı salladım.
"Sanırım hepsi bu kadar," dedi. "Sormak istediğin bir şey var mı?"
"Hayır." Hiçbir zaman insanlara soracak bir şeyim olmuyordu. Sadece bir an önce buradan çıkmak istiyordum.
"O halde iyi şanslar. Ne zaman istersen buradayım ve birkaç derste de görüşeceğiz."
"Teşekkürler." Koltuktan kalkıp nihayet ofisten çıktım. Elimdeki kâğıda bakarken rahatsızlığın azalacağını düşünüyordum ama daha çok artıyordu. Gittikçe yoğunlaşan bir program vardı. Ders programı dört ile sekiz saat arasında değişkenlik gösteriyordu. Cenk ve Meyra'ya rağmen lisede işler yolunda gitmemişti, onlardan biri olamamıştım ve içimden bir ses buranın daha beter olacağını söylüyordu. Mirza'nın dediğini yapıp isteksiz bir şekilde spor salonunun olduğu tarafa doğru yürümeye koyuldum. Koşmayı her zaman sevmiştim, sporla ilgili bildiğim tek şey buydu ve belki o kadar da kötü bir fikir olmazdı.
**
Akademide ışıklar söndükten sonra nefes almaya başlıyordum. Son ders saati 17.00 olarak belirlenmişti sonra akşam yemeği vardı ve saat 20.00'den sonra ışıklar kapanıyordu. Gece yarısına kadar ortak alanlar açıktı ve çoğunluk tercihini oralardan yana kullanıyordu. Birçoğunun oda arkadaşı olduğunu duymuştum ama Doruk bu konuda bana torpil geçmişti. İnsanlarla aramın nasıl olduğunu çok iyi bildiği için tek başıma kalıyor ve bunun için şükrediyordum. Bu kadar çok insanla aynı çatı altında olmak bile benim için yeterince kötüydü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN HİKAYESİ
FantasySıradan bir günün akşamında, geçmeye çalıştığı köprüden nehre düşmek üzereyken ölüm tarafından kulağına fısıldandı. "Uzatılan buz gibi soğuk bir el bütün hayatına dokunacak." Bağımlılar ve Avcılar bu kez sıradan bir hayatın hayalini kuran, geceye do...