13. BÖLÜM: RUTİNLER
Benim gibi kısıtlı hayatı olan insanların yeni bir düzene alışması beklendiği gibi kolay olmuyordu ama denemeye devam ediyordum. Odayı hâlâ benimsememiştim ama alışmıştım. Hava tamamen kararmış, ben pencerenin önünde rüzgârın tenimi okşamasına izin verirken gökyüzüne garip anlamlar yüklüyordum. Eskiden kalma bir alışkanlıkla yıldızlardan hayal bahçelerimi suluyor, bulutlarda dev hayvanların şeklini buluyordum. Akşam sessizlikle birlikte gelmiş, huzurun tadı damağımda serin bir his bırakmıştı.
Kendime yeni bir rutin oluşturmuştum. Günlerim birbirini bu şekilde takip ediyordu. Babam öldüğünden beri çalışıyordum, kasabada bulabildiğim her işi yapıyordum. Hayattan böyle sıyrılıyordum. Şimdi de kendimi öğrenmeye adamıştım, başka türlü kaçışım yoktu.
Doruk'un orada olmadığın emin olduğum bir zaman aralığında gidip Böğürtlen'i almıştım. Dila yas tutmuyordu ve köpeği aldığım için de memnun görünüyordu. Onun kalan tek akrabam olduğunu biliyordum ama sadece mesajla iletişim kurmak belki de bizim için en iyisiydi. Böğürtlen karnını okşamam için sırt üstü uzandı. Armoni onu burada tutamayacağımı söylemişti ve bu büyük oranda canımı sıkmıştı ama en azından bana onunla ne yapacağımı düşünmek için zaman bırakmışlardı.
Telefonuma hızlıca cevap verdim. Telefonumu sadece Meyra'ya her şey yolundaymış gibi yapmak için kullanıyor, Doruk'un iyi olduğuna dair ağzından laf alıyordum.
"Ne haber?" dedi biraz mutsuz bir sesle.
"İyi," dedim bir yandan doğrulup eşyalarımı toparlarken. "Derse gidiyorum."
"Artık bunu söylerken miden bulanıyor gibi konuşmuyorsun."
Buna neredeyse güldüm. Sanırım benim olayım sadece bir şeyleri kabullenmekti.
"Neyin var?"
"Sadece sıkıldım biraz."
"Başka bir şey var."
"Abimle konuştum, o cadı hâlâ yanında."
"Bu neden senin canını sıkıyor?" Gülmeye çalıştım ama bu konuda kimseyi kandırabileceğimi sanmıyordum. Herkes bunun benim canımı sıktığını biliyordu. Herkes.
"Neden hâlâ onunla kaldığını anlamıyorum. Gerçi abim çoğunlukla orada kalmıyor nerede olduğunu biliyor musun?"
"Hiçbir fikrim yok." Onunla bazen karşılaşıyordum, benimle konuşmayı deniyordu ama geçiştiriyordum. Doruk ve Dila'ya bulaşmak istemiyordum. Bunu daha önce yaşamıştım. Onları birlikte görmek istemiyordum, bu yanlıştı. Bir arada olmak istiyorlarsa yine buna saygı duyacaktım ama bu defa yanlarında olmak zorunda değildim.
"Ne zaman arasam akademide olmuyor. Dila'nın neden onunla olduğunu sordum, beni tersledi."
"Çünkü bana söyleyeceğini biliyor."
"Aralarında bir şey olduğunu düşünmüyorum," dedi.
"Derse girmem lazım," dedim nefesimi vererek. "Meyra, gerçekten bu durumu daha fazla kurcalama. Boş ver sadece."
"İyi," dedi. "İyi dersler sana."
"Hoşça kal."
Telefonu kapatırken başka bir çağrı daha gördüm. Ayaz'ın aramalarını da tıpkı Cenk'in mesajlarına yaptığım gibi görmezden geliyordum. Kumral'dan bir daha ses çıkmamıştı ama ben bunun fırtına öncesi sessizlik olduğuna adım kadar emindim. Benimle katılmak istediği toplantı geçmişti ama hâlâ bununla ilgili bir şey duymamıştım. Dila'ya birkaç kez ulaşmaya çalışmış ama bir sonuç alamamıştım. Demek ki bir sorun yoktu, keyifleri yerindeydi. Düşüncelerim ne zaman onlara doğru kaysa kendimi oyalamak için başka bir derse daha koşuyordum. Akademinin en iyi yanı eğitmenlerin çok disiplinli olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN HİKAYESİ
FantasíaSıradan bir günün akşamında, geçmeye çalıştığı köprüden nehre düşmek üzereyken ölüm tarafından kulağına fısıldandı. "Uzatılan buz gibi soğuk bir el bütün hayatına dokunacak." Bağımlılar ve Avcılar bu kez sıradan bir hayatın hayalini kuran, geceye do...