5. BÖLÜM: UYUMSUZLUK
Yıllar bana, zihnime güvenmeyi öğretmişti. Öyle ki, çoğu zaman onun bir başkası olduğunu düşünür ve yine çoğu zaman benimle ilgili kararlar vermesine izin verirdim. Ve çoğu zaman, onunla hemfikir olmazdık bile. Şimdi gözlerimi yavaş yavaş açtığımda bir kez daha bu tezimi kanıtlamış oluyordum. Bedenim bir çuval gibi kenara atılmıştı, bu ağırlığı hissedebiliyordum. Yeniden kendi uzuvlarımla bağ kurabilmek neredeyse bir dakikamı aldı.
Küçük bir odada tek başımaydım. İşte kaburgamdan daha çok canımı acıtan buydu. Yalnızlık.
Başımı hafifçe kaldırıp bedenimi inceledim, üzerimde oldukça kısa, temiz bir şort ve kolsuz bir tişört vardı. Çıplak değildim, şükürler olsun. Kaburgam hissettiğim gibi hasar görmüş bandajla sarılıydı. İlk acıyı anımsamak yüzümü buruşturdu ama en azından artık yırtılma hissi yoktu. Dirseklerimden destek alıp doğrulduğumda canım o kadar da yanmadı. Ayağa kalkacak kadar iyi hissediyordum ama ayağa kalkıp kapıyı açacak kadar iyi hissetmiyordum. Kapının diğer tarafındakileri düşündükçe ağırlık daha çok biniyordu üzerime.
Yaslanıp derin bir nefes almaya çalıştım. Camdan dışarıyı seyrediyordum. Pencerenin hemen önünde iğneleri pervaza dökülen bir çam ağacı vardı. Yağmurdan benim kadar nasibini almıştı.
Doruk başını kapının aralığından uzattığında ne kadar zaman geçmişti hesap edemedim. Gelenin, gelecek olan kişinin kim olacağını tahmin etmek güç değildi. Benim yalnızlığımın kapısını aralayan daima o olmuştu. Bu yüzden anahtarı boynumda bir zincirle, kalbimin üzerinde taşıyordum. Ona en yakın iki yerde.
Uyandığımı görünce nasıl rahatladığı yüzünden okunuyordu.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Yalnız bırakılmış gibi," dedim tek seferde. Bu içine sığındığım gecenin, bana daha neleri getireceğini bilmiyordum ama artık başladığını biliyordum. Yüzündeki yorgunluk her şeyi ele veriyordu.
"Hâlâ aynı konu mu?" Bıkkın bir nefes verip pencereyle arama girdi. "Maya, seni yalnız bırakmadım, seni seçimini yapman için bıraktım." Mavi gözleri kuşkuyla kırıştı, kelimeleri tartarak konuşuyordu. Bana neyi söyleyip neyi söylemeyeceğinin önemli olduğunu anladım. Bu bir ilkti.
"Bu herkese yapılan bir test ama sen seçeneklerin dışına çıktın." İlerisinde duran sandalyeyi yerde kaydırarak yatağın yanına çekti, ters bir şekilde oturup çenesini sandalyenin sırtına yasladı. "İlk gün akademiye gelen herkesi avluda yalnız bırakır ve seçimini yapmasını bekleriz. Avcı olmaya hazır olmayanlar koridora geri dönerler, hazır olanlar Armi'nin gittiği yolu takip eder."
Odada lamba açık değildi sadece camdan süzülen gün ışığı vardı, bakışlarını daha yoğun hale getiriyordu. Yeniden konuşmaya başladığında sesi kısıldı. "O ormana giren olmazdı. Çok azı senin gibi ormana gitmeye cesaret edebilmiş. Ama aralarında hiç dönen olmamış."
"Ama kimse bundan hoşlanmadı," dedim. Sadece içgüdüydü. Ve onu şaşırtmıştı.
Cevap vermeden önce uzun uzun gözlerime baktı. Sandalyeden kalkıp gözleriyle kapıyı ve kimsenin gelmediğini kontrol ettikten sonra elini yastığa bastırarak üzerime doğru eğildi.
"Bu bir başkaldırı," diye fısıldadı. "Bu yüzden evet, kimsenin hoşuna gitmedi."
Bana bu kadar yakın olması boğazımı kurutuyordu. Hafifçe öksürdükten sonra "Böyle bir niyetim yoktu," dedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/13010577-288-k659844.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN HİKAYESİ
FantasíaSıradan bir günün akşamında, geçmeye çalıştığı köprüden nehre düşmek üzereyken ölüm tarafından kulağına fısıldandı. "Uzatılan buz gibi soğuk bir el bütün hayatına dokunacak." Bağımlılar ve Avcılar bu kez sıradan bir hayatın hayalini kuran, geceye do...