25. BÖLÜM

10.2K 938 1.5K
                                    


1. BÖLÜM GEÇMİŞE VEDA


Kaçmak özgürlük müydü? Bilmiyordum ama cesaret gerektirdiğine emindim. İnsan kaçıp gittiği zaman bir sürü şeyi geride bırakıyordu ama bir şeyleri veya birilerini geride bırakmanın ağırlığı daimî oluyordu. İçinde sonsuz bir tutsaklık yaşayarak ne kadar özgür kalabilirdin ki? Bedenlerimizin de bir tabuttan farkı olmadığını anımsatıyordu bu bana. Kendinden kaçamadıktan sonra katettiğin mesafelerin ne önemi vardı?

İçimde yosun bağlamış bir ağırlık vardı. Bir sürü şey değişirken aynı kalamıyordun. Önüme, altın suyuyla yıkanmış ellerde sunulan yeni bir hayat vardı; çocukluğumu ve hayatımı benden çalan adam tarafından sunulan bir hayat.

Babam, her şeyi gücüm uğruna önüme sunuyordu ama içimde hapsolmuş çocuk ruhum bunu kabullenemiyordu. Aç kaldığım, para kazanmak uğruna okulumu bıraktığım, annemin mezarının başında tek başıma ağladığım o günleri şimdi bana sunduğu hiçbir şey unutturamıyor; bana ne çocukluğumu ne de kaybettiğim yıllarımı geri getirebiliyordu.

"Ağlamaktan nefret ettiğini bilecek kadar tanıyorum seni," dedi. Yeni odamda yüzüm pencereye dönük bir şekilde yatıyordum. Birkaç saat sakinleşmeme izin verdikten sonra Emsal Efnan yeniden ipleri eline almaya gelmişti. Bense artık iplerin kimin elinde olduğunu önemsememeye karar vermiştim. Bu ani duygu değişimleri beni sarsıyordu. Çoğu zaman aptalca davrandığımın, aptalca seçimler yaptığımın farkındaydım ama kimse sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bilmeden büyüyen bir çocuk olduğumun farkında değildi. Sevmenin ne demek olduğunu bilmeden büyüyen bir çocuk...

Hayatım, arkadaşlarımın hayatını izleyerek tamamlanmış gibiydi. Annemi özlediğim zamanların dışında yaptığım tek şey, insanları rahatsız edecek şekilde izlemekti.

Meyra'nın babasının omuzlarına çıkmasını asık bir suratla izlerdim; ya da annesinin Meyra'yı her gördüğünde ona dünyada gördüğü en harika şeymiş gibi bakmasını. Bana da hep öyle bakılsın isterdim; Doruk, Dila'ya güldüğü gibi gülsün. Fakat Doruk Ilgaz, beni hep yaralı bir ceylanı avutur gibi sevmişti. Yabancı bir şefkatle... Belki de onun, acımanın ardına gizlediği sevgisi yüzündendi onca zaman boyunca onu içimden bir türlü atamamam.

Üzerimdeki örtüyü çeneme kadar çekiştirip parmaklarımın arasında buruşturdum. Hiçbir şey bilmiyordum. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyordum.

"Umarım hiçbir zaman bunu anlamak zorunda kalmazsın," diye devam etti babam kederli bir şekilde. "Ben Miray'ı kaybettiğimde sen yalnızca anneni kaybettin. Ben her şeyimi kaybettim, Amelya." Kocaman bir yumru boğazımda kenetli kaldı. "Bencil bir adam olduğumu düşünebilirsin, haklısın ama benim yaşadıklarımı tam şu anda sen de yaşıyorsun. Ne yapacağını, kime güveneceğini bilmiyorsun. Birilerini korumak için savaşıyorsun. İnan bana biliyorum." Bu defa canımı yakmasına izin vermeden sessizce dinledim. "Ve sen de öğreneceksin sevdiklerini korumanın tek yolunun sevdiklerinden uzak durmak olduğunu."

Gözlerimin önüne doğru eğilip alnıma düşen birkaç tutam saçı yüzümden çekti. "İstediğin kadar dinlen. İstersen çıkma bu odadan ama benim hâlâ alınacak bir intikamım var. Ben ne senden ne hayatımdan ne Miray'ın anılarından ne de insanlığımdan boş yere vazgeçtim. Anneni bizden alanlara, bizden hayatımızı alanlara bunun hesabını sorana kadar durmayacağım. Bu uğurda ne yapmam gerekiyorsa tereddüt etmeyeceğim. Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı. Şimdi karar senin. Ya burada istediğin kadar sessizliğin ve düşüncelerinin seni zehirlemesine izin ver ya da ilk adımın için aşağıya gel. Tanışmayı isteyeceğin biri var ve inan bana çok uzun bir yoldan, yalnızca senin için geldi."

GECENİN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin