SOKAK LAMBASININ ALTINDA, BİR BANKIN ÜZERİNDE

5.7K 483 86
                                    


Bu, birine eşlik etmek için çok uzun bir yoldu. Bu yüzden her şeye ve herkese ne kadar minnettar olduğumu söyleyerek başlamak istiyorum.
Çok karanlık bir gecedeki bu yolculuğa ilk başladığımda ne yaptığımı bilmeyecek kadar küçüktüm. Etrafımda teşekkür edecek hiç kimse yoktu, başımı kaldırdığımda küçük balkonumdan gördüğüm tek şey, defterimi aydınlatan sokak lambasıydı. Yalnızlık, gece ve bir sokak lambasıyla başladı yolculuğumuz.

O zamanlar kafamın içinde duyduğum sesin ne olduğunu bile bilmiyordum. Yalnız ve sessiz çocukluğumun gürültüsüydü belki, belki de şimdi on binlerce insanın ruhunu paylaştığı o karakterlerin ilk fısıltısıydı. Çok uzun bir süre teşekkür edecek kimsemin olmadığını biliyorum. Çocukken kim biraz yalnız değildi ki? Ama soru işaretleri de böyle girmişti hayatıma çünkü ben, hiç yalnız bir çocuk değildim. Buna rağmen kafamın içindeki sesler ne aileme ne de arkadaşlarıma yetmeme izin vermiyordu.

Bundan yıllar sonra, okula gitmeden okumayı öğrenmiş olsam da, oyuncaktan çok defter ve kitaba sahip olsam da atladığım ve ucunu yakalayamadığım kelimeler bana bir teşhis konmasına neden oldu. Disleksi olduğumu da böyle öğrendim. Kafasının içi benim kadar gürültülü olan insanları, birileri bir şey anlatırken başka şeyler duyan insanları, gördüklerinden başka resimler çizen insanları böyle öğrendim. Hayalperest. Bu kelimeyi çok sevdim ama dislektik olmanın yazar olmak için uygun olmadığını anlattıklarında anlamadım. Anlamayacak kadar küçük ve hevesliydim. Yapabilirim diye karşı çıktım. Yazmak benim için nefes almaktan daha kolay.

Ama yapamazdım. Aynı cümleyi iki kez kuramazdım mesela. Aklımdan geçen bir cümleye, aklımdan geçtiği hızla yetişemezdim. Düşüncelerim o kadar karmaşık olurdu ki onları çözmeye çalışırken yorulabilir ve çözemedikçe ağlayabilirdim. Atladığım kelimeler, birbirine giren cümleleri benim gördüğüm gibi göremeyebilirlerdi. Sayfalarca yazabilir, onları aklımda tutabilir ama kekelemeden tek bir cümle bile anlatamazdım.

Ne yazdığın anlaşılmıyor.
Kelimeleri yutuyorsun.
Çok hızlı konuşuyorsun anlamıyorum.
Tekrar oku.
Tekrar oku.
Ne anlattığını anlamıyorum.
Beni dinlemiyor musun?
Ne söylediğimi anlamıyor musun?
Bu kadar basit bir şeyi hesaplayamıyor musun?
Sağını ve solunu ayırt edemiyor musun?
Saatleri bilmiyor musun?
Sonra sessizlik.

Konuşmayı bıraktım. Yazdıklarımı göstermeyi bıraktım. İnsanları bıraktım.

Ve yeniden kafamın içinde ama bu defa sadece oradaydım. Sesler çoğaldı. Bazen sadece sesler sussun diye bir yerlere saklandım.
Bunları anlatıyorum çünkü bu kitabı yazmanın benim için ne kadar önemi varsa, bu teşekkür yazısını yazmanın da aynı şiddette önemi var. Çünkü teşekkür edecek birilerine sahip olabileceğime dair en ufak bir umudum bile yoktu. Öfkemin yatışacağına dair bir umudum yoktu. Yeniden paylaşacağıma, yeniden kendi kafamın içinden çıkacağıma, yeniden insanların arasına karışacağıma...

Şimdi bu yolun sonunda teşekkür edecek; hem de üç kere çok teşekkür edecek on binlerce insana sahibim.

GECENİN HİKAYESİ benim için hiçbir zaman bir kurgu roman olmadı, yazmaya başladığımda ne yaptığımı bilmiyordum ama insanlardan korkup kaçtığım bir sığınaktı benim için. Bazen sizi çok seven insanlar sizi en çok korkutan insanlar olur. Bana sorulan, bana söylenen, bir suç işlemişim gibi bana yöneltilen soruların cevabını aradığım bir yoldu bu kitap. Ama her şeyin sonunda bir ayna olduğunu bu kitabı yazarken öğrendim ben. Başkaları yüzünden hissettiğimiz her şeyin bir yansıma olduğunu ve nihayetinde hepsinin birer yanılsama olduğunu.

Hâlâ bütün cevaplara sahip değilim, hâlâ sayfalarca yazdığım şeylerde virgülü doğru yere koyamıyorum. Hâlâ bir cümleyi iki kez söyleyemiyorum. Hâlâ konuşurken ara sıra kekeliyorum. Hâlâ zamanı algılayamıyorum. Ama öğreniyorum. Bunu bir suçmuş gibi saklamıyorum. Suçluymuşum gibi hissetmiyorum. Kendimi kötü hissettiğim yerde, anlama ve algılama şeklimin farklı olduğunu açıklayıp yardım isteyebiliyorum. Ne söyledikleri kadar zeki ne sandıkları kadar aptaldım, sadece bendim işte ama bir hayal kırıklığı değil. Sonunda, yolun başındaki küçük kızın kahramanıyım.

Çok uzun bir yoldan geldim, yolun başında bana disleksi olmakla ilgili böyle konuşacağımı söyleseler buna da ihtimal vermezdim ama anlatmak istiyorum çünkü sanılandan çok daha yaygın ve disleksi bir hastalık değil. Geçmiş olsun, demeniz gereken bir şey değil. Bu bir öğrenme güçlüğü değil, öğrenme bozukluğu. Herhangi bir ayrıcalık tanınması gerekmiyor, sadece uzağı göremeyen insanlar gibi; görmek yerine öğrenmek için başka bir yola ihtiyaç duyuluyor.

GECENİN HİKAYESİ benim başka yolumdu. İnsan büyürken kendini keşfetme fırsatı bulur ama kendi zihnini öğrenmek zorunda kalmak farklı bir mücadeledir. Bütün düğümlerimi, bütün çıkmaz- larımı, bütün kaçışlarımı bu satırlarda öğrendim ben. Ve anladıkça bunu yapmakta daha iyi oldum.

Yazan biri olarak sadece bu yüzden ne kadar zorlandığımı inkâr etmeyeceğim. Cümlelerime yapılan müdahaleleri, sürekli ama sürekli beni düzeltmeye çalışmalarını, bana sormadan yapılan değişiklikleri... Anlamaya çalışmak değil, dinlememelerini... Sadece bu yüzden yıllarca kendi kitabıma tek kelime bile yazmak isteme- memi... Kuralları anlıyorum ama o zaman onlar benim cümlelerim olmuyor; çok uzun bir süre bunu anlatamadım. Bu yüzden bu kadar çok yazdım, bu yüzden sürekli ama sürekli yazdım.

Yeni baskı sürecinde çalıştığım ve bu konuda bana inanılmaz destek olan arka plandaki muhteşem ekibe çok şey borçluyum. Bana özgü yapıları bozmadan, her şeyi toplamak için ellerinden geleni yaptıkları için. Ve editörüme, benden bir teşekkür yazısı yazmamı istememişti ama bunları, onun anlattığı bir biyografide yazmak istemişti. Bunun gerekli ve anlamlı olduğuna inanıyor. Umarım gerçekten öyledir çünkü epey konuştum.

GECENİN, zihnimin henüz eğitemediğim zamanlardaki en dolambaçlı, en saf hali. Hiçbir şey yazılmamış bir defter gibi aslına bakarsanız. O gece hava her zamankinden daha karanlık değildi. Bu sadece bir algılama farklılığı. Ve ben de benim baktığım yerden dünyanın nasıl göründüğünü anlatmak istiyordum.

Sadece okuduğunuz için değil, sabrettiğiniz için ama en kıymetlisi anladığınız için, tek başıma sallandığım o parkı doldurduğunuz için ve en değerlisi, beni bulduğunuz için... Benimle birlikte, benim zihin mücadelemi verdiğiniz için;

Sonsuz teşekkürlerimle.

N.G. KABAL

GECENİN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin