27. BÖLÜM

14.3K 921 2.5K
                                    

5. BÖLÜM: KABUĞUN ALTINDAKİ YARA


"Artık seni hiçbir şey için zorlamayacağım Amelya," dedi babam, sesinde konuşmaya zorlanırmış gibi bir tıkanma vardı. "Bu uğurda seni de kaybetmeyeceğim. Bir kez daha değil." Yüzünde neredeyse ihtiyatlı bir hâl vardı.

Şaşkınlıkla irileşmiş gözlerim, neler olduğunu algılamaya çalışırken bugünün daha ne kadar uzayabileceğini düşünmemeye çalıştım. Tıpkı omuzlarım gibi ikilemde kalmıştım. Dik durmak için var gücümle kendimi zorluyordum ama ruhum, gardını indirmiş kambur bir şekilde yansıyordu.

"İnsanlıktan vazgeçtim. Çocuklarımı mahvettim. İnkâr etmeyeceğim, hâlâ diğerlerine karşı hislerim boş ama bugün ilk defa, uzun süre sonra hem de bu denli insanlıktan çıkmışken acıyı hissettim. Sen, bana yeniden insan olmayı hissettirdin." Sesindeki sakinlik, onun da ne kadar bocaladığının imzasıydı. Mürekkebi henüz tazeyken tadını çıkarmak isteyeceğim türden bir sakinlik...

İçim rahatlamış mıydı yoksa daha mı çok rahatsız hissetmiştim, anlayamıyordum. Bugün için yaşadığım duygu yoğunluğu ruhuma fazla geliyordu. Aynı gün içinde o kadar fazla şey olmuştu ki bunlarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

"Senden af dilemeyeceğim. Asrın gereken cezayı aldı, bundan şüphen olmasın. Bir daha ne sana ne de bir başkasına zarar vermeyecek. Bunun için Doruk'a minnettarım." Sesi neredeyse ilahi birinden bahsedermiş gibi çıkmıştı. Evet, Doruk'a birçok şey için minnettar olmalıydı. Çünkü ben hayatım boyunca minnettar kalacaktım.

Havadaki tozlar sanki ciğerime baskı uyguluyormuş gibi rahatsızdım.

"Doruk'u neden benden almıştın baba?" diye sordum aniden. Armoni'den Tan'ı aldıysa eğer benden de Doruk'u almış olması çok muhtemeldi. Ama neden? Bir an için bana bakan ela gözleri anlamamış, daha sonra idrak etmişti. En başından bahsediyordum; Doruk'un kasabadan gittiğini sandığım zaman babamın isteğiyle akademiye geldiğinden. Hayatımdaki en büyük terk edilişten belki...

Suçlarcasına ona baktım. "Annem gitmişti. Sen gitmiştin. Neden benden Doruk'u da aldın?" Gözlerim yine ağlayamamanın etkisiyle sızlıyordu. Onu, o kadar ihtiyacım olan bir zamanda almıştı ki benden... Ellerimi şakaklarıma bastırdım ve kendi içimdeki o çocuklukta, bir kez daha Doruk Ilgaz tarafından terk edildim.

"Onca zaman benim yüzümden gittiğini sandım." Hatırladıkça midem kasılıyordu. Çenem dişlerimi sıkmaktan gerilmişti. Bu öyle zor bir zamandı ki kime güveneceğimi şaşırmış vaziyetteydim. O zaman Doruk gitmemiş olsa şu anda yaşadıklarımın çoğunu yaşamamış olacaktım. Hayatımdaki en büyük acıların sebebi, öz babamdan başkası değildi.

"Doruk zaten bir Avcı olarak akademiye gitmek zorundaydı. Benim bununla bir ilgim yok. Ben onun daha hızlı ilerlemesini, en iyisi olmasını sağladım. Akademideki yerinin güvenliğini sağladım. Akademide önemli bir adam olmasını sağladım. Onunla sizin kaderiniz birlikte kesilmişti." İlk defa belki de şaşırmış gibi konuşuyordu. Ses tonunda bir hayretle kendini ifade etmek için çabalamasını izledim.

"Birbiriniz için ne kadar önemli olduğunuzu biliyordum. O zamanları hatırlıyorum, Amelya." Ben neden bahsettiğini anlayamazken onun dudaklarında, özlem dolu bir gülümseme belirdi.

"Doruk, annenin neşe kaynağıydı. O da bizim çocuğumuz gibiydi. Senin gelişine annenden daha çok sevinen tek kişi Doruk'tu. O günü hatırlıyorum..." Başını içten bir gülümsemeyle iki yana salladı.

"Seni eve getirdiğimiz ilk günü... Meyra'dan önce doğmuştun sen. Doruk koşarak gelmişti beşiğinin yanına. Boyu yetişemeyecek kadar küçüktü." Babamın sesi, bulunduğumuz andan artık yalnızca bir hayalmiş gibi gelen, o eski günlere kadar uzandı. "Senin için aldığımız tüm oyuncakları üst üste koyar, onların üzerine çıkar, yukarıdan seni izleyip dururdu."

GECENİN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin