8

368 46 1
                                    

Kaç ay sonra ilk defa erken çıkmıştı işten bilmiyordu. Patrick'in uzun ısrarları sonucunda bir şeyler içmek için ucuz bir bara gelmişlerdi. Arkadaşı elbette onun durgunluğunun farkındaydı. "Dökül bakalım." diyerek onu omzuyla dürttü.

"Ne döküleyim?" derken kaşları çatıktı. Gözlerinden akan yorgunluğun farkında değildi.

"Hadi Harry, anlat sıkıntını. Arkadaşımı böyle görmek istemiyorum ben. Ne oldu?" Harry içkisinden bir yudum alırken dolan gözlerini saklamaya çalışıyordu.

"Bir hafta önce Louis'yi tenha bir sokakta, buz gibi havada ince bir kazakla buldum."

"Louis senin şu mavi gözlü olan mı?" başını sallayıp gözlerini bardağında sabit tuttu.

"Uyuşturucu kullanıyor ve o gün krize girmişti. Neyi olduğunu anlamadım önce, çünkü bilmiyorum ki böyle şeyleri. Yardım etmek istedim ama kendinden o kadar geçmişti ki bir anda saldırdı bana, yumruk falan attı." göz ucuyla arkadaşına baktığında şaşkınca kendisini dinlediğini gördü.

"O morluk onun yüzünden mi olmuştu?" tekrar başını sallayarak onayladı.

"En sonunda sakinleştirdim ve evine götürdüm. Bir süre baygın yattı. Kendine geldiğinde bir tek dövmediği kaldı beni. Evden kovdu ve bir daha karşısına çıkmamamı söyledi. Neden öyle davrandığını bile anlamadım. Ona her yardım ettiğimde nefret kusuyor bana. Bu muameleyi hak etmiyorum."

"Belki de yakınına birilerini almak istemiyordur. Bak krize girdiğine göre bu bağımlılık işi ciddi bir boyutta. Eğer seni de yakınına alırsa sana zarar verme olasılığı yüksek ki, yapmış bunu zaten."

"Ama ben ondan uzak olmak istemiyorum. Onu tanımak istiyorum. Neyi sever, ne yapmaktan hoşlanır, nelerden hoşlanmaz, onu en çok ne güldürür, bunları merak ediyorum ben. Benden nefret etmesini, her seferinde kalbimi kırmasını ya da bok parçasına bakar gibi bakmasını istemiyorum." derken gözünden akan yaşı sildi. Arkadaşı elbette onun üzülmesini istemiyordu ama şu an için Louis'nin Harry'nin hayatında olmasının Harry'yi kötü etkileyeceğini biliyordu.

"Onu tanımadan bu kadar hoşlanıyor olmam normal mi?"

"Hiç değil. Sadece dış görünüşü hoşuna gittiği için yaklaşmak istiyor olabilir misin?"

"Sanmıyorum. Onda beni kendine çeken bir şeyler var. Bana ne kadar kötü davranırsa davransın bir tarafım ona kırılırken diğer tarafım daha da yakınında olmak istiyor." içkisinden küçük bir yudum daha alıp başını elleri arasına aldı. "Kendimi aptal gibi hissediyorum."

"Biraz farklı şeyler düşünmeye çalış. Aptal olmadığını ikimizde biliyoruz."

"Aptal olmasam neden benden nefret eden birinden hoşlanayım ki?" Hala sırtındaki morluklar geçmemişti. Ondan bu kadar zarar görmüşken hala onu düşünüyordu. Acaba tekrar kriz geçirmiş miydi? Annesine daha önce hiç zarar vermeye çalışıp çalışmadığını merak ediyordu.

"Eğer onu gerçekten istiyorsan üstüne gideceksin."

"Yapamam. Bir daha karşısına çıkarsam hiç iyi şeyler olmayacağını söyledi."

"Vazgeçeceksin o zaman. Başka bir ihtimal yok."

"Onu da yapamam."

"Ama onu yapamazsın, bunu yapamazsın, ne yapabilirsin sen?" başını bar masasına gömerek sızlandı.

"Bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum."

"Tamam, buluruz bir yolunu. Mutlaka yapılabilecek bir şeyler vardır." diyerek omzunu sıktı arkadaşının.

"Senin de başını şişirdim değil mi? Üzgünüm."

"Yok öyle bir şey. Senin derdini dinlemeyeceksem neden arkadaşınım ki?" Harry ona sarılarak gözlerini kapattı.

"Teşekkür ederim." diye mırıldanıp ondan uzaklaştı. "Artık kalksak mı? Büyükannem evde yalnız."

"Kalkalım hadi. Bu seferlik bendensin kıvırcık, yürü bakalım." deyip hesabı ödedi. Harry onun söylediği şeyle bir anda kırgınca baktı. Kıvırcık kelimesi bile onu hatırlatıyordu. Birlikte dışarı çıktılar. Durağa kadar yürüyüp ayrı otobüslerle evlerine döndüler. Harry bir haftadır evine daha uzak olan durağı kullanıyordu. Kendine itiraf etmek istemese de Louis ile karşılaşmaktan korkuyordu.

Harry eve girdiğinde komşularının büyükannesinin yanında olduğunu gördü. "Merhaba." deyip gülümseyerek saçlarında havlu sarılı olan büyükannesini öptü. "Çok teşekkür ederim. Gerisini ben hallederim." deyip kadını kapıya kadar geçirdi. "Bugün getiremedim ama yarın söz veriyorum çocuklar için sevdikleri pastadan getireceğim. Eğer başka bir ihtiyacınız varsa söyleyebilirsiniz."

"Çok da bir şey yapmadım. Sadece duş almak istediğini söyleyince yardım ettim. İyi akşamlar." Kadını uğurlayıp büyükannesinin yanına döndü. Tarağı eline alarak kadına yaklaştı. Saçındaki havluyu çıkarıp saçlarını öptü.

"Bugün nasıl hissediyorsun?" derken saçını taramaya başladı.

"Ağrılarım var ama çok kötü değil."

"En kısa zamanda doktora götüreceğim seni. Kontrollerini yapsınlar, gerekli tedavileri uygulasınlar. Pamuğum benim." Kadının beyaz saçlarını tarayıp bir kere daha öptü. Tarağı kenara bırakıp yatakta düzgünce yatmasını sağladı. "Büyükanne, bir şey soracağım."

"Sor kuzum."

"Büyükbabam seninle görüşmeyi istememiş ya hani ilk başta, sonra nasıl ikna ettin onu?"

"Nereden çıktı şimdi bu?" omuz silkerek onun yanına oturdu. "Eğer büyükbaban gibi burnu havada birine tutulduysan vazgeç hemen. Çekilecek dert değil yavrum böyleleri." kıkırdayarak onun elini üstünü okşadı.

"Ama bakma böyle söylediğime, çok kibar adamdı." Louis'nin aksine diye düşündü."O görüşmeyi reddedince ben karalar bağladım ama sonra neden hemen vazgeçtiğimi sorguladım. Eğer bu adamdan hoşlandıysam bir şeyler yapmam gerekiyordu." kadın kocasından bahsederken resmen gözleri parlıyordu.

"Sürekli karşısına çıkmaya başladım. Ne zaman bir yerlere gideceğini öğrensem o oradan geçmeden giderdim oraya ve sanki tesadüfen oradan geçiyormuş gibi yapardım. Tabii bir süre sonra onun dikkatini çekmeye başladım. Sık sık onunla göz göze gelmeye çalışırdım."

"Peki ya karşındaki kaba biri olsaydı ve seninle görüşmek istemediğini kesin bir dille belirtseydi de aynı şeyi yapar mıydın?"

"Büyük ihtimalle bu kadar üstüne gitmezdim. Eğer gerçekten hoşlanıyorsam belki bir şeyler yapardım ama basit bir beğeniyle uğraşmazdım." Kadın durumu anlayarak tebessüm etti. "Kalbini kıran birinden hoşlanıyorsun değil mi? Geçen gece onun için ağlıyordun."

"Sen... sen nereden biliyorsun ağladığımı?"

"Benim bacağım tutmuyor oğlum, kulağım sağlam. Eğer seni çok üzüyorsa vazgeçmeye çalış. Hayat üzülmeye değecek kadar uzun değil. Birkaç gün içinde ne olacağını kestiremiyoruz." başını sallayıp gözlerini ellerine çevirdi. "Nerede tanıştınız?" dudaklarını ıslatarak tekrar kadının gözlerine baktı.

"İşten eve gelirken birkaç serseri yolumu kesince yardım etmişti bana. Sonra çalıştığım kafede birkaç günlüğüne garsonluk yaptı."

"Seni üzecek ne yaptı?" titrek nefes aldı.

"Beni bir daha görmek istemediğini söyledi. Sanırım o pek hoşlanmıyor benden." Kadın kollarını açıp torununu bekledi. Harry başını kadının göğsüne yaslayıp beline sarıldı. Etrafına sarılan güçsüz kollar ona huzur veriyordu.

"Kendin için en iyi olanı yap Harry. Sakın seni kötü hissettirecek birine boyun eğme." başını sallayarak onayladı, bunu yapamayacağını bilse de.

We'll Be Alright | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin