15

435 43 8
                                    

Adımlarının sesi geçtikleri sokakların sessizliğine tezat düşüyordu. Louis Harry'yi duraktan almış evine götürüyordu. Çünkü zaman geçirebilecekleri kısıtlı anlardan birindeydiler. Eğer Harry onu ikna edebilirse bu gece yanında kalabilirdi. "Son bir haftadır çok daha yorgun görünüyorsun." diyerek sessizliği böldü Louis.

"Patron kafeyi büyütüyor. O yüzden Patrick ve bana daha fazla iş çıkıyor. Tadilat temizliğini falan halletmeniz gerekiyor." derken omuz silkti.

"Bu herif neden bu kadar cimri ki? Birkaç tane çalışan almasını söyleyin ona." derken kaşları çatılmıştı.

"Söyledim. Sadece ikimizin yetişemediğini, kafenin zarar edeceğini söyledim. Tabi son söylediğimden sonra ödü koptu. Hem daha hızlı hizmet daha fazla müşteri getirir, dediğimde hemen ikna oldu. Yarın ilan verecek. Böylece benim de ilerleyen zamanlarda işten ayrılmam daha kolay olacak."

"Bakıyorum planlar yapılmış." Harry şımarıkça gülümseyip ona biraz daha sokuldu.

"Şey, belki bu gece beni bıraktıktan sonra eve kadar gitmek istemeyebilirsin."

"Bunun için ne vaad ediyorsun?" deyince Harry kaşlarını çattı. Onun omzuna vurarak biraz uzaklaşmaya çalıştı.

"Hey! Aklından kötü şeyler geçirme." Louis ona ters bir bakış attı.

"Sen az önce bana vurdun mu?" sesi eskisi gibi soğuk çıkınca Harry sertçe yutkundu.

"Ben… kızacağını düşünmemiştim." diyerek korkak bakışlarını ondan kaçırdı. Louis daha fazla kendini tutamadı.

"Niye bu kadar safsın sen?" diyerek gülen sevgilisine bakıp ciddi olmadığını anladı Harry. Bir kere daha vurup "Bu sefer hak ettin." dedi.

"Şaka yaptım sadece. Buna alışmasan iyi edersin aksi taktirde omuzsuz bir sevgiliye sahip olacaksın." Harry kıkırdayarak omuz silkti.

"Benim omzum olduğu sürece diğer şeyler umurumda değil. Sen kendi haline üzül."

"Bak sen. Oldukça şımardınız beyefendi."

"Beni siz bu kadar şımarttınız beyefendi."

"Ceza olarak eve girer girmez yanağınızı ısırmam gerekiyor." Harry tekrar kıkırdadı. Louis bazen onu çocuk gibi seviyordu. İki ay öncesiyle alakası yoktu. Sanki bünyesinde iki farklı kişi barındırıyordu ya da ikiz kardeşi falan vardı. Eve yaklaştıklarında Louis'nin durgunlaştığını fark etti. Kapıyı açıp içeri girdiğinde onun hala kapının önünde durduğunu fark edince kaşlarını kaldırdı.

"Neden orada duruyorsun?" diyerek ona yaklaştı.

"Sanırım gelmesem daha iyi."

"Neden?" Harry onun alnında kendini belli eden ter damlalarını görünce kaşları çatıldı. "İyi misin?"

"O şeyi kullanmam lazım." diye mırıldanarak elini cebine attı. Harry yutkunma ihtiyacı hissetti. Kalbi korkuyla doldu.

"Kullanınca ne olacak? Neyle karşılaşacağım." hayatında ilk defa biri yanında hap kullanacaktı ve ondan nasıl bir tepki alacağını bilmiyordu.

"Genelde kullandıktan sonra uyurum. Seni bir şeyle karşılaştırmayacağım. Gitmem en doğrusu olacak." Harry onu yalnız göndermek istemedi. Yolda daha ciddi bir durumu olursa ne yapacaktı? Ya bayılsaydı ya da sokak ortasında sızsaydı.

"İçeri gel. Yatak odasına geç direkt. Uyuyalım. Seni bu halde yalnız gönderemem." Louis kendinde gidecek enerjiyi bulamayarak pes etti.

"Yanıma bir süre gelme. Eğer ses çıkarmazsam gelirsin. En az on dakika bekle." başını sallayıp onun yatak odasına gidip kapıyı arkasından kapatışını izledi. Ne yapması gerektiğine dair bir fikri yoktu. Söylediği gibi uyur muydu yoksa agrasifleşir miydi? İlk seçenek olmasını umdu.

Banyoya geçip yüzünü yıkadı. Aslında duş alması gerekiyordu ama kendini çok yorgun hissediyordu. Bu işi sabaha bırakarak sessizce yatak odasına yaklaştı. İçerden ses gelmese de kapının önüne oturup bir süre beklemeye başladı. Louis'nin sakin kalması için içinden dualar ediyordu. Evde tamamen sessizliğin hakim olduğu on beş dakika geçtikten sonra yavaşça kapıyı aralayıp Louis'ye baktı. Onun sakince kendisine dönen gözleri içeri girebileceğini anlamasını sağladı.

"Özür dilerim." yatağın üzerindeki pijamalarını alıp üstüne geçirerek onun yanına girdi.

"Neden özür diledin?" dedi ona dönerek.

"Bu lanet şeyleri senin yanındayken kullanmak istemezdim Harry. Yemin ederim ki asla istemezdim." sessiz kalıp onun gözlerine baktı. Solgun yüzünde gözlerinin altında oluşan torbalar mor halkalarla kendini belli ediyordu. "Eğer bir gün yanında krize girersem sakın bana yaklaşma. Yardım etmeye çalışma ve direkt uzaklaş yanımdan."

"Bunu yapamayacağımı ikimizde biliyoruz. Seni öyle bir anda bırakamam. Sen bana bok gibi davranıyorken bile yapamadım bunu, şimdi mi yapmamı bekliyorsun?"

"Yapmalısın. Yapmak zorundasın. Sana zarar verebilirim ki bunu daha önce yaptım." Harry o gün söylediklerini hatırlayarak kırgınca baktı ona.

"O gün kendi kendine sürekli, zarar verme, diye tekrarlıyordun. O an zarar vermemen gerektiğinin farkında mıydın?" Louis yorgun bir nefes çekti içine.

"Bir kere kriz anındayken annem yanımdaydı. Biraz onu da ittirip kendimde uzaklaştırmaya çalıştım. O an sadece kendime zarar vermek istiyordum. Annem o sırada bana kendime zarar vermememi söylüyordu. O günden sonra sürekli yanımdakine ya da kendime zarar vermemek için bunu istemsizce tekrarlıyorum."

"Daha önce hiç annene zarar verdin mi?" Harry bu soruyu onu kriz geçirirken gördüğü günden beri merak ediyordu. Jay net olmasa da böyle bir şey ima etmişti.

"Sırf bu yüzden kendimi öldürmek istediğim zamanlar oldu." Harry ona iri gözlerle baktı. Yani yapmıştı.

"Nasıl oldu? Ne yaptın?"

"Kriz anında ona bir şeyler fırlatmışım. Kendime geldiğimde annemin alnında morluk vardı. N'olduğunu sorduğumda direkt sorun olmadığını söyleyince benim yaptığımı anladım. Kendimi o kadar kötü hissettim ki." bunları konuşmaktan rahatsız olduğu her halinden belliydi.

"Ve hala bırakmadın, çünkü?"

"Sana söyledim Harry, daha önce birçok defa bırakmaya çalıştım ama bu krizler daha sık gelmeye başladı. Çevremdeki her şeye zarar veriyordum. Halisünasyonlar görmeye başlamıştım. Daha fazla dayanamadan tekrar başladım. Ben sevdiğim insanlara zarar vermek istemiyorum. O yüzden uzun zamandır bırakmaya çalışmıyorum bile." Harry onun yarıya inmiş gözlerine baktı uzun uzun.

"Tekrar deneyemez misin? Profesyonel yardım da alırız." diyerek şansını denedi. Onun kabul etmeyeceğini biliyordu. Louis bu sefer titrek bir nefes aldı. "Kızma bana Louis, seni düşündüğüm için söylüyorum. Ben hayatında kalıcı olur muyum bilmiyorum ama annene, kız kardeşine bunu yapamazsın. Emma şimdi küçük, pek bir şeyin farkında değil. Peki o biraz büyüdüğünde n'olacak?"

"Uyuyabilir miyiz?" diyerek onun söylediklerini duymazdan geldi. Şu an bunları konuşmanın hiçbir anlamı yoktu. Louis bir kere düşmüştü bu çukura. Geri çıkmayı da bilmiyordu ya da artık istemiyordu. Çok yıpranmıştı birkaç yıl içinde. Belki devam edersem ve bir gün geberip gidersem herkes benden kurtulur, diye düşünüyordu. Harry'nin gözlerindeki hayal kırıklığına daha fazla şahit olmamak için gözlerini kapattı. Harry ise onun yüzüne bakmaya devam etti.

Kendini bu pisliğe bilerek sürüklediğini hissediyordu. Aslında bir tarafının bu karanlık kuyudan çıkmak istediğini biliyordu ya da hissediyordu. Kardeşinden bahsettiğinde gözlerinde beliren gerginliğe şahit olmuştu. Onun hassas noktası belli ki kardeşiydi.

Harry bir süre bu konu hakkında konuşmayı ertelemeye karar vererek ona biraz daha yaklaştı. Louis bunu fark ederek onu kolları arasına alıp alnını öptü. Harry titrek bir nefesle gözlerini sıkıca kapattı. Louis ise onu sıkıca tutuyordu.

İlk defa kafası uçması gerekirken bu kadar ayık hissediyordu. İlk defa yanındaki kişiyi güvende hissettirmesi gerektiğini bu haldeyken düşünebiliyordu. İlk defa birine karşı bu denli savunmasız hissediyordu. Ve ilk defa bir kokunun vazgeçemeyeceği alışkanlığı olmaya başladığını fark ediyordu.

We'll Be Alright | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin