Harry eve girdiğinde Jay Louis'nin odasının kapısını durmaksızın çalıyordu. Kafeyi Patrick'e bırakıp nasıl çıktığını bile hatırlamıyordu. Jay arayarak Louis'nin kendisini odaya kilitlediğini ve sürekli kendi kendine konuştuğunu söylemişti. Normalde bugün psikiyatristi ile de randevusu olması gerekiyordu. "N'oldu?"
"Eve geldiğimde çok sinirliydi. Gitmemiz gerektiğini söyleyince kendini odaya kilitledi. Bana cevap vermiyor, sürekli kendi kendine konuşuyor."
"Tamam sakin ol. Yüzünü yıka ve kafeye git. Emma benim koşarak çıktığımı gördü. Yalnız kaldığı için korkabilir." Harry Louis'nin yokluk çektiğini elbette biliyordu. Doktoru hastanede yatarak tedavi olması gerektiğini söylediğinde resmen yalvarmıştı kadına. Verilecek ilaçların ya da uygulanacak tedavinin aksamayacağına, eksiksiz yapılacağına dair güvenmesini sağlayarak evde tedavi olmasına ikna etmişti. Çünkü Louis'nin en çok korktuğu şey orada yalnız kalacak olmasıydı.
"Ama…"
"Hadi. Ben sana haber vereceğim. Söz veriyorum sakinleştireceğim onu." Kadına güven verip içerden gelen sesle kapıya baktı. Jay birkaç adım geri çekilse de gitmek istemiyordu. "Louis, beni duyuyor musun?" diye sordu sesini duyurmak için yükselterek. Karşılık alamayınca kapıyı çaldı.
"Louis, dinle beni. Şu an beni dinlemene ihtiyacım var. Duyduğunu biliyorum. Odanın yedek anahtarı olduğunu biliyorsun. İstesem senin yanına ulaşmam bir dakikamı almaz ama ben senin düşüncelerine ve isteklerine saygı gösteriyorum. Kapıyı açmak için kendini hazır hissetmeni bekleyeceğim ama lütfen benimle konuşur musun? Sesini duymama izin ver. En azından iyi olduğunu bileyim." Daha önce bunların hepsinin provasını doktorlarla yapmıştı. Bundan Louis'nin haberi yoktu.
Jay Harry'nin kontrolü ele aldığını fark edince aklı burada kalacak olsa da sessizce evden çıktı. "Bak, annen de gitti. Evde yalnızız. Buraya oturuyorum ve seninle konuşmak istiyorum. Nasıl hissediyorsun?"
"İhtiyacım var." Sesi kapının çok yakınından geliyordu.
"Ama sesin çok sakin geliyor."
"Çünkü... çünkü artık enerjim yok." Harry titrek bir nefes alarak başını kapıya yasladı. "Artık bir şeyler başarmak istiyorum."
"Bence çok iyi gidiyorsun Lou. İstediğin şey için direniyorsun, çaba gösteriyorsun. Başaracaksın. Ben sana inanıyorum. Annen, kardeşin senin başaracağını biliyor. Sende kendine güvenmelisin."
"Yine başarısız olmaktan korkuyorum." sesi çok titriyordu.
"Daha önceki seferlerde bu kadar ilerleyebilmiş miydin?"
"Hayır ama…" söyleyeceği şeyden vazgeçmiş gibi bir anda sustu.
"Ama? Devam et lütfen. Seni asla yargılamayacağım."
"Yine halüsinasyon görmeye başladım." o kadar kısık sesle söylemişti ki Harry doğru duyduğundan emin bile olamadı.
"Bunu doktorlarınla konuştun mu?"
"Hayır. Dün gece başladı. Dışarıda da olmasından korkuyorum. Birilerine zarar vermek istemiyorum." Harry'nin kaşları buruştu.
"Bu yüzden mi kilitledin kendini odaya?" Louis'den onaylayan bir mırıltı geldi. "Ya kendine zarar verirsen ben bunu nasıl engelleyeceğim? Sen başkalarına zarar vermek istemiyorsan ben de senin zarar görmeni istemiyorum." Louis'nin yorgun nefesleri kapının arkasından duyuluyordu.
Harry doktorlarıyla o kadar çok konuşmuş ve herhangi bir aksi durumda ne yapacağını danışmıştı ki, artık daha soğuk kanlı yaklaşabiliyordu. Hastaneye yatmaması durumunda onlar kadar iyi ve dikkatli bakmalıydı. "Lou, kendine zarar vermeyeceğine söz verir misin?"
"Bilmiyorum." Olabildiğince sakin olmaya çalışıyordu. Eğer kendisi panik yaparsa Louis'yi kötü etkileyeceğini biliyordu. Jay'i bu yüzden göndermişti. Kadın oğluna dayanamıyor ve panik yapıyordu. Bu Louis'yi daha çok geriyordu. Normalde yapmayacağı şeyi yapmaya sürüklüyordu.
"Yine de ben sana güveniyorum." diye mırıldandı kapının önünde oturmaya devam ederken. Louis'den ses gelmeyince kulağını kapıya yaslayıp dinledi. Yaklaşık bir dakikalık sessizlikten sonra kapının kilit sesi ve ardından üç tane adım sesi geldi. Yavaşça ayağa kalktı. Jay'e hızlıca her şeyin kontrol altında olduğunu yazdı ve kapıyı açarak içeri girdi. Louis kapıdan birkaç adım uzaklaşmış öylece bekliyordu. "Lou?" gözleri buluştuğunda Harry ona doğru bir adım attı.
"İyi misin?"
"Bilmiyorum. Hissizleşmiş gibiyim."
"Sarılabilir miyiz?"
"Buna çok ihtiyacım var." Harry hemen aradaki mesafeyi kapatıp sıkıca sarıldı ona. Harry Louis'nin zaafı olmaya başlamıştı. Sırf o daha fazla korkmasın diye açmıştı kilidi. Yorgun hissediyordu. Bacakları titriyordu. Tüm gece uyuyamamıştı gördüğü hayaller yüzünden. Harry'ye zarar vermemek için salonda sabahlamıştı. Sabah hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışsa da annesi onu hastaneye götürmek için geldiğinde her şey bir anda üstüne geliyormuş gibi hissetti.
Evet, annesi geldiğinde sinirliydi ama bu siniri hastaneye gidecek olmasına, bu illetle savaşmasına ya da başka bir şeye değildi. Tamamen kendisineydi siniri. En çok korktuğu şey bu duruma gelmekti ve sürekli aklına bu durumunu getirip duruyordu. Belki de kafasına o kadar çok yerleştirmişti ki bu yüzden görüyordu o hayalleri. "Biraz uzanmak ister misin?" dedi Harry onun her an düşeceğini düşünerek. Başını sallamasının ardından hemen sevgilisinin yardımıyla yatakta buldu kendini.
Başı Harry'nin göğsündeyken derin bir nefes aldı. "Anneme iyi olduğumu haber verir misin?"
"Merak etme, odaya girmeden önce mesaj attım." Louis tamamen sessizliğe gömüldü. Kendini aciz hissediyordu. Harry'yi hak etmediğini düşünüyordu. Belki de en başta yaptığı gibi onun kendisinden uzaklaşmasını sağlamalıydı. Harry sonunda dayanamayarak "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. Louis onun gözlerine her baktığında kendisine olan inancının altında eziliyordu. Harry Louis'ye gerçekten güveniyordu.
"Bugün kendimi odaya kilitlememin sebeplerinden biri de seni hayal kırıklığına uğratmak istemememdi." dedi çatlayan sesiyle. "Eğer dışarı çıksaydım annemi bir şekilde kandırıp o mahalleye gidebilirdim. Gözlerinizdeki hayal kırıklığını görmek istemedim. Bana olan güveninizi boşa çıkarmak istemedim. Sen benim için bu kadar çabalarken tüm emeklerini boşa çıkarmak istemedim." Harry dolan gözlerini saklama ihtiyacı hissetmeden onu sıkıca sardı.
"Lou." diye fısıldadı. "Seninle gurur duyuyorum. Birlikte iyileşeceğiz, derken öylesine söylemiyordum. Birbirimize şimdi destek olmazsak ne zaman olacağız?" dudaklarını birleştirerek bir elini onun yanağına koydu. Baş parmağıyla yanağını okşarken dudaklarıyla onun dudaklarını seviyordu. Louis onun bacakları arasına girerek beline sarıldı. Harry işler daha da ileri gitmeden dudaklarını ayırsa da alınları birbirine yaslıydı.
"Biraz dinlenmek ister misin?"
"Yanımda mı kalacaksın?"
"Gitmemi mi istiyorsun?" Louis'nin kolları bunu asla istemediğini göstermek için sıkılaştı. Başlarda Harry'yi her gün ağlatan, sürekli kalbini kıran ve değersiz hissettiren kişiyle bu kişi aynı değildi. "Böyle belin ağrıyacak, düzgün yat." diyen sevgilisinin sözünü dinledi. Başı hala onun göğsündeydi. Harry saatlerce onun saçları okşayarak, saç diplerine masaj yaparak uyumasına izin verdi.
Yorgun olduğunu biliyordu. Ne zaman krize girse yorgun düşerdi Louis. Kendini kastığı için tüm vücudu ağrırdı. Arada bir gözleri bir yerlere dalar ve gece yaptığı şeyleri düşünür ya da hatırlamaya çalışırdı. Harry onu yavaş yavaş çözüyor ve öğreniyordu. Ona nasıl yaklaşması gerektiğini keşfediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We'll Be Alright | Larry
FanfictionLouis bir serseriydi. Harry ise onu tanıdıktan sonra hayatı değişen biriydi. Peki o da Louis'yi değiştirebilecek miydi? Uyarı! Uyuşturucu madde kullanımı yer almaktadır.