16

406 42 5
                                    

Harry yeni gelen çalışanlara ihtiyaçları olacak şeylerin yerini göstermiş sonra işine dönmüştü. Sonunda patronu ikna ederek işe iki kişi daha aldırmıştı. Biri onunla birlikte mutfakta çalışacak, diğeri garsonluk yapacaktı. Hatta mutfak için görüşmeye gelen başka birinin numarasını almış kısa bir zamanda dönüş yapacağını söylemişti.

Louis ve Jay dün kiraladıkları kafeye gideceklerdi bugün. Eğer çok eksik çıkmazsa kısa bir zamanda Harry onlara katılacaktı. Louis'yi ilk defa bir şey için bu kadar heyecanlanırken görüyordu. Ona mesaj atarak sürekli neler yaptığını, kafenin nasıl olduğunu sorup duruyordu. Louis fena olmadığını yazmış sonraysa Harry'nin hiçbir mesajına geri dönmemişti.

Harry kafenin buraya yakın olduğunu biliyordu ve öğle molasını sabırsızlıkla bekliyordu. Yeni gelen çalışana bir saatliğine emanet edebilirdi mutfağı. Patronu bugün olmadığı için rahattı. Hemen gidip Louis'yi görüp geri dönebilirdi. Sonuçta neden olmasındı.

Yaklaşık iki saat sonra Louis'nin hala mesajlara cevap vermemesine sinirlenerek onun daha önce atmış olduğu konuma doğru yürümeye başladı. Yürüyüş mesafesi kendi çalıştığı kafeye on beş dakikaydı. Olabildiğince hızlı olmaya çalışarak ulaştığı kafenin önünde durup dışarıdan baktı. Küçük, tatlı bir kafeydi.

İçeri girip göz gezdirdiğinde Louis'nin sinirli bir şekilde bir şeylerle uğraştığını gördü. Yavaşça yanına yaklaştığı sevgilisi işine o kadar dalmıştı ki, kendisini fark etmedi bile. Kollarını omzuna sarıp yanağını öptüğünde onun irkilmesine neden oldu. "Korkuttuğum için üzgünüm."

"Geleceğini bilmiyordum."

"Mesajlarıma cevap verseydin buraya kadar yorulmak zorunda kalmazdım." elindeki şeyleri bırakıp ona dönerek beline sarıldı.

"Telefonumu sarja takmıştım, unutmuşum. Ama iyi ki cevap vermemişim, seni görmüş oldum." deyip sırıttığında Harry güldü. "Nasıl buldun?"

"Tatlı görünüyor."

"O zaman buraya çok yakışacağın konusunda hemfikir olmalıyız." Harry utangaç bir gülümseme gönderip başını eğdi. Louis onun yanağını koklayarak öpüp burnunu yanağında gezdirmeye devam etti.

"Hoş geldin Harry." hemen Louis'den uzaklaşıp arkasında kalan kadına döndü.

"Merhaba." diyerek gülümsedi.

"Beğendin mi kafeyi?" henüz dağınık olan mekanda gözlerini gezdirdi.

"Evet, güzel görünüyor."

"Bir de mutfağını görmelisin. Biraz küçük ama çok güzel." kadının heyecanına gülümsedi.

"Anneciğim sen mutfağı temizlemeyecek miydin?"

"Alınıyorum ama artık." Louis kadının sahte sitemine gülüp onun yanına yaklaşarak yanağını öptü. Harry onları, dudaklarında beliren ufak tebessümle izledi. Louis'nin gözlerinde o yorgun bakışlar yoktu bugün. Dışardan bakan biri hayat enerjisine hayran kalabilirdi ama Harry aslında onun yaşamak konusunda çok da hevesli olmadığını biliyordu. Bunu düşününce titrek bir nefes aldı.

"Tamam bebeğim kıskanma, gel seni de öpeyim." diyerek kendisine yaklaşan sevgilisine gülümsedi. "Annenden kıskanacak kadar şuursuz değilim." dese de onun kendisini öpmesine izin verdi.

"Ben mutfak temizliğine geri döneyim." diyerek yanlarından uzaklaştı kadın. Harry'nin utandığının farkındaydı. Oğlunun kendisinden utanmayacağını biliyordu ama Harry Louis'ye göre çok farklıydı. Her açıdan farklıydı ama bir o kadar da aynıydı.

"Ne kadar zamanın var?"

"Aslında hemen geri dönmem gerekiyor. Hem mesajlarıma cevap vermediğin için senin durumunu, hem de kafeyi merak ettiğim için geldim."

"Annem bu iş için çok hevesli. Eğer böyle devam edersek haftaya açılışı yapacağız sanırım. Yani o zaman böyle, birkaç dakika görüp kaçayım, diyemeyeceksin." Harry alt dudağını dişleyerek gülümsemesini saklamaya çalıştı.

"Belki patronum seninle konuşmama izin vermez." dedi şımarıkça.

"Patronunla ciddi bir konuşma yapmalıyız o zaman." dedi sahte bir ciddiyetle. Harry kıkırdarken Louis onun boynuna sokularak dudaklarını sıcak teniyle buluşturdu. Harry titrek bir nefes aldı. Evet, Louis'ye karşı şımarık davranıyordu ama aynı zamanda hala çekiniyordu ondan.

Bu kafede çalışmak için oldukça hevesli olmasına rağmen Louis ile belirsiz olan geleceği korkutuyordu onu. Ya bir gün Louis onu bırakmak isterse ne olacaktı? Harry onun yanında çalışmaya devam edemezdi. Bu sefer ailesinin yanına dönme durumu kesinleşirdi.

"N'oldu?" diye sordu Louis onun durgunlaştığını fark ederek.

"Bir şey olmadı. Seni böyle, bir şeyler için hevesli görmek hoşuma gitti." deyip gülümsemeye çalıştı.

"Aklında farklı düşünceler olduğunu anlayabiliyorum Harry. Gözlerine bakınca ağzından çıkan hiçbir şeyin anlamı kalmıyor. Aklını kurcalayan bir şeyler var belli ki. Benimle paylaşabilirsin." tekrar titrek bir nefes aldı. Onunla bu düşünceleri paylaşmaktan korkuyordu.

"Ben sadece... buranın bize uğur getirmesini istiyorum. Artık daha fazla sıkıntı yaşamak istemiyorum. Bize mutluluk getirmesini istiyorum."

"Öyle olacak. Söz veriyorum o mutluluğu bizzat ben vereceğim sana." Harry dolmaya başlayan gözlerini saklamak için kollarını onun boynuna sarıp gözlerini sıkıca kapattı. Ona inanmak istiyordu. "Artık her şey çok daha güzel olacak." derken onun belini okşuyordu.

"Lütfen beni yalnız bırakma Louis." dedi titreyen sesiyle. Louis onu daha sıkı tuttu.

"Bırakmayacağım, asla." diye fısıldadı. Harry'nin neden bu kadar duygusallaştığını bilmiyordu. Sadece sanki sıkıntısını uzaklaştırabilecekmiş gibi ona sıkıca sarılıyordu. Şu an için elinden sadece bu geliyordu. "İyi hissetmeni istiyorum. Seni kötü hissettiren her şeyi unut. Burası bizim için yeni bir başlangıç olacak."

"Olacak mı gerçekten?" dedi geri çekilerek. Louis onun neyi kastettiğini anlayarak huzursuz bir nefes aldı.

"Harry!"

"Ne? Bakma bana öyle kötü kötü. Senin iyiliğin içi…"

"Benim iyiliğim için bir şey söylemeyin. Daha önce bir çok defa konuştuk bunu."

"Yine aynı şeyi yapıyorsun." Louis gözlerini devirdi.

"Ne yapıyorum?"

"Bu konu her açıldığında benden uzaklaşıyorsun, soğuk davranıyorsun. Bu hep böyle mi devam edecek?"

"Yapmıyorum öyle bir şey." derken az önce uğraştığı işe geri döndü.

"Öyle düşünmeye devam et. O zıkkımı kullanmaya da devam et. Seni daha fazla meşgul etmeyeyim, işini yap. Belki sonra görüşürüz." deyip ondan bir cevap bekledi. Louis sadece başını sallayınca Harry ona hayal kırıklığıyla baktı. Arkasını dönüp hızlı adımlarla kafeden çıktı. Daha fazla orada kalmasının pek bir anlamı yoktu.

Bu konu her zaman aralarına girecekti. Harry bunu biliyordu. Louis annesi için ya da kardeşi için bile bırakmamışken neden kendisi için bırakacaktı ki? Eğer bu ilişkiye devam edeceklerse Harry buna alışmalıydı. Louis'nin istediği buydu. Harry'nin ise alışmaya hiç niyeti yoktu. Sevdiği adamın gözlerinin önünde kendine zarar verme çabalarını izleyemezdi. Ona mutlaka bıraktıracak bir şey yapacaktı, tabii Louis ona izin verirse. Çünkü Louis o şey için kendisinden vazgeçmeye hazır gibiydi.

Daha birkaç dakika önce mutluluk sebebi olacağını söylerken birkaç dakika sonra soğuk davranması hoşuna gitmiyordu Harry'nin ve Louis bunu hep yapıyordu. Bu yüzden mutlu oldukları her an korkuyordu Harry. Kendisine itiraf etmek istemese de hala Louis'nin sevgisinden emin olamıyordu. Bu durum içini kemiriyordu ve eğer devam edebilirlerse öyle olmaya da devam edecekti.

We'll Be Alright | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin