İşe giderken telefonda annesiyle konuşuyordu. Büyükannesini hastaneye götürmek için dün işte daha fazla kalmış ve bugün için tatlılar yapmıştı. Şimdiyse öğleden sonra saat bir yirmiyi gösterirken işe gidiyordu. Gece çok geç gelmiş, üç saatlik uykuyla hastanede koşturmuş ve şimdi yine koşturmak üzere yola koyulmuştu.
"Anlamamakta direniyorsunuz anne. Ben artık yalnız idare edemiyorum. Hem kadın benden çekiniyor. Doktor durumunun hiç iyi olmadığını söyledi. Her ihtimale hazırlıklı olun, diyor. Ben artık yapamıyorum. En azından birkaç günlüğüne gelin. Kaç parçaya bölüneceğimi bilmiyorum. İki gün sonra tekrar hastaneye götürmem lazım ama işten izin alamayacağım."
"İdare etmeye çalış canım, babanın işlerini biliyorsun."
"Babam birkaç gün sensiz idare edebilir. Kendi annesini hiç mi düşünmüyor. Yaşlı kadınla bir başıma bıraktınız beni burada. Bir şey isterken rahat görünmüyor, banyo yaptırırken utanıyor. Gerçekten artık dayanamıyorum. Yanlış anlama, onunla burada olmaktan asla şikayetçi değilim ama yeterince zaman ayıramıyorum ki kadıncağıza. Sabahın erken bir vakti evden çıkıp gece geç bir saatte dönüyorum. Ona bir şey olmasından korkuyorum. Burada her şeyle tek başıma mücadele etmeye çalışmak beni de yoruyor." derken sesi çok çaresiz çıkıyordu.
"Bilet bulabilir miyim, bakacağım. En azından hastaneye ben götürürüm."
"Teşekkür ederim." Otobüsten inerek kafeye doğru yürümeye başladı. "Sizi özledim." derken başını yere eğdi. Bazen ailesinin bile kendisini umursamadığını, sevmediğini düşünüyordu. Hiç onu görmeye gelmiyorlardı. Ne durumda olduğundan bihaberlerdi. Resmen onlara gelmeleri için yalvarması falan gerekiyordu. Hoş, yalvarsa da pek bir şey değişmiyordu.
"Bizde seni çok özledik canım. En kısa zamanda gelmeye çalışacağım."
"Tamam. Senden haber bekliyorum. Beni düşünmüyorsanız bu yaşlı kadını düşünün ve onun hatrı için en azından biriniz gelin."
"Ayarlamaya çalışacağım. Sen işe mi gidiyorsun şimdi?"
"Evet. Otobüsten indim, kafenin önündeyim şimdi. Kapatmam lazım. Seni seviyorum." deyip vedalaşarak kapattı telefonu. Kafeye girince yorucu temposu başlamış oldu.
•••
Eve girdiğinde sessizlik karşıladı onu. Ellerini yıkayıp büyükannesinin yanına geçince onun terlemiş olduğunu gördü. "Pamuğum, içerisi sıcak mı geldi?"
"Ağrılarım var biraz. Pek rahatım yok." endişelense de belli etmemeye çalışarak yanına yaklaştı. Ateşini kontrol ettiğinde yüksek olduğunu anlayınca hemen koşturup kadının tekerlekli sandalyesini getirdi.
"Hastaneye götüreceğim seni. Belki iyi gelecek bir şeyler yaparlar."
"Eğer bir şey olacaksa evimde olsun." huzursuzca kaşlarını çattı.
"Büyükanne, öyle konuşma. Eminim çok ciddi bir şey değildir." derken kadını sandalyeye oturtup üstüne şalını örterek dışarı çıkardı. Hızlıca taksi durağına doğru ilerlemeye başladı. Anlaşılan cebindeki son parayı da taksiye verecekti. İçini kaplayan korku bir türlü geçmiyordu. Büyük ihtimalle doktordan iyi bir şey duyana kadar da geçmeyecekti. Taksi durağında gördüğü tanıdık simayla hemen oraya ilerledi.
"Leo amca, bizi hastaneye kadar götürebilir misin?" adam Harry'nin yanında yaşlı büyükannesini görünce hemen yerinden fırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We'll Be Alright | Larry
FanfictionLouis bir serseriydi. Harry ise onu tanıdıktan sonra hayatı değişen biriydi. Peki o da Louis'yi değiştirebilecek miydi? Uyarı! Uyuşturucu madde kullanımı yer almaktadır.