Ermeniler ile İngilizleri birbirine düşürebilmek için bir açık arıyordum. İkisinin de birbirine düşeceği bir açık.
Ayano: Kuroko?
Bakışlarımı Ayano'ya çevirdim.
Kuroko: Efendim Ayano? İngilizleri ayarladın mı?
Diye sordum.
Ayano: Evet, ayarladım. Şimdi Natsuki İbarashi de onlarla olacak zaten. Sen de bu zehri kullan...
Diyerek öldürücü bir zehri bana uzattı.
Ayano: İngilizleri, Ermenilere sunulacak olan yemeği yememeleri için ikna ettim. Şimdi sıra sende Kuroko...
Ayano'nun elinden zehri aldım ve İngilizlerin Ermeniler ile buluşacağı yerin yolunu tuttum. İngilizler ve Ermeniler, okulun bir avlusunda toplanmış konuşuyorlardı.
İng: Peki Türkler konusunda ilerlememiz nasıl gidiyor?
Diye sordu İngilizlerden biri...
Natsuki: Türkleri neredeyse tarihin tozlu sayfalarına karıştırmak üzereyiz. Ondan sonra onların kültürlerini ele geçirir kendimize mal ederiz.
Erm: Bunu yapmak için Türklere daha fazla iftira atmalıyız.
İng: Zaten neredeyse bütün Avrupa Birliği, Türklerden nefret ediyor. Tüm Dünya'nın şuan savaş kanunu olmasaydı, zaten Türkiye diye bir yer bırakmazdık. Türkler ne de olsa Aptaldır, onlar birbirlerine düşman olurken, biz zaten Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirir, her şeyi yağmalar, yakıp çıkarız...
Erm: Peki Anıtkabir? Orada en değerli şeyler korunuyor. Atatürk'ün arabası, kıyafetleri, kılıçları, kalemleri, kitapları. Oranın Muhafızları bizi anında doğduğumuz yere gönderirler.
Natsuki: Merak etme... Biz orayı hedefimiz haline henüz getirmedik. Türkiye Cumhuriyeti'ni ele geçirelim, orayı zaten yağmalayıp yakarız... Sen hiç kendini üzme. Türkler tarihten silinip gidecekler, Anıtkabir'in ganimetleri de bizim elimize geçecek. Ondan sonra Atatürk'ü yakıp çıkarız oradan.
Ermeni ve İngilizlerin konuşmalarını dinlerken, elimdeki zehir şişesini sıkmaya başladım. Arkadan dolanmam gerekiyordu. İngilizler her an- İngiliz öğrencinin yerinden ayrıldığını fark ettiğimde şimdi fırsatı elde etmiştim. İngiliz öğrenciyi takip ederken, yakalanmamak için Torii bahçelerinin karşısında bulunan çalılara çömelerek ilerledim ve öğrenciyi takip ettim. İngilizce bir şeyler mırıldanırken ne dediğini çok iyi anlıyordum. Sonuçta Japonca ve biraz da Türkçe'nin yanı sıra İngilizce diline de hakimdim.
Öğrenci tek başına kaldığında, arkasından yaklaştım ve arkasından sarılarak onu kızlar soyunma odasına çektim. Ensesine dirseğimle vurarak öğrenciyi bayılttım ve kıyafetlerini çıkarıp onu bir dolaba kilitledim. Öğrenci Konseyi üniformamı çıkarıp dolabıma koydum ve öğrencinin kıyafetlerini giydim. Yüzüme bilerek bir maske taktım ve saçlarımı kapüşonun içinde toplayıp kapüşonu kafama çektim. Şimdi hazırdım...
Zehri cebime atarak diğer Ermeni ve İngilizlerin yanına gittim.
Kuroko: I'm back... (Geri döndüm...)
İng: You came quickly, Marnie... Weren't you go to toilet? (Çabuk geldin, Marnie... Tuvalete gitmeyecek miydin?)
Kuroko: I had small need... But we shouldn't talk about this. Now our plan is how we gonna destroy Turks, you know... (Küçük bir ihtiyacım vardı. Ama bu konuda konuşmamalıyız. Şimdi planımız Türkleri nasıl yok edeceğimiz, biliyorsun...)
Konuşurken her ne kadar Emre ve Türkler adına üzülsem bile, Ermeni ve İngilizleri kırdırmak için bu planın sözde bir parçası olmalıydım.
İng: Yes, we know... Our Center does their work to make turks hate each other... This will make them fight and it will give an advantage to us. (Evet, biliyoruz... Merkezimiz Türkleri birbirinden nefret ettirmek için çalışıyor. Bu onları kavga ettirecek ve bize avantaj sağlayacak.)
Natsuki: We need more Propaganda about us... These will give-
Erm: We can change tolds and informations of Turkish History and we can show Turks Barbarian to whole world. When World hate Turks, we gonna have attack chance to him. These is enough to we done, Natsuki...
Natsuki: Yes, whatever you search something to pull Turks Barbarian and we use it.
Çaya yaklaştım ve cebimden çıkardığım zehri çaya karıştırdım. Tüm zehri boşaltmak, hepsinin de işinin bitmesi ve geri kalanlarının da karışıklık çıkarması için yetecektir. Ermeni Lobisi bunu duyduğunda İngilizler ile münakaşaya girecektir. Bu da Ermeni ve İngilizlerin Türkleri unutup birbiri ile savaşması için zemin hazırlayacaktır.
İng: Marnie! What are you doing there!?
Dedi İngilizlerden birisi. Bakışlarımı ona çevirip zehri hızlıca cebime koydum.
Kuroko: I was preparing teas, who want!?
Natsuki: I was thirsty, I will take one!
Erm: I want too!
Çayları bardaklara koyduktan sonra, Natsuki'ye, onun yanındaki diğer Ermeniye ve İngiliz öğrencilere verdim. Her biri de kulaklarında kulaklıklara sahiplerdi. Yani Ermeni Lobisi ve İngilizler her birini izliyordu. Maskemi oynatmadım ve kapüşonumu indirmedim.
İng: Why didn't pull down your hood, Marnie?
Kuroko: I was sick, that's why I don't pull down my mask or hood. Don't close me much or I can transfer my sickness to you...
İng: Alright, I got it...
Çayı içen herkes yavaşça duraksadıklarında birbirlerine baktılar.
Natsuki: What happening to me? Did you put within this teas?
İng: Wait, I-
Kuroko: Why you lying, Liam? You said "We need put poison of this" I was take out teas but ou stop me...
Natsuki: What!? You two Traitors put a poison my tea!
Kuroko: They was put lethal poison...
Natsuki: No! What!? This can't be!
Natsuki yere düşmüştü. Tabii diğer İngiliz de... Ben koşarak kaçarken, onlar da yerde yavaşça ölüyorlardı.
Natsuki: Englands broke our deal! They betrayed us! Armenians catch them and find who was them!
Natsuki Ermenileri arkamdan gönderiyorlardı. Kızlar giyinme odasına girdim ve kıyafetlerimi çıkarıp hızlıca Öğrenci Konseyi üniformamı giyip yeşil, kolyeli yarım çerçeve gözlüğümü taktım. Bayılttığım öğrenciyi dolaptan çıkardım ve onu giydirip kızlar soyunma odasından çıktım. Ermeniler soyunma odasına girdiklerinde dinlemeye başladım.
-You put lethal poison within teas! You broke our deal!
+I didn't put poison-
-Shut up you hypocrite! Kill her!
Ermeniler İngilizleri öldürdüğünde, benim için geriye kalan şey, haberleri kontrol etmek olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuroko's Knife -1-
Ação*Kuroko'nun Bıçağı - 1* Kuroko Kamenaga 10 haftasını devriye gezerek geçirmiş bir kızdır ve hep aynı olayların içine bir döngü gibi düşmekten bunalmıştır ve hayatında artık bir değişim istemektedir. Emre Çelebi ise ailevi işlerden dolayı Japonya...